Sonbahar Veya Ayrılıklarımız

Sonbahar Veya Ayrılıklarımız

Bu konuyu öyle bir ele almak isterdim ki, bir daha sonbahar denilince aklıma ayrılık gelmesin, ayrılık düşünce aklıma yüreğim sızlamasın. Ama yapamayacağımı biliyorum. Çünkü insanım. Ama denemek istedim işte. Hani bazı şeyler vardır, önem vermez görünürüz, aslında ciddi açmazlarımız vardır, hatalarımız, yaralarımız… Para elin kiri, deriz, buluncaya kadar. Söylememiz bir nevi sahip olamamanın tesellisi olur.

SEDAT İLHAN 24 Kasım 2022 SEDAT İLHAN

Bu konuyu öyle bir ele almak isterdim ki, bir daha sonbahar denilince aklıma ayrılık gelmesin, ayrılık düşünce aklıma yüreğim sızlamasın. Ama yapamayacağımı biliyorum. Çünkü insanım.

Ama denemek istedim işte. Hani bazı şeyler vardır, önem vermez görünürüz, aslında ciddi açmazlarımız vardır, hatalarımız, yaralarımız… Para elin kiri, deriz, buluncaya kadar. Söylememiz bir nevi sahip olamamanın tesellisi olur. Ayrılık benim için böyle bir şey. Eski eşyalarımı atamam mesela. Hatıraları olduğundan değil. Öyle bir duygu işte. Bir dost iletişimi kesse, benden bir parçamı koparır götürür. Bu nedenle ayrılığı özümsemeye ihtiyacım var, ayrılıkla dost olmaya…

Son yıllarda tabiata bir başka bakar oldum, yılları sayar gibi. Mevsimler zamanı bildiriyorlar aynı zamanda. Aynaya bakmam pek. Dostlara bakarım. Ve mevsimlere… Bir gün uzun süredir görüşmediğim dostumla karşılaşmış, ihtiyarlamışsın, demiştim. Kendimi görmüşüm onda, cevabı böyle idi. Ve doğru bir tespitti bu.

Kış mevsiminin geldiğini tasdik eden beyaz tanecikleri gördüğümde, daha dün gibi, her yer kar ile kaplı idi, yoğun bir kar, son on yılın en yoğun yağışı, şurada bir kuş soğuktan donmak üzere kurtarıcısını bekliyordu, beş yıl önce, derim. Yaz mevsiminde yolun kenarındaki ağaçtan kopardığım elmanın tadı düşer yine damağıma, üç yıl önce. Aslında elma değildir hatırlanan, birlikte geçen dakikalar, dostlarla birlikte. Sonbahar… Evet, bir başkalık olduğu kesin ama ne? Sanki ressam paletine bocalamış tüm renkleri ve fırlatıvermiş şu karşı yamaca, biz sonbahar demişiz adına. Veya insanlık… Tercihlerimizle inşa ettiğimiz biz, en iyiden en kötüye, renk cümbüşü olmuş, karşımızda durur. Bir başkalık var ama ben ayrılık olarak bakamıyorum. Sonbahar son değil çünkü. Deveran eden bir sistemin parçası sadece. Neden son olarak görürüz ki. Veya nerede yanılıyorum ben. Çok mu insafsızım, duygusuz, hissiz…

Mevsimler neyi anlatırlar ciddi tefekküre ihtiyacım var. İnsana odaklanmayı öncelikledim. Belki tıkandığım noktaların anahtarlarını tabiatta bulabilirim. Kainat bir bütündür, her şeyin her şey ile direkt ilgisi olduğu söylenir. Sadece insan veya sadece doğayı anlamak mümkün olmamalı, yetmemeli.

Teknik verilere boğmadan, boğulmadan sonbahara baktığımızda iki şey çıkar karşımıza. Herhangi bir mevsimin sürekli olması, sürekli yaz veya sürekli kış olması yani, mümkün olsa da insanın üzerindeki etkileri çok farklı olurdu. Değişimin ruhumuzdaki etkileri inkar edilemez. Yenilenme, farkındalık, canlılık… Zekamızı geliştirmek için söylenen yöntemlerin geneli değişim üzerinedir. Yeni dil, yeni yol, yeni arkadaşlar…

Ve sonbaharda dökülen yapraklar, solan, kaybolan çiçekler, sinekler… ilkbaharla birlikte yeniden gelirler. Demektir ki sonbaharda ilkbahara hazırlık için bir çalışma var. Toprağa dokunduğumuzda orada bambaşka bir alem olduğu görülür.

Ve ayrılığın hayatımızdaki yeri. Dostlardan ayrılmak, sevgiliden, evlatlardan, makam, mevki, güç, para, güzellik, gençlik, dünya, yaşam… Evet, ayrılık acı veriyor, yok mudur dermanı. Veya neden canımız yanar ki ayrılınca?

Anlamak için belki birleşme, bir olmaya odaklanmalı. İnsan sevdiğinden mi ayrılır yoksa ayrıldığını mı sever? Veya neden sever severse… Sanırım biraz insafsızca oldu sorular. Ama birçok kez bunu yaşadım. Beni seveni sevdim, ayrıldım sevdim. İnanırım ki, sevmiş olsam ayrılmazdım. Bir dönem dostlarla aynı firmada çalıştım. Her şey batıyordu sanki. Sonra ilanlardan bulduğum firmalarda çalışırken fark ettim. Kızmakta sevgiden, küsmekte… Diğerlerine gülüp geçebiliyorken dostlarımıza aynı toleransı gösteremiyoruz genelde. Hangisi doğrudur, kararı kendimiz vereceğiz. Ama ters giden bir şeyler var gibi…

Veya aynı ortamda otururken yan yana, ayrı dünyalarda yaşamak da var. Neden paylaşamayız ki hayatı? Her zaman haklı biz…

Veya ayrılanlar düşman olmayabilir, kalanlar dost. Dost mu olmalı, dost mu aranmalı. Dost olmadan dost bulunabilir mi?

Evet, hayat akışına yaşanmalı. Nerede bir zorlanma var ise orada öğrenmemiz gerekenler vardır. Benim hayat felsefem bu. Zor mu, kesinlikle. Bilmemek de zor ama, bilmek de. Tercihimiz bizim kim olduğumuzu, olacağımızı gösterir.

Bence ayrılık var ise gerçek sevgi yoktur. Çünkü seven sevdiğini özgür bırakır. Mesafeler sevgiye referans olamaz. Zaten sadece özgür olanlar gerçekten sevebilir…