Muhasebe

Muhasebe

Yıl 1985 gibi. Çok eskilere gittim nedense. Bir kaç arkadaş birbirimize sahip çıkıyoruz, beraber yiyip içiyoruz, öğrencilik işte, öğrenci evi. Aramızdan iki arkadaş üniversitenin yurduna geçmeye karar verdi. Eşyalarını alıp veda edecekler. Birisi aman, dedi. Yolda vakit geçer. Namazı kılıp öyle yola çıkalım. Bu son ifadelerine çok farklı bir anlam yüklemiştim. Önyargı, niyet okuma ve

SEDAT İLHAN 28 Şubat 2023 SEDAT İLHAN

Yıl 1985 gibi. Çok eskilere gittim nedense. Bir kaç arkadaş birbirimize sahip çıkıyoruz, beraber yiyip içiyoruz, öğrencilik işte, öğrenci evi. Aramızdan iki arkadaş üniversitenin yurduna geçmeye karar verdi. Eşyalarını alıp veda edecekler. Birisi aman, dedi. Yolda vakit geçer. Namazı kılıp öyle yola çıkalım.

Bu son ifadelerine çok farklı bir anlam yüklemiştim. Önyargı, niyet okuma ve birkaç adım ötesi realitemiz, insanlığımız…

Öncelikle önyargı, niyet okumayı masumlaştırmadığımı belirtmek isterim, masum değiller çünkü. Ama dostlarla sohbetlerimizde çok fazlaca yapıyoruz bunları, biraz da gıybet gibi oluyor, bazen. Adına öğrenme, ders çıkarma diyerek…

Koca bir ömür… Eğer hayat öğrenme değilse bomboş geçen yıllarım. Hayrolsun.

Belki bir karar aşamasındayım şu anda. Öğrendiklerimi gerçeklemenin zamanı gelmiş olmalı, geçiyor bile. Veya kelimeleri yetersiz bırakan hadiseler yaşanırken bir durum değerlendirmesi.

Bile isteye insanları manüpile etme halimiz hariç, masumuz. Malımızla, mülkümüzle, aklımızla, ilmimizle, hasıl-ı kelam imkanlarımzla adamlığı(!) tarif ederek insanların akıllarını almalarımız… Gel, ben sana, senin kim olduğunu öğreteyim, demelerimiz… Problemlerimizin çözümlerini bilivermelerimiz, sadece bilmekle yetinmelerimiz…

Herkes masum. Çünkü, ruhumuzu felç eden o en korkunç yaşanmışlığımıza giden yollar masumane bir tercih ile açılır önümüze. Ve sağa, sola, bir yerlere anlamsız bir şekilde koşuşturup duran insanların arasında akl-ı selim ile karar verebilmemiz gerçekten zor, hem de çok zor…

Sesli düşünüyorum sadece. Kimseye bir şey anlatmak değil amacım. Muhasebemi yapıyorum. Dostların değerlendirmeleri ile birlikte düşünce dünyamdaki karanlık noktalar aydınlanabilir. Umarım, beklerim…

Örnek vermek o kadar çok anlamsız geliyor ki, öyle bir durum işte. Belki anlık ruh halim.

Hırsızlığı, katletmeyi, tecavüzcülüğü… En kötü gördüğümüz fiiller, her ne ise, onları yapanları anlama gayretimiz olmadan, anlamadan, çözüm bulamayız, bu suçları azaltamayız, farkında mıyız? Veya anlamadığımız sürece kendimizin, hangi sözümüzün, halimizin kime, nasıl bir yol olduğunu bilemeyiz. Onlardaki masumiyeti görmeli. Çünkü hepimiz masumane bir tercihle devam ediyoruz hayatımıza, her ne yapıyorsak…

Veya kimseyi suçlamanın bir anlamı yok, çözüm olmuyor…

Çok mu karamsar bir tablo çizdim. Veya anlaşılmaz. Nedir beni bu düşünce girdaplarına sürükleyen, anlatayım. Belki bir tebessüm gelir yüzümüze…

Bir sigorta poliçesi. Yanlış bilgi vermişsin deniliyor. Suçlama olmasa da açıkça. Saçma sapan, ilgisiz bir kriter ile ödememi yükseltiyorlar. Yeni duruma itiraz hakkım yok. Bu resmen soygundur, gasptır. Ve ödemek zorundayım. Kabullenemiyorum bunu.

Bazıları 3.Dünya Savaşını konuşuyor. Ben ise bu ve benzer yaşanmışlıklarımda ayak seslerini, hatta gelişini gümbür gümbür duyar gibiyim.

Bir söz kalmış aklımda. Atasözü olabilir mi? Veya bir bilgenin terennümleri…

„Kedi, yemek istediğinde yavrularını fareye benzetir“

Kediler aç kalmamalı demek ki. Veya fare yemeleri ne kadar doğal ise… Savaşlar da o kadar realitemizdir. Yaşanacak olan yaşanır. Öğrenilir, unutulur, tarih tekerrür eder. Bize, bana düşen görev ne ola ki?

ÖNE ÇIKANLAR