Sözü uzatıp duruyorum sanki. Zaten nereye bağlayacağımı da bilemiyorum. Engellerimi birbir aştım.
Bazı şeyleri yapabilmek için mazeretlerim kalmadı. Ama o şeyleri yapabilecek gücü yine de bulamıyorum. Söz konusu olan şey büyük daire ile küçük daire arasındaki denge veya ilişki. Herkes kendisince değerlendiriyor. Bu beni farklı yapıyor. Ama her farklılık güzel olmayabilir.
Herkesin birşeylerden şikayeti var. Doğru olmadığını bile bile yapıyoruz yaptıklarımızı. Zorunda hissediyoruz. Başka alternatif yok, sanki…
Grup kurmak mıdır amacım? Hayır diyemem. Nefsimi inkar olur bu. Gerçeklemek hem kolay hem de zor. Her fikrin alıcısı vardır çünkü. Yeter ki, devam edebilelim. Zor olan şey hedefli olabilmek. Nereye gittiğimizin farkındalığı.
Birkaç gruba üyeliğim var. Bazıları ciddi takılıyor. Çok paylaşım yok. Yeri geliyor bir şeyler karalıyorum, hemen itiraz ediliyor. Grupla ilgili değilmiş. Tartışmaktan korkuyorlar. Aslında haklılar. Duyguları anlatmak mümkün olmayabiliyor. Ve ne anlaşıldığından emin olamıyoruz. Farklı söylemleri duymaya hazır olmayanlar da var. Ama hakikatler arada kalmamalı.
Bazı gruplarda ise çok fazla paylaşım olmakta. Okumadan geçemiyorum. En azından konuyu anlamaya çalışıyorum. Bazen araya giriyorum. Doğrucu Davut misali. Olumlu geri dönüşler de var. Yeterli mi? Hayır, benim için değil.
Sadece benim için yeterli olmasa herşey çok kolay olurdu. Susar otururdum. Yazı yazardım, birilerinin bana ne kadar da kötü hissettirdiğini anlatırdım. Biraz edebiyat, kocaman kocaman söylemler…
Ama büyük dairede çok büyük olaylar, işaretler var. Sanki hiçbir şey olmamış gibi hayatımıza devam etmemeliyiz. Birşeyler farklı olmalı. Ukrayna-Rusya savaşı bir başlangıçtı. Devamı gelmekte. İlginç olan şey şu ki, Putin ve ekibini çok sakin görüyorum. Nereye varır bu iş, sonu ne olur, bilen var mı?
Ya Narin’e ne demeli. Ölene üzülmem. Kurtuldu gitti. Ölümü kutsamak değildir niyetim. Kalanlar? Tepki göstermediğimiz, çözümler araştırmadığımız sürece vahşileşiyoruz. Daha büyükleri beklenir. Böyle bir yaşanmışlığı kabul etmemiz mümkün değil.
Tepkiler var. Lanetliyoruz, Allah’a havale ediyoruz. Bulunduğumuz konum, düşünce sistemi ile övüncümüz artıyor. Son olduğundan emin olabilsek…
Oysa yaşananlar kadını, alınıp satılabilir bir mal gibi gören karanlık zihniyetin ürünüdür. Güce tapıcılığımız, bilgiyi yeterli görmemiz, destekcileri.
Grubun gerekli olup olmaması sadece nefsimle ilgili olmamalı. Çünkü birbirimizle anlamlıyız, tamamlanıyoruz. Sonuçta tasdik istemiyorum. İrdelesinler hatta, yanlış düşündüğümü bana ispat etsinler. Doğrusunu söyleyiversinler. Yaptıklarına takılmayacağım, söz. Dahası onlarla birlikte akacağım, akışına yaşayacağım.
Deneme cesaretim mi eksik yoksa gerçekten birşeyleri atlıyor muyum, karar veremiyorum. Bazı şeyler bana „Dur!“ der gibi görünüyor. Veya durmak için neden arıyorum.
Daha dün bir Hristiyan dostumla görüştüm. İnsan günahkardır, der. Allah temizleyecek. Allah’ın varlığını bilen yok, ben bilmiyorum. Sadece inanıyorum. O’ndan umarken kavgamız devam etmekte… Sizcede garip değil mi bu? Savaş bitmeli. Yetmez, barış gelmeli. Ama nasıl?
Sokak felsefesi… Hiçbir şey yapmadım dememek için, en azından. Doğallık, yakalayabilirsem. Özgüven, yok değil ama sokak? Susmak, sadece fikir almak. Toplumun bilgeliğini görmek. Sır burada zaten, yapabilirsem.
Bilinmezlere yolculuk. Hayrolsun.