Ölüm – 1

Ölüm – 1

Korkanlardan mıyız, yoksa meydan okuyanlardan mıyız? Veya hiç düşünmeyen, düşünmek istemeyenlerden… Konuya nasıl gireceğimi bilemedim. Demektir ki, yazmam, öğrenmem gerekiyor. Belki bir süre sonra tekrar ele alırım. Zamanla neler değişmiş, üzerine neler ilave etmişim, görebilirim. Açıkçası, ilk seferde bu konuyu etraflıca ele alabileceğimi sanmıyorum. Sizlerin fikirleri ile tamamlanabilir, umarım, beklerim. Çünkü ölüm genellikle, kolaylıkla, etraflıca

SEDAT İLHAN 01 Şubat 2023 SEDAT İLHAN

Korkanlardan mıyız, yoksa meydan okuyanlardan mıyız? Veya hiç düşünmeyen, düşünmek istemeyenlerden…

Konuya nasıl gireceğimi bilemedim. Demektir ki, yazmam, öğrenmem gerekiyor. Belki bir süre sonra tekrar ele alırım. Zamanla neler değişmiş, üzerine neler ilave etmişim, görebilirim. Açıkçası, ilk seferde bu konuyu etraflıca ele alabileceğimi sanmıyorum. Sizlerin fikirleri ile tamamlanabilir, umarım, beklerim.

Çünkü ölüm genellikle, kolaylıkla, etraflıca ele alma gereği duyulmadan inanç sistemine dayandırılır. Bir dostum anlatır. Ateist olduğunu söylemiş bir ortamda. Muhatabı hemencecik ölünce ne olacağını sormuş. Toprak demiş o da, sadece toprak.

Allah’ın varlığı ile hadiselere baktığımızda hiçbir şey önemli olamaz. Bu bakış açısına göre cevaplamamız gereken soru şudur. Allah’a iman eden neler yapmalı, nasıl yaşamalı?

Diğer bakış açısı ise hadiselerden Allah’a ulaşma. Elimizdeki imkanlarla, kainata bakarak, Kuran’ı inceleyerek. Bu yol bana çok daha gerçekçi geliyor. Tabulardan uzak, bizcesini bularak, özümseyerek, özgürce…

Ölümü Allah’a iman ile açıklayıvermek bana pek yeterli gelmiyor yani. Yaşananların hepsini kapsamıyor çünkü. İnanmadığını söyleyen, inanç sistemleri ön planda olmayan topluluklar mutlu mesut yaşayabiliyorlar. Hatta inandıklarını iddia edenlerden daha huzurlu olabiliyorlar.

Ölüm hayata, yaşanmışlıklara, yaşanacaklara verdiğimiz, vereceğimiz anlam açısından elimizdeki en önemli kriterlerden birisidir, evet. Ama bizden çok uzak görüyoruz hem de çoook, sanki hiç yakınımıza bile sokulmayacak…

Ölüme yakın olanlardan iki tane yaşanmışlık aktarmak isterim. Bir çatışmanın arasında kalıyor anlatan dost. Kurşunlar vızıl vızıl uçuşurken sinirlerine hakim olamadığını farkediyor. Hareketlerine hükmedemiyor. İstemsiz titreme yaşıyor. Ve idam mahkumları. Abdest alamıyorlar. İnançlı oldukları halde, mert insanlar iken…

Tabii ki, herkes farklı karşılayabilir. Genellemek yanlış olur. Ama bu iş, “yarın ölecekmiş gibi ahiret için çalış” deyivermek kadar kolay değil. Söz yanlış olmayabilir. Ancak söze yüklediğimiz anlamları gözden geçirmeli.

“Yarın ölecek olan insan, bütün dünyevi işlerini unutur ve samimi ve ciddi bir şekilde ahiretine yönelir.” yazar bir kaynak. Genel düşünce sistemimiz bunun üzerine kurulu. Sizce eksik olan bir şeyler yok mu?

Hastalık benzeri nedenlerle ciddi problemlerden dolayı uzmanların, belirli bir süre sonra ölebileceğimizi söylediği durumlar olabiliyor. Hayatımızda nelerin değiştiğini incelemek isterdim. Öngörüm, çok kolay olmayacağı yönünde. Hemencecik maneviyata yönelemeyebiliriz. Sorular, sorular, çıldırtıcı, içimizi kemiren sorular, her şey ile ilgili, tüm bildiklerimizle, cevapsız…

Yarın değil, birkaç dakika sonra ölmeyeceğimizin hiçbir garantisi yok. Hepimiz kabul ederiz. Ama hayatımız öylesine devam eder. Veya ahirete yönelmiş olsak neler yapardık?

Evet, gafletimiz söz konusu. Söylüyoruz bazen ama ne anlama geldiğini bilemeden, sorgulamadan, yeterince sınırlarını, sınırsızlıklarını keşfedemeden. Sadece söylüyoruz, hayatımızı anlamlandırmadan, bildiğimizle yetinerek. “Yarın ölecekmiş gibi…” hadisi bize bu realitemizi hatırlatıyor olmalı.

Hayat, ölümle anlamlı. Yüzleşmemiz gereken, her an karşımıza çıkma ihtimali olan bir sonuçtur ölüm. Onu gerektiği yere, hayatımızın tam ortasına koymadan, dolu dolu yaşamamız mümkün olamaz. Hayatımızın her aşaması ahirete yöneliktir zaten, inancımızca, inananlarca. Yaptığımız her ne ise, her şeyin, düşüncelerimizin bile, hem bu dünyada hem de ahirette bir karşılığı vardır.

Böyle bir farkındalığa erebildiğimizde, kıyametin koptuğunu görsek elimizdeki fidanı dikmekten geri durmayız. Başımıza istenmeyen ne gelirse gelsin, inandığımızı yapmaya devam edebiliriz. Hayatı akışına yaşayabiliriz…