Herkes Yazsın – Nerede Yazmalı

Herkes Yazsın – Nerede Yazmalı

Bu soru çok saçma gibi geldi bana. Bir yerlerden girmek istedim konuya. Negatif bir şeyler söylemek çok kolay ama faydasız. Bir zamanlar önce problemi görmeli derdim, ki çözümü arayabilelim. Belki kendi adımıza güzel bir yol olabilir bu. Ancak başkalarına doğruyu da yanlışı da göstermek mümkün değil. Nasibi olan bir şekilde öğrenir. Nerede yazabileceğimize biz karar

SEDAT İLHAN 19 Haziran 2022 SEDAT İLHAN

Bu soru çok saçma gibi geldi bana. Bir yerlerden girmek istedim konuya. Negatif bir şeyler söylemek çok kolay ama faydasız. Bir zamanlar önce problemi görmeli derdim, ki çözümü arayabilelim. Belki kendi adımıza güzel bir yol olabilir bu. Ancak başkalarına doğruyu da yanlışı da göstermek mümkün değil. Nasibi olan bir şekilde öğrenir.

Nerede yazabileceğimize biz karar veremiyoruz. Editörlerimiz var, kimin ne okuyacağına onlar karar verirler. Yazıları, aslında bizi didikler dururlar. Olmamış derler, bazen sorarlar bazen de sormadan değiştirirler, kolumuzu kanadımızı kırarlar. Bu bize has bir şey değildir, herkesin başına gelmekte. İlk kitabın ilk baskısı sıkıntılı olabilmekte, anlatılıyor. Yayıncı yayıncı gezdikleri oluyor, eskiz ellerinde.

Bir dokunsak bin ahh işitiriz, herkes haklı. Yayıncılar neler anlatır neler, dinlemeli. Okumuyoruz, en temel sorunumuz bu. Ama çözümsüz olamaz. Satırlar arasında neler ararız, kalemimizden kağıda damlayan duygularımız neyi anlatır? Bu kişiye göre değişir. Eğer gerçekten inanıyorsak ki kişiye göre değişir bu, neden muhatap alıp sormayız, aradığı nedir?

Basım işi kolay değil. Hesap iyi yapılamaz ise çıkmaz sokak. Depolama, dağıtım ve bir sürü görünen veya görünmeyen maliyetleri var. Tüm sorumluluğu yayıncılara yüklemek gibi bir niyetim yok. Ama birileri bir şeyler yapmalı. Neden okunmaz, neden yazılmaz veya yazılanlar yeterli midir?

Öğreneceğiz, yaşayarak öğreneceğiz. Umarım yanılıyorumdur. Mevcut hal beni korkutuyor çünkü. İnsanlığımızla, realitelerimizle savaşır gibiyiz sanki, kendimizle. Okuyan, neden yazmak için bir heyecan duymaz anlayamıyorum ben mesela. Amacımız nedir, zamanımızı veririz bir başkasının hayallerine, tecrübelerine, aynı hayatı yaşarken biz de. Veya okumanın insana kazandıracağı tavır ne ola ki…

Bir resim galerisini gezmiştim. Bana hissettirdiği şey, ressamın yaşadığı asrın, ortamın, hayatın resmedildiği oldu açıkça. Bir tabloya köylülerin memurlara saygısı damlamış fırçadan ama köpek havlıyor. Otoriteye olan isyanı gördüm, yaşadım bu ayrıntıda. Ne kadar naifçe, anlamlı. Satırlar yazarı anlatır yani, düşünce dünyasında, açmazlarında, bulduğu yollarda, yolsuzluklarında gezeriz, dolaşırız, onu yaşarız, farkında olmasak da. Kadın diyorsa eğer ağaçları tasvir ederken, dağlarda, bulutlarda, esen fırtınada, yağan yağmurda kadın görüyorsa, ne anlatır bize. Veya bizim anladığımız ne ola ki…

Farkındayım, çok fazlaca soru sordum. Kelimeler boğazımda düğümleniyor çünkü, gözyaşlarım geldi gelecek, nazlı. Bazen dostlarla konuşuruz. Fikirsiz, gayretsiz, öyle de olabilir, böyle de… Demek istemiyorum bir şey. Çırpınıp duruyorlar işte, dertli ama dertsiz.

Okumak için ihtiyaç hissedilmeli. Fikirlerimizi paylaşabileceğimiz ortamlar olmalı. Yetmez, çözümlerimiz olmalı. Sadece okumuş olmak için okumayı bir yere koyamıyorum şahsen. Belki birilerine caka satmak, bilginin bedelini istemek ama anlamsız. Okumak dünyamızı açar, ufkumuzu genişletir. Hadiselerin farklı okunabileceğini öğretir. Farklı okumalar kendi fikirlerimizi dile getirme cesareti verir, yazma cesareti verir. Belki çözümlerimizi yazma sorumluluğunu bile hissettirir.

Yazan okumaya ihtiyaç duyar. Bildiğini sandığı şeyleri karalarken bilmediğini keşfeder. Araştırır, soruşturur, düşünür, ne yapılırsa sonuç ne olur, bulmaya çalışır kendisince. Formüller kurar dünyasında, malumatları bilgiye dönüştürür. Böylece gereksiz olanları çöpe atabilir. Birbiri ile çelişen kriterleri temizler. Hayatı netleşir, ne istediğinin, ne yapması gerektiğinin farkındalığına erer.

Evet, herkes yazmalı bence. Her ne ise hedefimiz, yazmak en etkin çözümdür, inanırım. Ancak nerede yazmalı? İnsan diğeri ile tamamlanır, der bir psikolog. Muhataplarımızın gözünden görmek isteriz kendimizi. Sadece yazmak veya yazılanların okunmaması yorabilir.

Açmazımızdır kültürümüzün yani bizim. Yazmak kutsanır sanki, yazan kutsanır. Birileri dünyasını açmaya çekinir. Hasbelkader birileri yeltense diğerleri haddini bildirir. Böylece kör döğüşü devam eder. Asıl olan arada kaynar gider. Değirmen taşları arasında kalan realitelerimiz, vurulan uçurtmalar, patlatılıveren balonlar, hayallerimiz, içimizdeki biz, insan…

Evet, herkes yazmalı, her şeye rağmen…