Bilmenin üç mertebesi

Bilmenin üç mertebesi

İlmen bilmek, gözle görmek, etkisini hissetmek olmak üzere tanımlanmakta. Kendimizce, bir başka açıdan neler söylenebilir bu konuda? Belki bilgi nedir diye konuşmalı öncelikle. Her gün kullandığımız bir yol vardır. İşe gelir gideriz, aynı güzergah. O yolu ilk kez kullandığımızda o kadar uzun gelir ki, hiç bitmeyecek sanırız. Ama üç, beş derken aylar sonra sanki bir

SEDAT İLHAN 18 Aralık 2022 SEDAT İLHAN

İlmen bilmek, gözle görmek, etkisini hissetmek olmak üzere tanımlanmakta. Kendimizce, bir başka açıdan neler söylenebilir bu konuda? Belki bilgi nedir diye konuşmalı öncelikle.

Her gün kullandığımız bir yol vardır. İşe gelir gideriz, aynı güzergah. O yolu ilk kez kullandığımızda o kadar uzun gelir ki, hiç bitmeyecek sanırız. Ama üç, beş derken aylar sonra sanki bir adımlık mesafe haline geliverir, öyle hissederiz. Nerede nasıl viraj var, yerdeki oyuklar, radar… hepsi ezberimize yerleşir. Gözü kapalı süreriz aracımızı. Çünkü biliriz. Ancak herhangi bir şeye ihtiyacımız olduğunda yolu yeniden keşfederiz. Böylece ne kadar da çok şeyi atladığımızı fark ederiz. Demektir ki, bilmelerimiz ihtiyaçlarımızla anlamlı.

Her şeyi bilmek ne kadar mümkün? İhtiyacımız olmadan öğrenmek, ansiklopedi ezberler gibi… Ve gerektiğinde hemencecik kullanıvermek. Veya yaşanılan herne ise, bilgisizliğimizden midir ki?

Sadece fikir jimnastiği yapmak istedim. Evet bilginin üç mertebesi var. Duyarız, okuruz, konuşuruz, sorarız, seyrederiz, biliriz. Pek çok şeyi, birbiri ile uyumlu olup olmadığına bakmadan atarız depomuza, bilinçaltımıza. Hurdacı dükkanı gibi. Kedi eniğini kaybetse bulamaz. Bu arada, küçümsemek değil niyetim. İşin oluru bu. Ama biz hurdacı değilsek, bir şeyler yanlış gidiyor olabilir…

İkinci aşamada düşünmek gelir. Bir şey duyarız, bir tez, teori, fonksiyon, ne yapılırsa ne elde edilecek… Bilinçaltımıza bakarız, daha önce neler depolanmış, buluruz. Bu yeni bilgi neler ile ilgili, destekliyor mu, çelişiyor mu, sorarız, cevaplarını ararız. Hangisinin doğru olduğuna karar vermek, bizim kim olduğumuzu belirler. Sizce düşünmeli mi? Velev ki, yanlışı tercih ettik…

Sonra gerçekleme aşaması gelir, karakterimiz, refleksimiz… Ne yazık ki önceki aşamalarda bilgimizden herhangi bir fayda görmemiz mümkün değil. Yaşarız ve çözümü başka yerlerde ararız. Olacakları öngörebiliriz ama önlem alamayız.

Özgürlük deriz mesela ama herşeyden korkarız. Aç kalmaktan, işsiz, evsiz, dostsuz kalmaktan…

Özgürlük deriz mesela, bir çok şeyi gerçeklemiş olabiliriz, Ancak bir şeylere takılır kalırız işte. Farklı düşünceler, hatalar, çözümsüzlükler…

Özgür olduğumuz an, konuşmayız artık, özgürüzdür. Yaşar, yaşatırız, çevremize, herkese…

Bir dostumun işyerinde yaşadıkları düşündürdü beni. Seyretmiş anlayacağınız, öğrenecekleri var daha. Kendisi de itiraf eder zaten.

Vardiya amiri çalışmasını beğenmiş, takdir etmiş. Aslında geçiştiriliverecek bir nedenle şefe gitmiş, fikir sormuş. Daha önce benzer problemler yaşandığını öğrendiğinde ise dik durmuş, her şeyi göze almış, iletişimi yönetememiş, kontrolü kaybetmiş. Herşeyden etkileniyoruz, iyi veya kötü, herşey…

Dört kişilik bir bölümde çalışmakta imiş. Bölümün kıdemlisi adam kullanmayı seviyormuş. Olur olmadık herşeye karışıyormuş, doğru veya yalnış önemli değil. Tabii ki destekçisi yok değil. Susmak bile destek anlamına gelebilir bazen. Birisi, böyle bir vahşet nasıl işlenir, dediğinde bizim, toplumun refleksini tartıyor olabilir, bilinçli veya bilinçsiz, Tepkisizliğimiz yol olabilir kötülüklere, masumane…

Destekçi masum, işkolik çünkü. Belki iki kişilik iş yapıyor. Ama iletişim sıfır. At gözlüğü takmış, sadece kendi doğruları var, samimi ancak duygusuz… Böyle birisi ile yola çıkmak, baştan kaybetmeyi garantiler sadece. Kullanırsın, müsaade ettiğince ama üzerine bir şey bina edemezsin.

Diğeri ise yeni gelmiş bu bölüme, acemi.

Dostuma hem bilmiyor mualemesi yapmışlar, hem de yardım beklemişler, kendi işinin haricinde. Ama ben yaşanılanların iş ile ilgili olmadığını düşünmekteyim. Çünkü bilir ancak henüz karakterine, hayatına tamamıyla yansıtamadı bildiklerini.

İşyeri, kıdemli personelin sözleşmesini sonlandırmış.

Ve dostum ilave eder. „Sadece seyrettim. Kimsenin ders aldığını düşünmüyorum.“

Haklı olabilir. Ancak herkes kendisi öğrenecek. Yaşanacak olan yaşanacak, öğrenene kadar, diğerlerinin öğreneceklerini hesaplamayana kadar, bildiklerimiz ile anılana kadar