Cenab-ı Hakk’ı bilebilmek

Cenab-ı Hakk’ı bilebilmek

Bilmeyi 3 kısma ayırır Üstad. İlm-el yakin, ayn-el yakin, hakk-el yakin, bilen bilir. Tabii ki müsbet bir anlatımı tercih etmiş Allah dostu. Dahası yok değil bence. Bilmemek, bilmediğini bilmemek, bilmediğini bilmek, sadece bilmek ama hallenememek, hikmet aramamak… Bunlar bile kendi içinde farklı derecelere sahiptirler. Görme problemi olan şahıs ile keskin görüşlü birisinin gördüğü aynı olamaz.

SEDAT İLHAN 07 Ağustos 2022 SEDAT İLHAN

Bilmeyi 3 kısma ayırır Üstad. İlm-el yakin, ayn-el yakin, hakk-el yakin, bilen bilir. Tabii ki müsbet bir anlatımı tercih etmiş Allah dostu. Dahası yok değil bence. Bilmemek, bilmediğini bilmemek, bilmediğini bilmek, sadece bilmek ama hallenememek, hikmet aramamak… Bunlar bile kendi içinde farklı derecelere sahiptirler. Görme problemi olan şahıs ile keskin görüşlü birisinin gördüğü aynı olamaz. Bazen gözlük takarım da girerim lavaboya mesela, normalde görünmeyen detayları görürüm, rahatsız eder bu beni.

Allah var ise mutlak kudret sahibi olmalı. Bu konuya kimse itiraz edemez sanırım. Kainatın büyüklüğü, en ufak bir şeyin her şey ile ilgisi baş döndürmekte çünkü. Bu konuda söylenen her sözün muhatabı öncelikle Allah’ın varlığına inandım diyenlerdir. Çünkü bu konuda bazı açmazlarımız var. Belki yanılıyorumdur ama bence var.

Dostlarla sohbet ederiz. Allah sonsuzlukla bilinir hatta referansı olmamakla. Hayatın içinde arayamıyoruz nedense bu realiteyi. Başlıyoruz ezberden anlatmaya. Ezelidir, ebedidir, bilinemez, isimleri ile bilebiliriz… Bunlar kesinlikle doğrudur ama ne anlam ifade ediyor, tefekkür etmeli?

Allah’ın bilinmemesi, O’nun keyfiyeti ile ilgili bir durumdur. Kanat takmak, göklerde bir yerde taht kurmuş olarak düşünmek, enerji gibi bir şeydir demek mesela. Çünkü çevremizde görmediğimiz, duymadığımız, bilmediğimiz şeylerin rüyasını bile göremeyiz. Allah bütün bildiklerimizden daha farklı bir varlık olmalı. Bu Allah’ın mahiyetinin bilinmemesidir. Yoksa Allah bilinir. İnsan bildiğine inanır.

Bilmenin en etkin yolu olmaktır. Yanlış anlaşılmaya açık bir ifade olduğunun farkındayım. Ancak ilahlık iddiası değildir kastım. Allah’ın isimlerini hayatın içinde, ilişkilerimizde görme, yaşama, hissetme, kapasitemize göre, gayretimizce…

Bu sadece bir bakış açısı diye düşünüyorum ama nedense çok zorlanıyoruz. Sonsuzluğa açılamıyoruz. Kendisini ilgi ile takip ettiğim bir araştırmacı farklı bir anlayışla Kuran meali veriyor. Sözlerinin arasında insan sonsuzluğu bilemez deyiverdi. Ne kast etti anlamadım. Veya anladığım şeyi kabul etmem mümkün değil. Allah sonsuzlukla bilinir çünkü. Sonsuzluğu bilmeyen insanoğlu Allah’ı nasıl bilsin ki…

Bir açıkoturum seyretmiştim. Kuran’ı anlamaya çalıştığı anlaşılan bir katılımcı, insanoğlunun yaratılışı ve meleklerin itirazı ile ilgili kıssayı yorumladı. Kaos varmış orada, ilahlık katında yönetim zaafı gibi bir şey. Kainatın düzeni ve diğer bir sürü etkenlere verebileceği cevabı var mı, soramadım tabii ki. Aslında insanoğlu da Galu Bela gününde isyan etti. “Sen Sen’sin, ben benim” dedi. Bu hadiselere Allah’ın mutlak kudret olması cihetiyle baktığımızda şaşırmamalı. Çünkü kaybedebileceği herhangi bir şeyi olmayan bir Hakim karşısında doğal davranışlar laubaliliğe varabilir.

Sonsuzluğu tefekkür ettim bir gün. Bildiğim hiçbir şey ile anlamlandıramadım onu. Kainatın içinde, çöldeki kum zerresi hükmünde olan dünyada yaşayan garip bir varlık olan ben, kainata sonsuzluk veremedim. Değil sadece kainata, milyonlarca katına sahip olsam yine de sakinleşebileceğimi düşünemiyorum. Çünkü referansım var. Bu nedenle katılımcının ilahlık katında kaos yorumunu önemsiyorum. Ama ben orada Allah’ın mutlak kudretinin resmedildiğini görüyorum.

İnsanoğlunun Allah’ı bilmeye ihtiyacı var. Bunu sonsuzluğa açılarak yapabilir. Sonsuzluğa açıldığında huzura erebilir. Günlük problemlerden kurtulabilir, yaşanan kaosun bir parçası olmaktan. Belki çözüm bulma, çözüm olma aşamasına bile geçebilir. İlginçtir ki, Fatiha suresinde yaratılmış olma farkındalığı ile BİZ diyenleri Allah huzuruna alır.

Yaratılmış olma farkındalığı, biz diyebilmek… Burada referansımız Allah’tır. O’nun haricinde tüm yaratılmış olan varlıklar adına biz dememiz uygun olanıdır. Aksi, meleklerin insanoğlunun yaratılışına itirazı ile anlatılmış. Zaten bir takım varlıkları hariç tutmak Allah’ın yaratmasını sorgulamak gibi olur.

Allah bilinir, insan bildiğine inanır. Ama kelimeler ile anlatılamaz. Çünkü söylemler ağızdan çıplak çıkıyor. Muhatabımızda bir anlam bulamayabiliyor.

Allah bilinir, insanoğlu kendisi öğrenir. Allah’ı kelimeler ile anlatmak bazen, bazıları için öğrenmenin önünde engeldir. Allah’ı bilen bunu da bilir.