Yıl 1983

Yıl 1983

İslami sohbetlere katıldığım ilk yıllar.

SEDAT İLHAN 17 Eylül 2024 SEDAT İLHAN

Yeni gelen birisine sorulan, en temel, şaşmayan, şaşırtmayan soru „Nerelisin?“ olmakta. Yıl 2024. Ne yazık ki değişen hiçbir şey olmadığını görüyorum. Ve üzülüyorum. Vatanından kilometrelerce uzakta iki kişi karşılaşıyor, „Nasılsın, nasıl yardımcı olabiliriz birbirimize?“ diye soracaklarına hangi köylü olduklarını öğrenmeye çalışıyorlar. Ne ile açıklanabilir bu?

Pek çok şey sayabilirim. Dilin kemiği yok. Cahil, derim mesela. Zır cahil. İmanını sorgularım. Dahası da var ama bende saklı kalsın.

Ama söyleyemem. Çünkü çözüm değil. Neyin çözüm olduğunu da bildiğim halde uygulayamıyorum. Edepsize edepsiz demek, edep olamaz. Edep edepsizden öğrenilir. Bilen yaparak gösterir. Gören, nasibince alır. Almazsa, „Neden almıyorsun?“ denilemez.

Binanın dördüncü katına çıkacağız. Birisinin ilahiyatçı olduğunu düşündüğüm iki kişi kabine girdiler. Ben de aralarına daldım ama içimde çekinceler var. Sanki bir şeyler olacak.

Birisi „Nereden geliyorsun?“ diye sordu. Son günlerde Nejat Uygur’un 2 tane tiyatrosunu izledim sosyal medyada. Bu soru skeçlerde üç-beş defa geçmiş olmalı. Dilimin ucuna geldi ama yuttum. Normal olarak oturduğum mahalleyi söyledim. „Filan hocanın mahallesi.“ dedi. İçimdeki isyanlarımı durduramadım. O mahalle benim mahallem. Ve o anda muhatap benim. Filan hocayı tanımış olmak veya olmamak iletişimimize ne katacak?

Onun filan hocasına soru sorduğumu ama cevap alamadığımı söyledim. Tatmin olmadın demek ki, diyor. Bilmemesi mümkün değil. Tatmin olamamak naif bir ifade. Şüpheci, imanı zayıf, kafası karışık, fitneci, ateist, deist, kafir…

Yok, dedim bilmiyor. Ne iş yaptığımı sordu. Veya öyle bir şey. İnsan olduğumu söyledim. O da insanmış. Ama mesleğimi sormuş. İlahiyatçı değilsem konuşamam. Ne söylenirse kabul etmeliyim. Kuran zaten sadece ilahiyatçılara inmiş(!) Oysa hayatın içinde okunmadığı sürece hiçbir derdimize derman olamaz. Bir insan olarak ilgili olduğumu belirttim. Tevbe çekerek odasına kapandı.

Ne günah işlettim ben şimdi ona?

Cihat nedir? İlk adımı bence insanı anlamaktır. Klasik anlamda savaşmak olduğu kabul edilse bile kiminle, neden, nasıl yapacağız, bilemeyiz aksi halde. Kendimizle savaşırken bulabiliriz durup dururken. Dostları bilemeyiz, düşman kimdir?

Anlatamıyorsan, affedersin ama cihatta başarısız olmuşsun, demektir. Ben de bu yaşanmışlıkta kötü bir cihat yapmış oldum, kabul.

Her anlattığımız kabul edilmeyebilir. Neyi, nasıl anlatacağımızı bilmeli. Veya her halukarda kapıları kapatmamalı, saygı ile ayrılmalı, enelerin değerlerimizin önüne geçmesine izin vermemeli… Cihat budur işte, bence.

Kadın hakları? Eşitlik istendiğinde en klasik cevap farklılıktır. Farklı olmak neden erkeği öne çıkarsın? Allah adına onlara zulm ediliyor. Onlarla Allah’ın arasına giriliyor. Bunun vebalini düşünebiliyor muyuz?

Bilmiyor, dedim. Bilseydi, tevbe edip odasına kaçmazdı. Muhatap alsa öğrenirdi. İnsanı muhatap almayan Allah’ı bilemez.

Anlayamıyorum. Hiç mi eşi, dostu, çoluk çocuğu, akrabası yoktur? Hiç mi pencereden kafasını çıkarıp bakmaz? Sokakta neler dönüyor, ailelerde… Yoksa herkes helak oldu da kurtulan sadece o mudur?

Allah ismi tılsımlıdır. Defalarca söylersiniz, uçarsınız, kaçarsınız, suyun üstünde yürürsünüz, demiri ısırır koparırsınız… Ama insanı hatta tüm yaratılmışları kendinizle bir görmediğiniz sürece asla çözüm merkezi olamazsınız. Ahiretinize bir diyeceğim yok. Hüküm Allah’ın.

Neden şaşırıyorum ki ben. Bu bir hikayedir ve sürekli yaşanır. İnsanlık tarihi kadar eski…

ÖNE ÇIKANLAR