Sokrates – 5

Güçlü zihinler fikirler hakkında tartışır. Ortalama zihinler olaylar hakkında tartışır. Zayıf zihinler ise insanlar hakkında tartışır.”

SEDAT İLHAN 16 Haziran 2024 YAZARLAR

Kesinlikle doğrudur. Ancak sadece okumak, duymak ile yetinenlerce yanlış anlaşılmaya müsait, açıklanmaya muhtaç.

Her ne kadar henüz gerçekleyebildiğimi söyleyemesem de negatif ifadelerden kaçınılmasının gereğine inanmaktayım. Çünkü okuyanlar ya hepten ret edebilirler ya da pozitif yönüne kendilerini koyabilirler. Bütün problemlerin sorumluları diğerleridir(!) zaten.

Fikirler veya hedefler, olması gerekenler hakkında konuşabilirsek farkındalık düzeyimizi artırabiliriz. Böylece herkes ne yapacağına karar verme özgürlüğüne sahip olur. Dostlarımızla derinlemesine iletişime girmiyorsak veya farklı insanlar ile oturup kalkmıyor, bazen insanlar, bazen olaylar, bazen de fikirler hakkında tartışırken bulabiliriz kendimizi. Zihinlerimizin zayıf, ortalama veya güçlü olması farkındalık düzeyimizin bir göstergesidir yani. İletişimde derinleştiğimizce masumiyeti görmemiz veya her ne olursa olsun suçlamanın faydasızlığını anlamamız mümkün olabilir. İnsanları zayıf, ortalama, güçlü zihinler olarak tanımlamalarımız, önyargılarımız, bilmelerimiz farkındalık düzeyimizi artırmamız önündeki en büyük engelimiz…

Yeterince fikirler hakkında tartışma fırsatı bulabilirsek göreceğimiz gerçek ne olabilir? Bunu bilmiyorum. Sadece umuyorum. Ama dostlarla birlikte yapmayı istiyorum.

Belki saygı, tüm insanlara, şartsız, her ne hal üzerine olursa olsun… Veya inandığımızı gerçekleme sorumluluğumuz, kendimize karşı, insanlığımıza. Belki de sadece bilmenin, bildiğini sanmanın, bilmek ile yetinmenin anlamsızlığı…

“Kibar olun, tanıştığınız herkes zorlu bir savaş veriyor.”

Bu sözün altına tüm paradokslarımızı sıralayabiliriz. Bunun yanında saygıya da dikkat çekilmesi çok hoş geldi bana. Saygı tüm iletişim problemlerimizin çözümünde anahtar kavram, olmazsa olmaz. İletişim kalitemizi artırdığımızca mutlu mesut yaşayabilmemiz mümkün olabilir. Bilmediğimizi bilmemiz, muhatabımızcasını sormamız ile. Savaşsız, farklılıklara rağmen, hep birlikte…

İçinde yaşadığımız topluma karşı düşüncelerimizi savunduğumuzda, gerçeklemeye çalıştığımızda dışlanmamız kaçınılmaz sonuç olabilir. Kimsenin tavuğuna “Kışş!” dememiş olsak bile. Genel durum budur. Aksinin yaşandığı dönemler mutlaka vardır ama sadece küçük gruplar.

Özelde bilmenin faydası yok. Genelde? Biliyorum ama faydası var mı, bilmiyorum. Aslında hepimiz birbirimizden çok farklı fikirlere sahibiz. Veya çözümlere, derinliklere… Ama bu duruma anlam verebilmek gayret istiyor. Hele de üç-beş taraftar bulduğumuzda sorgulamaya, ilerlemeye, değişmeye, gelişmeye gerek de görmeyebiliyoruz.

Aracın sileceğini değiştirdim, yaklaşık on ay önce. Orijinal değildi. Su damlacıklarını sıyırmak için her hareket edişinde acı bir ses duyulmaktaydı. Birkaç gün önce yağmurlu bir havada uçtu gitti. İyi olan tarafı, yolda kalmadım. Uygun bir çözüm buluverdim. Her problemimiz böyle olsun. Trajikomik bir şey paylaşayım müsaadenizle. Bu yaşanmışlığımla hayatımda mesaj veren şeyleri gözden geçirdim, korktum da biraz. Ama bir şeyler yapmak için problemlerimin çözülemez büyüklükle karşıma dikilmesini bekliyorum, sanki…

“Sahip oldukları ile yetinmeyen bir kişi, sahip olmak istedikleri ile de yetinmez.”

Doğrudur. Ancak bu sözü „Elinizdekiler ile yetinin!“ tavsiyesi olarak görmüyorum. Bu tavsiyenin normalde insanlığımızda karşılığı yok. Yetinmek, ciddi bir farkındalık düzeyiyle yaşanan erdem, bilgeliktir. Diğerleri ile yarışmamaktır. Küçüklükteki gücü görmek, masumiyetteki, sevgideki, adaletteki… Savaşın kazananı olmadığı söylenir. Yarışmanın da kazananı yoktur aslında. Sadece kaybettiğimizi anlamamız biraz zaman alır.

Çünkü başarı, diğerlerini yok sayma pahasına gerçekleşen yarışın sonunda ulaşılmaya çalışılan bir duygudur, kazanımdır. Kutsandığında, herşeyi yapmayı kendimize hak bilmeye yol olabilir, masumane. Senin, benim, bizim hepimizin hakkında kararlar vermeye, bilemeyeceklerimizi bilmeye…

ÖNE ÇIKANLAR