Sorumluluklarımız

Sorumluluklarımız

Bunu kimse belirleyemez. Kimseninkini de biz belirleyemeyiz. Herkes neyin yapılması gerektiğini düşünüyorsa, yapmakla sorumludur. Sorumluluk öncelikle kendimizedir. Büyük bir felaket yaşandı yakın bir zamanda. Böyle durumlarda yapılması gerekenleri üç ana bölümde değerlendirebiliriz. Öncesi, sonrası ve meydana gelmesiyle başlayıp yaraların sarılması, yüreklerin soğumasına kadar devam eden zaman dilimi… Herkes görevini hakkıyla yerine getirdi, bence getirdi. Hatta

SEDAT İLHAN 22 Şubat 2023 SEDAT İLHAN

Bunu kimse belirleyemez. Kimseninkini de biz belirleyemeyiz. Herkes neyin yapılması gerektiğini düşünüyorsa, yapmakla sorumludur. Sorumluluk öncelikle kendimizedir.

Büyük bir felaket yaşandı yakın bir zamanda. Böyle durumlarda yapılması gerekenleri üç ana bölümde değerlendirebiliriz. Öncesi, sonrası ve meydana gelmesiyle başlayıp yaraların sarılması, yüreklerin soğumasına kadar devam eden zaman dilimi…

Herkes görevini hakkıyla yerine getirdi, bence getirdi. Hatta yapmaya devam ediyorlar, edecekler de.

Bilim adamlarımız riski anlattılar. İş adamlarımız gemilerini yüzdürdüler. İnsanların evlere ihtiyaçları vardı. Cafcaflı olması kadınlarımız için şart. Birileri gidişatın farkında idi. Kimin ne yapması gerektiğini söyleyiverdiler ama dinleyenleri yoktu. Ta ki deprem yaşanana kadar. Bir kaç küçük problem olsa bile kimsenin ciddi bir itirazı yoktu. Tıpkı masallardaki gibi, tozpempe bir dünyada mutlu mesut yaşayıp gidiyorduk…

Koskocaman kainatta, nokta kadar hükmü olmayan dünyamızın üzerindeyiz. Ölüm kaçınılmaz son. Hastalıklar, duygularımız, özlemlerimiz… Tüm olumsuzluklara rağmen deprem gibi bir felaket gelmeden aczimizi hissedemiyoruz. Sanki böyle bir şey var. Belki de kendi hissiyatımı diğerlerinde görüyorumdur.

1999 Depreminden birkaç hafta önce iş değişikliği nedeniyle yeni bir eve taşınmam gerekmişti. Emlakçı ile anlaştık. Kaporayı verdim. Zamanının üçyüz TL’si. Yirmibir katlı binanın onaltıncı katı. Eşim, kayınvalidem itiraz ettiler. Yüksek, dediler. Belki de içlerine doğmuştu. Caydım, kaporayı geri alamama pahasına. Aynı yükseklikte diğer binanın yedinci katında oturmaya başladık.

Depremi bu evde karşıladık. Merkezi uzak olmasına rağmen avizelerin tavana değdiğini görerek. Bir süre eve giremedik, dışarıda sabahladık. Bu binaların en kısa zamanda yenilenmesi gerektiğini düşünmüştüm. Ama unutuldu gitti. Alışıldı, alıştık. Asıl İstanbul depremini bekliyoruz artık.

Neden 1999’a gittim ki ben şimdi. Önümüzde daha büyük, derin ve sıcak duygular, yaşanmışlıklar varken. Hayrolsun.

Evet, büyük bir felaket yaşadık, Aczimizi, bir süreliğine iliklerimize kadar hissettik yine. Ve herkes vaazifesini yaptı, yapıyor.

Gerçekten yakınlarını kaybeden, mağdur olan, depremi yaşayan dostlarımızın her hali kabulümdür. İstediğini söyleyebilir, yürek acısıdır bu, ferman dinlemez.

Birileri ağıt yakıyor, dağları taşları eritircesine. İnsanlara, insanlığa durun diyor sanki, burada yürekler acıyor…

Bazıları sorumlu bulma peşinde. Onlar… Kim ki onlar?

Yardım edenler de var, yardım edermiş gibi edenler de…

Yaşanacak olan yaşanıyor, yaşanacak…

Ölüm acısını küçümsemek değil niyetim. Ancak kalanların hali yüreğimi çok daha derinden yakıyor. Eksiği ile gediği ile pek çok şey yapılmış olsa bile… Belki de asıl musibet sahipsizliktir, insanın kendisini unutmasıdır, yapabileceklerini, sorumluluklarını.

Kalpler hala birbirine ısınmadı ise, bir yol arama gayretine girmedi ise daha büyük musibetleri beklemeli. Unutmamalı…

Kötülüğü, iyiliği herkes biliyor. Sorumluluğu? Ben bilemiyorum, belki de daha kötüsü, herkesi kendim gibi biliyorum…

ÖNE ÇIKANLAR