Sorgulayan değil, paylaşan eş olmak!

Sorgulayan değil, paylaşan eş olmak!

Evlilik hayatında eşler birbirleri hakkında bilgi sahibi olma, duygu ve düşüncelerini öğrenme maksadıyla birbirlerine bir takım sorular sorar, tabi olarak cevabını almaya çalışırlar. Bazen öyle olur ki sorularını merak duygusuyla arkası arkasına, sorgularcasına sormaya başlar. Aslında bu davranış bir eş için normal görülebilir. Ancak sağlıklı bir iletişim metodu değildir. İnsan, fıtratı gereği sorgulanmaktan hoşlanan bir

MEHMET TOY 17 Eylül 2019 MEHMET TOY

Evlilik hayatında eşler birbirleri hakkında bilgi sahibi olma, duygu ve düşüncelerini öğrenme maksadıyla birbirlerine bir takım sorular sorar, tabi olarak cevabını almaya çalışırlar.

Bazen öyle olur ki sorularını merak duygusuyla arkası arkasına, sorgularcasına sormaya başlar. Aslında bu davranış bir eş için normal görülebilir. Ancak sağlıklı bir iletişim metodu değildir. İnsan, fıtratı gereği sorgulanmaktan hoşlanan bir varlık değildir; egosu buna karşı koyar.

Sorgulandığını hissedince kendisini muhataba kapatır; cevap vermekten kaçınır, verse de kısa kısa evet veya hayır şeklinde düşüncelerini ifade eder.

Sorgulayıcı bir üslup kullanan insanlar, aralarında sağlıklı bir iletişim kuramazlar. Çünkü sorgulamada üstünlük vardır. Sorgulayan kendisini üstün, muhatabını değersiz görür. Bu düşünceden hareketle aynı hayatı, beraber yaşayan eşler birbirlerini sorgulama düşüncesi içerisine girerlerse kendilerini rahat hissetmez, hadiseleri konuşmaktan zevk almazlar.

Rahatsız oldukları bir ortamda da yana yana, baş başa bulunmak istemezler. Bu tutum ve davranış onları gün be gün birbirlerinden uzaklaştırır. O nedenle eşler sorgulayıcı bir üslup, küçümseyici bir tavır ve davranış içerisine girmemelidirler.

Sorgulama algısı erkek ve kadınlarda farklıdır. Normalde erkekler, sıkıntılarını bir başkasıyla paylaşmak yerine iç dünyasına gömer ve orada çözmeye çalışırlar. Kadınlarda bu yön farklıdır; onlar dert ve sıkıntılarını birileri ile paylaşma çabası içerisine girerler.

Erkekler özellikle başarısızlık durumunda veya yaptıkları hataları neticesinde yalnız ve sessiz kalmayı tercih ederler; problemlerini başkasıyla konuşmak veya paylaşmaktan çekinir, bir takım uğraşlar içerisine girerler.

Bu durumda kadın, erkeğin bu tutum ve davranışını kendisine karşı bir tavır olarak algılar; kendisine karşı duyarsız davranıldığını dolayısıyla kendisinin önemsiz görüldüğünü düşünür. Bu düşünce aslında yanlış bir düşüncedir. Kadın böyle düşünme yerine kocasını anlamaya çalışsa onu zorlamasa, kısa bir süre sonra karşısında konuşan bir eş görecektir.

Aksi durumda kocasını daha da içine kapanmaya ve aynı zamanda kendisinden uzaklaştırmaya sevk edecektir. Kadının yapması gereken davranış kocasının üzerine gitmemek ona zaman tanıyarak onun rahatlamasını sağlamaktır.

Kadınlar erkeklere oranla daha çok evde bulunduklarından kendileriyle konuşacak muhatap ararlar. Özellikle kadın, akşam eve gelen kocasıyla iletişime geçer; “Bugün ne yaptın, günün nasıl geçti.” diyerek muhabbet etmek ister. Bazen de anormalliklere dikkat çeker; “Neden geç geldin, Zaten bunu sürekli yapıyorsun!” gibi suçlamalarda bulunur.

Bu suçlayıcı ifadelerden rahatsız olan erkek tepki gösterir. Bu defa da kadın “Niçin böylesin, niçin suratın asık!” derse ve sorgulamalarını devam ettirirse o akşam ipler kopar, iletişim kesilir. Normalde erkek susarak dinlenmeye, kendisine gelmeye çalışır.

Ancak kadın öyle değildir; o konuşarak rahatlamaya çalışır. Kadına konuşma fırsatı verilmediği zaman etrafına zarar verecek söz ve davranışlarda bulunur. Tavsiye olarak ne kadın kocasını sorgulayıcı bir üslup içerisine girmeli, nede erkek hanımına suskun kalmalıdır.

Sorgulamak, tek taraflı bir iletişim metodudur. İnsan tek taraflı bir iletişimden zevk almaz. İletişim karşılıklı olursa zevkli hale gelir. Karşılıklı iletişimde paylaşma duygusu vardır. İnsan bir şeyleri paylaştığı zaman hayatından lezzet alır ve karşılıklı fikir alışverişinde bulunur. “Günün nasıl geçti, neden geç geldin” demek sorgulanmaktır.

İnsan fıtrat itibariyle sorgulanmaktan hoşlanmaz. Kadın, kocasına “Ben bugün ne yaptım biliyor musun?” diyerek konuşmaya başlar ve sonra “Şunları yaptım, şu olaydan etkilendim, bu hadiseler beni mutlu etti.” derse, kocasını da harekete geçirir. İletişimde kadına düşen vazife önce kendi yaptığı işleri, etkilendiği hadiseleri, duyduklarını, gördüklerini, hissettiklerini dile getirmeli ve ruh hallini kocasıyla paylaşmalıdır.

Bu tür bir yaklaşım tarzı kocayı da harekete geçirir ve onda cevap verme ihtiyacını hissettirir. Eğer siz eşinizle evde paylaşımcı bir atmosfer oluşturmak istiyorsanız öncelikle kendinizden; kendi yapıp ettiklerinizi anlatarak işe başlamalısınız.

Günümüzde eşlerin, birbirlerini sorgulamalarından ziyade paylaşmaya ihtiyaçları vardır. Paylaşmak ise bir fazilettir, bir üstünlüktür. Paylaşmak muhabbeti artırır. Paylaşma duygu ve düşünesinde olanlar hayatı ve hayat sahiplerini sever. Paylaşılan sevinçler artarak devam eder, paylaşılan acılar ise azalır. Paylaşan insanlar sadece kendisini mutlu etmez; etrafını da neşelendirir. Unutmayalım ki paylaşılan her güzel şey bir gün döner dolaşır bize geri döner.