İslam filozofları ve mutasavvıflara göre insan nedir, kimdir?
İnternette bulduğum bir yazı. Güzel bir derleme. Yazabilmek ciddi bir birikim ister. Yazarını tebrik ediyorum. Ancak bencesi olmazsa olmaz. Bakış açıma, kriterlerime, iç dünyamdaki dengelerime göre bu yazının üzerinden gitmek istiyorum. Biraz kolaycılığım kokuyor. Haklısınız. Ve bir çekincem de var. Ne kadar etik olur böyle bir çalışma? Tabii ki, niyetim yanlışlamak değil. Bu nedenle de yazının orjinalinde neler yazdığını belirtmeyeceğim. Direkt kendi düşüncelerime göre yeniden yazacağım. Bazen taban tabana farklı olacak cümleler bazen de anlamak üzere irdelemeler içerecek. Haydi başlayalım.
İnsan bilinmez bir varlık değildir, bilinir. Özgün bir varlıktır. Farklı zamanlarda, zeminlerde hadiselere, kişilere karşı farklı tepkiler verebilir. Bu nedenle de bilinemez. Hakkında yazılanlar çizilenler özgünlüğünü dikkate almadığı sürece doğrulanamaz. Ancak yanlış da denilemez. Bu anlamda „düşünen hayvan“ tanımı da dikkatle incelenmeli, irdelenmelidir. Eğer böyle bir tanım yanlış bir bakış açısının sonucu ise inanırım ki, gerektiği kadar sorgulamadığımız, tüm sorulara cevap bulmaya gayret etmediğimiz, konuyu geniş ele almadığımız sürece aynı bakış açısının farklı versiyonlarıyla „Allah’ın halifesi“ tanımına anlam veriyor olabiliriz.
Bu dünyanın, Allah’ın sıfatlarının ve cemalinin en geniş kapsamıyla zuhur ettiği bir yer olması, insanın, bütün varlığın hakikatlerini kendinde toplaması ve bu nedenle Hakk’ın tecelli ettiği bir mahluk oluşu… Kulağa hoş geliyor. Haydi sorularımızı soralım. Böylece ne anlamamız gerektiğinden veya anladığımızdan emin olabiliriz. Düşüncelerimiz, dengelerimiz netleşebilir.
İfadede geçen en temel kavram Allah’tır. Allah’ı nasıl bildiğimize göre ifadenin anlamı düşünce dünyamızda yerini alır. Allah mutlak kudret sahibidir ve bilinemez. Ve bu nedenle „en geniş“ ve „bütün“ gibi karşılaştırma anlamı veren sıfatlar Allah’ın bulunduğu cümlelerde kullanılamaz.
Kuran’da verilen bilgiler bilmemiz gerektiği kadardır. Hayatımızı mutlu mesut yaşayabilmemiz için yol haritası çizilmiştir. Bu nedenle ayetlere hayatın içinde anlam aranmalı. Aksi halde faydalanmamız, iç huzurunu bulabilmemiz mümkün olmayabilir. Dahası, yanlış yorumlar psikolojik, sosyolojik yıkımlara sürükleyebilir.
İnsanın yaratılışı ve bununla ilgili meleklerin sorusu… İlgili ayetleri irdelemiş olan bir araştırmacı orada kaos var demekte, isyan, kabul edememe. Böyle bir çıkarım, ayetleri ilahi katta ele almanın bir sonucudur. Yaptığımız şey, bilinmezleri bilmeye çalışmaktır. Cevaplarımızı hayatın içinde aramalı. Bir öğrenci gibi davranarak, öğrenme aşkıyla, gayretiyle. Mutlak Kudret Sahibi bir Varlık’tan bahsediyoruz. O’nun karşısında isyan edilemez. Şeytanın rahmetten kovulması da insanı kabul edememesindendir. İnsan ile imtihan edilene kadar o da bir melekti. Sanırım mutlak kudret sahibi bir varlık ile muhatap olmak nasıl bir şeydir, gerektiği kadar tefekkür edemiyoruz. Sıradan bir sultanın karşısında tir tir titreme halidir aklımıza gelen. Nasıl olduğunu bilmiyorum ama kesinlikle böyle olmadığına inanıyorum.
İlgili ayetlerin hayatın içindeki en temel öğretisi, birbirimizle rekabet etmemizin ne gibi kötülüklere yol olabileceğine dikkat çekmek olabilir.
İslam filozoflarının ve mutasavvıflarının insan hakkındaki görüşlerine bakış açım, yukarıdaki düşünce sistemime göre olacak. Bazılarından farklı söylemlerim nedeniyle kesinlikle doğruyu bildiğimi iddia etmiyorum. Dahası onların bilmediğini de düşünmüyorum. Buralarda bir yerlerde bir sır var ama henüz keşfedemedim.
Veya bilen söylemez, söyleyen bilmez. Bildiğini sanan söylenir durur.