Sükut

“Bana, benden olur ne olursa; Başım rahat olur, dilim durursa.„ Başın selâmeti, dilin sükûtunda… Hakk ve halk yanında sevilmek için ağzımızla kuş tutmamıza gerek yok; ağzımızı tutalım, yeter.!… Sükût… Sükût, yerinde olursa altın değerinde olur. Söz değerini kaybedip, ayağa düşünce; sükut altın olur. Fakat sözün anlamı oldukça susmak hiç bir zaman altın olmaz. “Söz gümüşse,

DEVİN YAZAR 31 Mayıs 2017

“Bana, benden olur ne olursa;

Başım rahat olur, dilim durursa.„

Başın selâmeti, dilin sükûtunda…

Hakk ve halk yanında sevilmek için ağzımızla kuş tutmamıza gerek yok; ağzımızı tutalım, yeter.!… Sükût…

Sükût, yerinde olursa altın değerinde olur.

Söz değerini kaybedip, ayağa düşünce; sükut altın olur. Fakat sözün anlamı oldukça susmak hiç bir zaman altın olmaz. “Söz gümüşse, sükût altındır” bunu anlatır.

Bazı zaman olur ki, sükût sözden etkili olur.

Konuşarak başarı elde edemediğimizde, sükût ederek sonuç almayı denemek bir  iletişim yöntemidir.

Yerinde ve zamanında susmak güzel olduğu gibi; yerinde ve zamanında konuşmak da önemli ve değerli bir meziyettir. Gerektiği zaman konuşmayan kimse, konuşan fakat kötü konuşanla aynı durumdadır. Çünkü Hadiste: “Hakk’ı söylemeyip susan kimse, dilsiz şeytandır.” buyrulmuştur.

“Sükut„ hal dilidir. “Hal ehli„ onu anlar. Çok konuşmaktan bitab düşmüş “dırdırcılar„ o sesi duymazlar. “Sükûtun da bir sesi vardır. Onu duyacak yürek lazım.” (Şems-i Tebrizi)

Sükutun ve konuşmanın  çerçevesini çizen Muaz b. Cebel (r.a.) : “Halk ile az, Hakk ile çok konuş. Mümkündür ki kalbin Allah Teâlâ’yı müşahede eder.” tavsiyesinde bulunur.

Lokman Hekim; “Sus ve düşün, dil belasından kurtulmanın ilacı bunlardır.„ der. Çünkü, sükut etmeyen, sürekli konuşan, düşünmeye vakit bulamaz. Düşünmeden konuşur. Düşünmeden konuşan da pişmanlık duyacağı sözleri konuşur. Hata yapmaya ve kalb kırmaya devam eder. Çokça özür dilemek, helallik almak zorunda kalır.

“Düşünmeden konuşmak, nişan almadan ateş etmeye benzer.” (Lichtenberg) diyen filozof; eskilerin deyimiyle “dokuz boğum” olan sesin, soluğun, sözün geçtiği aşamaların her bir aşamasında terbiye edilmesi, düzenlenmesi gerektiğini, akla gelen her düşüncenin getireceği sonuçların önceden düşünülmesi gerektiğini anımsatır bize.

Huzur, sükût ve sükunette

Huzur istiyoruz… Huzur’a ermek istemeyen var mı?

Huzur’a iki şekilde ulaşılır. Uzaklaşarak ve sükûtlaşarak…
Masivadan uzaklaşmak, kimin huzurunda olduğumuzun bilincinde olmak. Murakabeye dalmak…

Bunun ilk basamağı dile hakim olmak. Evet, dilimiz… Dil emanetini korumalıyız. Dil emaneti sükûtla korunur.

Sükut eden, sükunet bulur. Çok konuşan belayı bulur.

Dilimizi; dedikodu, gıybet, yalan, küfür sözler, iftirâ ve mâlâyânî ve argo konuşmalar gibi boş konulardan korumalıyız. Hoş değil, boş konuşmalara karşı dile “sükût orucu” tutturmak gerekir.

“Ya hayır söyle, ya sus.” Hadis-i Şerifini içselleştirmekle işe başlayalım.

Gelin, hep beraber ya susalım yahut susmaktan iyi şeyler söyleyelim. Güzel şeyler konuşursak, sözümüz altın kıymetinde olur. Yararlı şeyler konuşmayacaksak, sükût edelim ki,  sükûtumuz altın değerinde olsun.

Ya hayır konuşup da sevap kazanan yahut susup da selâmet bulan kişiye Allah rahmet etsin.”  duasına muhatap olan söz ehli veya hal ehlinden olmak ne büyük kazanım.

Çözüm nedir, nasıl kurtulabiliriz? Diye sorarsanız cevabım; Rasulullah’ın (sav) Ukbe b. Amir’e dediği gibi diyeyim: “Dilini muhafaza et, evine git ve günahına ağla.„

Sükût, dilin iffetidir.  Dil iffetini koruyan iffet abidelerinden olmanızı dilerim.