Bir ben vardır

Bir ben vardır

Ben de, benden içeri… Dostum çok güzel ifade etmiş. Beni anlatmış. Hayrolsun.

SEDAT İLHAN 17 Temmuz 2024 SEDAT İLHAN

„Benim sana saygısız davrandığımı mı düşünüyorsun? Seninle ilk tanıştığımız andan itibaren sana yüreğimi, kapımı, hissiyatımı açtım. Düşüncelerimiz uyuştu ya da uyuşmadı arkadaşça konuştum. Anladığım ya da anlamadığım şeyler oldu ama, küstahlaşmadım.

Bence hakkımda biraz abartılı düşünüyorsun galiba. Bilmediğim ya da anlamadığım şeyleri sordum. Bu her insanda mevcuttur.

Tepkilerin aşırı duygusal geldi bana. Bu aşırı duygusallığın nedenini merak ediyorum

Bir tarafta “herşey çok güzel olacak” diyen, benimle işler kurmak, evler satın almak, projeler gerçekleṣtirmek isteyen, diğer yanda bana en sert ithamlarda bulunan, en kara gelecekleri öngören SEN. Düşünceliyim.

Yalnız söylediklerinin içinde büyük ve yalın gerçeklikler de mevcut. Bunun için de müteşekkirim.“ der. Ne kadar da haklı söyler.

Kendimi savunacak değilim. Haklı olmak istese idim hiç ortama çıkmazdım. Fanusuma çekilir saydırırdım, herkese. Bunun için elimde argüman olmasına bile gerek yok. Yorulmazdım da hem.

„O halde neden yazıyorsun?“ diye soran olursa söyleyeyim. Yazarak öğreniyorum.

Olay çok taze. Her saniye iç sesimle bu konuyu konuşuyorum. Her zamanki BEN gibi yaşananları genelleştiriyorum. İnsanlığımızı görüyorum. Haklı olmak? Ürküyorum, korkuyorum. Sosyal medyada paylaştığım bir kaç cümleyi buraya da aktarmak istiyorum.

Aslında affetmek çok kolay. Haklı olmak istenmediği sürece… Bu şart iki taraf içinde geçerlidir. Haklı olmak istemediği sürece affedebilir insan. Haklı olmak istemiyorsa affedivermeli…

Hiçbir zaman anlayamayacaklar. Anladıklarını sanmaları ile kalacaklar. Ve bu nedenle mahşer çok dehşetli olacak. İnsanlığımız yani… Ben anladığımı iddia etmiyorum. Anlamadığımı biliyorum, bir derece. Çünkü herhangi bir başarıyı bir kelimeye sığdırıveriyoruz. Oysa o uykusuz geceler, zonklayan şakaklar, inim inim inleyerek yapılan maddi ve manevi dualar sonucudur…

Sinoplu Diyojen… Veya bizim kültürümüzün akıllı delileri. Biraz öyle takılasım var. Yapabilsem yapacağım, onlar gibi, Çünkü o kadar anlamsız; gündemimiz, bilmelerimiz, hedeflerimiz…

„Utanmıyorsan dilediğini yap!“ Ne büyük bir sözmüş.

İki insan ile uzun bir süre birşeyler gerçekleyebilmek için yol yürümemiş, birşeyleri gerçekleyememiş olanlar, kitleleri harekete geçireni kritik ediyor. Şöyle yapsaydı böyle yapsaydı, diyor. Cahilane, masumane, zalimane, çözümsüz, sorumsuz…

Gelelim yaşananlara. İçeriğe hiç girmeyeceğim. Sadece yazılanları kendi içinde değerlendirmeye çalışacağım. Taraftar bulmak değil amacım. Aksine, bir daha böyle bir sonuç ile karşılaşmamak üzere neler yapabilirim, sorusuna cevap aramaktır gayretim.

Saygılı olmamız ile yüreğimizi açmamız arasında her durum için bir ilişki yoktur. Kapımızı açmamız her zaman için saygılı olduğumuz anlamına gelmez. Saygılı davranabilmek için en temel ön şart özgüven sahibi olabilmek. Kendimizi gerçekleyebilmek, farklılıkları hoş karşılayabilmek, belki de insanlığımızın gerçeğini görebilmek. Anlaşabileceğimiz tek kavramın saygı olduğunun farkındalığı yani.

Ancak şu net olarak söylenebilir ki, düşünceler uyuşsa da uyuşmasa da sorular sorulabildi ise ortada çok ciddi bir saygı sözkonusu olmalı.

Devamında ise benim iç dünyamla ilgili sözler gelmekte. Birileri saygı mı demişti? Belki de çok duygusalımdır. Aşırı tepki de veriyor olabilirim. Her birisinin cevabı var. Her insanın böyle bir durumda ortaya sürebileceği argümanlardan. Aslında dostum haklıdır. Kendimi savunmayacağımı söylediğim halde saydırmaya başladım işte.

Herşeyin çok güzel olması, benim arayışımdır. Bu nedenle kendimizi aşmalıyız. Herkes ile kaliteli bir iletişim ölçümüz, kriterimiz. Zorluğu yaşıyorum. Yaşadığımı söylemişim. Belki de dostumun böyle bir problemi yoktur. Kendi düşünce dünyamda kuramadığım dengeleri onda da var sanmışım, yanılmışım.

Müteşekkür olduğunu belirtmiş. Buna gerek var mıydı, bilmem ki. Her şeyi dosdoğru yapıvermiş. Hiçbir şeyi farklı yapmasına ihtiyacı yokmuş. Çok güzel, düzenli bir hayata sahipmiş. Mutlu mesut… Hatta bir aşkı bile varmış. Ağanın kızıymış ama kendisi çoban değilmiş.

ÖNE ÇIKANLAR