Veya altı gün süren üçüncü dönem.
Neden sokakta olmam gerektiğini, ne bulabileceğimi sorguluyorum hala. Aslında maslahatın direkt sokakta olması gerekmiyor. Hayatımın her aşamasında arayışımın izleri vardır ve sonuçları da mutlaka bulunacaktır. Hiç ilgisi yokmuş gibi görünse de önemli olaylar yaşadım zaten. Tesadüf deyip geçmeli miyim yoksa düşünce sistemimin bana oyun oynamasına müsaade etmemek üzere dengelerimi gözden mi geçirmeliyim?
Yaklaşık bir bucuk yıl önce kış şartlarından dolayı aracımda bir arıza meydana gelmişti. Bu nedenle ara ara ses gelse de tamirciler problemin kaynağını bulamamışlardı. Sokağa çıkma hazırlıkları, telaşı, psikolojisi benliğimi sarmışken arızanın belirtisi sürekli ve dayanılamaz hal aldı. Acil bir randevu ayarladım, emr-i vaki yaparak. Tamircinin kapısına dayandım. Orada, onu ziyarete gelen bir ilahiyatçı ile karşılaştım. Ayetlere hayatın içinde anlam aradığımı söyledim, bulduğumu sandıklarımı paylaştım. Değerlendirmelerine ihtiyacım olduğunu belirttim. Yardım etmeyi kabul etti. Hayrolsun.
Bir dostumun bilgisayar ihtiyacını karşılamak üzere, elektronik aletlerin tamirini ve satışını yapan bir arkadaşımı ziyaret ettim. Orada, uzun süredir görüşemediğimiz bir dostumla karşılaştım. Oooo, nerelerdesin, neler yapıyorsun, dur bir kucaklaşalım, dedi bana. Onun bu samimane tavrına mı güvendim yoksa ilahiyatçı ile olan iletişimimden mi cesaret aldım, bilemedim. Belki de her zamanki boş boğazlığımdır. Kiminle, ne zaman, neyi, ne kadar konuşabileceğimi henüz ayarlayamıyorum, kabulümdür. Bir çok yaşanmışlığım var, ret etmek anlamsız. Yeni şeyler söylemek lazım, dedim ona. Çok yorgunmuş. Çalışıyormuş, işi gücü varmış, ev ile ilgileniyormuş. Oysa 3-5 yıl öncesine kadar bazı şeyleri gerçeklediğinde sosyal çalışmalar yapabileceğini söyler dururdu. Haddimi aştım bir an. Veya sokağın saflığı, deliliği mi demeli? Derdin yok demek ki, dedim ona. Allah dert versin de derman aramaya tekrar başla.
Dernekçilik yapan bir dostum. Ahbab çavuş ilişkisi, bizim oğlan tavrı, doğallığı, acemiliği ile bir şeyler söyledi bana. Yapamazsınız, dedim. Şikayet edeceğim. Tutuştular, hemen ziyarete geldiler. Sokakta konuştuk biraz. Arayışlarımı gördüler. Bir takım tekliflerde bulundular. Sanki güzel bir şeyler olacak gibi. Ancak bundan emin olamıyorum. Çünkü sokakta ne aradığımı hala bulamıyorum.
Aynı dönemde, bilgisayar ihtiyacı olan dostumla yaşadıklarım tüm diğerlerinin üzerine tuz, karabiber, sos etkisi yaptı. Kaza yapmıştı. Hal hatır sorana ihtiyacı vardı. Ben öyle düşünüyorum ve ziyaret etmeyi bir borç biliyorum. Buna rağmen ziyaretlerime üç hafta kadar ara vermiştim. Hediyelerimle gittim ona. Yedik, içtik, hal, hatır sorduk. Hedeflerimizi, çalışmalarımızı paylaştık. Telefonundan bir şeyler gösterdi. Bak, dedi. Ben bunu kast ettim. Orada bir teknik hata var. Neden bahsettiğini anlayamadım bir an. Üç hafta öncesini tekrar yaşamaya başladık. Bencillik kokan hassasiyetinden rahatsız olmakla birlikte dayanabildiğim kadar dayanmıştım. Ancak bu sefer bir başkası sözkonusu idi. Ve bu nedenle yüklenmiştim ona. Duygularım fırtına olup bir o yana bir bu yana savrulurken, sakin kalmaya gayret ettim. Birimizin haklı olması, diğerinin haksız olduğunu göstermez, dedim. Takılmış bir plak gibiydi. Aynı şeyleri söyleyip duruyordu. Yazdıklarının bana hissettirdiklerinin hiç bir önemi yoktu. Saçma sapan kurduğu cümlelerinin, amacını açıklamaktan fersah fersah uzak olduğunu iddia etmek yerine niyetini bilemeyeceğimi belirtmekle yetindim. Yok, diyordu niyetimden bahsetmiyorum, yazmışım açık seçik.
Onu, haklı olmanın yalnızlığında bıraktım. Doğru bir şey yaptığımı düşünmüyorum. Ancak inanırım ki, yapabileceklerim sıfır hükmündedir. Binlercesi yanyana konmuş olsa bile sonuç sıfır. Onları anlamlı hale getirebilecek olan bir rakamı onun elinde. Düşünce dünyasında dengelerini gerektiğince tekrar ve tekrar ele alarak, iç dinamiklerini harekete geçirerek, elindeki bir rakamını sıfırların soluna koyarak kendisine yardımcı olabilir.
Hatalarının temelinde neler var, görüyorum. Aslında tüm insanlar gibi bir insan işte. Kendisine özel şartları olsa bile. Kıvrım kıvrım kıvranıyor, değer arayışında. Direkt söylemek onu nasıl etkiler bilemem, denemek de istemem. Çünkü kabul etmiş olsa bile yeni benliğinin oluşum süreci sadece kendisi ile mümkün. Deneyimleriyle yüzleşmeli. Çatışmalarında sorumluluk almalı. Tavır değiştirmeli. Daha iyiye, mükemmele adım adım ilerlemeli.
Teşekkür edememek mesela. Hak mı bilir dostlarından yardımı? Böyle birisine yakın olmayı kim ister? Vefa Sultan dizisini seyrediyorum şu sıralar. Zengin bir tüccar şeyhe para vermek ister, izleyenler bilir. Şeyh, verirsen senin için iyi olur, almazsak da bizim için iyi, der. Teşekkür de böyle bir şey işte. İstenmesi de kabul edilemez, edilmemesi de…
Özetle, son zamanlarda yaşadıklarımın sokakla direkt ilgisi olduğunu düşünmekteyim. O benim için bir eşik gibi. Ve sonrasında ne bulacağımı henüz bilemiyorum.