Fatiha suresi insan hayatında öğrenme döngüsünü anlatır

Fatiha suresi insan hayatında öğrenme döngüsünü anlatır

Kur’an ile hayatımıza yön verecek isek, böyle bir niyetimiz var ise öncelikle muhatapları ve bunların birbirlerine göre konumlarını belirlemeli. Allah, mutlak kudret sahibi, tek yaratıcıdır ancak gaybtır, yani bilinmez. En küçükten en büyüğe, görüneninden görünmeyenine kadar her şeyde bulunan düzen, intizam, ahenk, sanat, uyum bir yaratıcının varlığını haykırır bize. Bununla birlikte her şeyin sebepler dairesinde

SEDAT İLHAN 20 Şubat 2022 SEDAT İLHAN

Kur’an ile hayatımıza yön verecek isek, böyle bir niyetimiz var ise öncelikle muhatapları ve bunların birbirlerine göre konumlarını belirlemeli. Allah, mutlak kudret sahibi, tek yaratıcıdır ancak gaybtır, yani bilinmez. En küçükten en büyüğe, görüneninden görünmeyenine kadar her şeyde bulunan düzen, intizam, ahenk, sanat, uyum bir yaratıcının varlığını haykırır bize.

Bununla birlikte her şeyin sebepler dairesinde yaratılmasından dolayı Allah’ı inkar edenlere şaşırmamalı. Ancak Allah’ın olmadığına inanıldığını düşünmüyorum.

Bir yaratıcının var olması kimseyi rahatsız edemez. Şeytanı da etmemişti zaten. O, insan ile imtihan edildi ve kaybetti. Allah’ın varlığını inkar etmek ne kazandırır bilemiyorum. Ancak Allah’ın varlığını kabul ederek, O’nun bir mesajı olan Kuran’ı birtakım insanların kendi pencerelerinden görerek söyledikleri gibi kabul etmek kolay değil. Bu onların imtihanı ama Kuran’ın şahsi zaaflarla evrilip çevrilerek insanlığın ihtiyaçlarına veya isyanlarına cevap veremez hale getirilmesi de inananların imtihanıdır, açmazıdır.

İmandan şüphe caiz değildir, denilir ama imanımızdan nasıl emin olabiliriz bilemem. Veya şüphe etmediğimizce nasıl öğrenebiliriz, derinleşebiliriz, hakiki imanı elde edebiliriz, düşünemem. Bir süredir inkar edenlerin neden inkar ettiklerini sorgularım. Kendi sorularımı ve cevaplarımı bulurum böylece. Eskiden samimi idim, şimdi biraz bilir gibi. Tuğlalar üst üste konulmuş, ortada bir inşaat olduğu belli ama yetmiyor. Bir yağmur yağsa, hafif bir rüzgar esse, içeride mi donuyorum yoksa dışarıda mı yanıyorum, bilinmez.

Demek istemem odur ki, Kuran’ı yine Kuran’a sormalı. Allah kendisini nasıl tanımlar görmeli. Aksi halde Kuran’ı hayatımızın içine oturtamayız. Aile hayatımız olur, iş hayatımız olur, ölülerimize okunmak üzere Kuran bir köşede durur. Problemlerimize çözümlerimiz olmaz ama düşmanlarımızı Cehenneme atıverecek bir Allah’ımız olur.

Dostlar sorular sorarlar öğrenmek için veya neyi nasıl algılamak gerekir, sorgularlar. Onların yürek yangınlarına bir damla dahi olsa su serpmeye gayret etmek yerine herhangi bir düşüncemizin ret edilmesi karşısında nasıl tepki gösteriyorsak öyle bulabiliriz kendimizi. Tanımlarız hemen, iyiler vardır bir de kötüler, bir de bilenler. Bilenler iyi midir kötü müdür, kim bilir ki…

Fatiha suresi insan hayatında öğrenme döngüsünü anlatır. Kimse ile rekabet etmememizi, öğrenmeye odaklanmamızı öğütleyerek başlar. Rahmet ile hayatın içine salar bizi, Kuran’ı referans gösterir.

Allah’ın hükmüne saygıyı hatırlatır. Tüm yaratılmışların bilinçli veya bilinçsiz Allah’ın rahmetine ihtiyaçlarının ve kulluklarının farkındalığı ile biz dediğimizce karşısına alır. Ve her şeye rağmen doğru yolu talep etmemiz gerektiğine dikkat çeker. Yaptım demenin, bildim demenin, tanımlayıvermenin anlamsız kaosuna karşı uyarır naifçe, Mutlak Kudret’i hissettirerek, insanı muhatap alarak…

Kuran’da Allah’ın insanı muhatap alması, Allah’ın zatını rahmeti ile tanıtması, O’nun mutlak kudret olduğunun, varlığının ve rahmetinin aynı zamanda Kuran’ın Allah’ın kelamı olduğunun delilidir. Bu kriteri pek çok ayette görmek mümkün. Zaten İslam inancının temelleri de bunun üzerine kurulmuştur. Ancak insanoğlunun açmazları var.

Referansı sonsuzluk olan kabiliyeti, kapasitesi ile sonsuzluğu arar ama ulaşabilecek güçten, kudretten mahrumdur. Gelgitler yaşar, kazanma kuşağında kaybediverir, bilse de, anlasa da geri dönemez. Kuran Rahman’ın tecellisi ile her insana almak istediğince, muhatap olduğunca hakikati sunar, sınır tanımadan sunar.

Kuran’ın tüm ayetlerine odaklanabilmiş değilim. Ancak kendimce, Kuran’a nasıl yaklaşmak gerekir, ayetleri nasıl anlamalı, gördüğüm şeyleri sıralamak, dostlarla bu konuyu ele alıp doğrulamak, tamamlamak isterim.

Kuran her şeyden bahsediyor olabilir, geçmişten, gelecekten, Allah’ın ilahlık katındaki hadiselerden, ahiretten… Öyle ki, bir aralar Cennet nimetlerinden birisi olarak düşünmüştüm Kuran’ı anlamayı. Ama bu dünyada Kuran, muhatap olana, muhatap olanın tecrübeleri, arayışları, gayretince anlam ifade eder. Kesinlikle ana bakan anlam aranmalı. Kuran’ı sadece bir tarih kitabı veya gelecekten haber veren tılsımlı sözler gibi ele almamalı.

Kuran kafirlerden, münafıklardan, müşriklerden bahseder. Ancak hiçbir kimseyi dışladığı, tanımladığı algılanmamalıdır. Böyle bir anlam verme ve buna göre söylem geliştirme Allah’a dedikodu isnadı gibi bir şey olabilir. Bir aralar münafıklar ile ilgili ayetleri okurken sordum kendime.

Bu özelliklere sahip olmadığımı söyleyemedim. Ve Kuran daha bir farklı anlam kazanmıştı dünyamda. Veya Kuran’ı referans alarak tanımlamalarımız insanları Allah’tan soğutabilir, koparabilir. Vazifemiz bu olamaz. Aksi halde “Hüküm Allah’ındır”, ayetlerinin muhatabı olabiliriz.

Kuran’ı anlama, tüm sorularımıza cevap arama gayretimiz olmalı. Allah bilinmek istiyor çünkü…