Yazılarım

Yazılarım

Yazıyorum düşündüklerimi, yaşadıklarımı, değerlendirmelerimi, öğrenmeye çalıştıklarımı. Ama nasıl? Veya nasıl yazmalı yazacak isek, neleri yazmalı… Bir şey incitir kalbimi, kendimce özlemlerimi süsleyen bir kriter çiğnenmiştir. Nesnenin kim olduğu, haklı veya haksızlığı önemli değildir. İnsanlığın bir problemi olarak görürüm bunu, dönüp arkamı gidemem. Yüreğim orada kalır birkaç gün, soğuyana kadar, belki bir sonraki ile karşılaşana kadar.

SEDAT İLHAN 29 Ocak 2023 SEDAT İLHAN

Yazıyorum düşündüklerimi, yaşadıklarımı, değerlendirmelerimi, öğrenmeye çalıştıklarımı. Ama nasıl? Veya nasıl yazmalı yazacak isek, neleri yazmalı…

Bir şey incitir kalbimi, kendimce özlemlerimi süsleyen bir kriter çiğnenmiştir. Nesnenin kim olduğu, haklı veya haksızlığı önemli değildir. İnsanlığın bir problemi olarak görürüm bunu, dönüp arkamı gidemem. Yüreğim orada kalır birkaç gün, soğuyana kadar, belki bir sonraki ile karşılaşana kadar.

Kapasitemce her taraftan yaklaşmaya gayret ederim o noktaya. Herkesin dünyasına göre hesaplarım, biçerim, bir elbise dikerim. Bunun mümkün olmadığını söyleyenlere gülesim gelir. Her insan farklı da olsa istediği bir damla mutluluktur çünkü. Biz kimsenin ne ile huzur bulacağına karar veremiyoruz ancak…

Yazılarım kurmaya gayret ettiğim düşünce sistemimin bir yansımasıdır. Tanımlar kendime hastır. Kimseden referans alma gayretim yoktur. Alabilirim tabii ki. Bir çekincem yok. Ama kendi dünyamdaki karşılığını bulmaya gayret ettiğim için sanki kendimi, kalemimi sınırlamak gibi geliyor bana. Ve alıntıdan sonra söylenecek sözler, yazanını kritik etmek gibi bir şey. Veya bir tezimize destek, dayanak istiyoruz ama ciddi bir gayretimiz, hassasiyetimiz olmazsa yama gibi duruyor, sırıtıyor eklemeler…

Yazılarımda öncelikle önemli gördüğüm, ele aldığım kavramları tanımlamaya çalışırım. O kavramlara yüklediğim anlamları paylaşırım. Bu yapılamadığı takdirde anlam kaymaları mümkün. Anlaşamayız, anlatamayız, bir noktada buluşamayız. Belki daha da önemlisi yanlış anlaşılabiliriz.

Yaşanmışlıklarımı ders verir gibi bir dil ile paylaşmak itici gelir bana. Gel öğreteyim sana, desem belki daha çok okuyanım, beğenenim olur. Bunu özellikle hedeflemiyorum. Kritik eden dostlar istiyorum. Her türlü düşüncesini yazabilen ama tartışmaya, konuşmaya hazır olarak.

Kendimce edebiyat yaparım aslında. Ama ismini bilmem yaptığımın. Öğrenmeli miyim? Veya daha etkili nasıl yazabilirim. Daha akıcı, bir nefeste bitiveren, bir yudum su misali, akıp gidiveren…

Okuyucular ne düşünürler, bilemiyorum. Zamana, zemine göre bile değişebilir bu. Ama niyetim, okuyucu ile birlikte bir seyahate çıkmak, insanlığımızın derinliklerine doğru… Bir yol ayrımına geldiğimde arkamı dönüveririm. Herkes kendi hesabını yapacak çünkü. Yalnız yapacak hatta, yapayalnız. Aksi mazeretler sıralanmaya başlayabilir. Herkes haklıdır zaten…

Vurgulamak istediğim kriterleri negatif yazarım. Böyle olduğunu düşünmüyorum, aksine… der, devam ederim.

Yaptığım tasvirlerin konu ile ilgili olmasına ve okuyucuyu yormamasına dikkat ederim. Aksi çukurlarla dolu bir yolda son sürat araç sürmeye benzer. Veya acemi bir şoförün bir sağ bir sol yapması gibi. Yürek ağızda, gözler kapalı, koltuğa yapışmış… Kim zevk alır ki böyle bir yazıdan. Velev ki doğru olsun. Meltem olur, rüzgar, fırtına, tufan olur. Bir insan anlaşılamadığında kainat ağlar, meleklerin başları yere eğilir, hükme saygı ile…

Gündemden uzak yazmaya gayret ederim. Gündem dün yapılanların sonucudur çünkü. Yarını planlamalı, hep birlikte. Ne kadar farklı da düşünsek, hep birlikte yaşamak çok daha kolay, huzur verici. Koruyucu tıp gibi bir şey bu, önlemler, kaza olmadan önce yapılması gereken. Piyangonun kime çıkacağını mı hesap etmeli yoksa vericiliğin iç gıcıklayan huzurunda mı yanmalı…

Bazen oluyor ki, tezlerimi desteklemek üzere örnekler veriyorum. Aslında tüm yazılarımda aynı örnekleri versem yine de benim için anlam değişimi olmayabilir. Çünkü bir şey, her şey ile ilgili. O bir şeyi atladığımızda bütünü yakalama şansımız yok ne yazık ki…

Ve öğrenmek için yazıyorum. Gerçekten ama. Kelimeler dizilmeye başladığında kağıda, kendimi, insanlığı keşfediyorum adeta, her seferinde, teritaze, sıpsıcak…

Bir gün öğrendiğimde, yazmayı bırakırım sanırım. Yazmaya vaktim olmaz çünkü. Yazmak hedef olamaz ki…