Sokratik sorgulamanın temelinde ‘eleştirel düşünme’ yatmaktadır. Düşünme; bir eylem yani yüklemi oluştururken, düşünce ise; nesnedir yani eylemden etkilenen ögedir. Bu yazımızda biraz sofistike bir dil kullanacağız. Eleştirel düşünme; düşünce üzerine yoğunlaşılan bir düşünme becerisidir. Düşüncenin özgün bir yansımasıdır. Düşüncenin tüm detaylarıyla incelenmesi, mantıksal bir temele oturtulması ve doğruluğu açısından ele alınmasına ‘eleştirel düşünme ya da
Sokratik sorgulamanın temelinde ‘eleştirel düşünme’ yatmaktadır. Düşünme; bir eylem yani yüklemi oluştururken, düşünce ise; nesnedir yani eylemden etkilenen ögedir. Bu yazımızda biraz sofistike bir dil kullanacağız.
Eleştirel düşünme; düşünce üzerine yoğunlaşılan bir düşünme becerisidir. Düşüncenin özgün bir yansımasıdır. Düşüncenin tüm detaylarıyla incelenmesi, mantıksal bir temele oturtulması ve doğruluğu açısından ele alınmasına ‘eleştirel düşünme ya da farklı açıdan bakabilme’ adını vermekteyiz.
Eleştirel düşünme aynı zamanda, klasik yöntemlerin dışında bir öğretme ve öğrenme şeklidir. Bireyin, kendini izlediği ve değerlendirdiği, özgür bir birey olma yolculuğunda varoluşunun farklı bir yoludur aslında. Ayrıca bu düşünme şeklinde, kişinin kendi aklının bilincine varmasını aynı zamanda hayatı yaşamaya değer gören bir tekniğinde adıdır.
Eleştirel düşünmenin temelini oluşturan soruların en güçlü çerçevesini de Sokrates’in diyalektiği oluşturmaktadır. Sokrates bu metodolojisinde, herhangi bir konuyu sürekli sorgulayan ve araştıran zihni gelişimi daha doğrusu ‘farkındalığın’ temelini atmaktadır. Sokratik model; eleştirel bakışımızın doğru ve kırıcı olmayan daha anlamlı bir yolunu geliştirmiştir. Dolayısı ile bu model sayesinde kişiler, iç dünyalarına, zihinlerine hapsettikleri düşüncelerle yüzleşme, sorgulama ve sonuçta kendi doğrularını doğuran bakışı keşfetmiştir.
Eleştirel düşünmenin çıkış noktasında, Platon’nun temellendirdiği, Sokrates’in ise soru sorma ve cevaplama yeteneği ile kişinin gerçek ve doğruya kendi kendisine ulaşabileceğini öngören adına da ‘doğurtma sanatı’ denilen bir yöntemdir. Burada hakikatin, güzelin ve çözümün kişinin kendi iç dünyasında potansiyel olarak var olduğunu, adeta bir madenin toprak altında beklemesi gibi orada durduğunu, kişinin ise bunu kendi kendisine sorgulama yaparak ortaya çıkardığını öne süren bir metottur. Nitekim Sokrates savunmasında ‘sorgulanmayan bir hayat yaşamaya değmez’ ifadesini kullanır.
Eleştirel düşünme tarzı; bir parça septik (şüphe) bakış, bir parça vicdan ve bir parçada zihnin analizini içermektedir.
Eleştirel düşünme bakışına sahip olabilmek için öncelikle kişinin sahip olduğu düşüncelerinin çocukluğundan itibaren özgür bırakılmış ve saygı duyulmuş bir yaşam öyküsüne sahip olması gerekir. Daha sonra da bu bakışın hayat tarzı şeklinde dünyaya gelebilmesi yani doğumu için ‘ebelik’ yapmak gerekir. İşte Sokratik sorgulamadan kastettiğim şey tam da budur. Sokrates, ‘kişiye bir şeyler öğretmek, kendinden bir şeyler vermek değil, muhatabında zaten var olan bilgilerinin gün ışığına çıkmasına yardımcı olmaktır’ der. Bu ifadeden şunu anlıyoruz: kişilerin bilinç altında gömülü tuttuklarını bilinç düzeyine çıkarma sancısıdır. Sancısı çekilen her bir düşüncenin ve eylemin sağlıklı ve özgün bir fikir olarak ortaya çıkacağını söyleyebiliriz. Size ve bize düşen tek bir şey var! Özellikle çocuk ve gençlerimizin düşüncelerini özgür bırakılmış bir güvercine dönüştürebilmek.
Ayrıca, eleştirel düşünme bakışını yakalamış ve bu düşüncesini özgürce ifade edebileceği platformları da elde etmiş bireylerin, topluma ve insanlığa artı değerler katacağı düşüncesi. Şöyle bir düşünün; yaşadığınız toplumun bir tarafında ‘çok seslilik ve saygı’, çemberi diğer tarafında ise ‘tamir edici eleştirel bakışa’ sahip kendi farkındalığını yakalamış bireyler. Sizce de harika bir atmosfer olmaz mı?
Eleştirel düşünmenin önemli bir ayağını da belirtmek istiyorum. O da okul öncesi dönemde anne-baba rolü ve okul sürecinin tüm aşamalarında ise öğretmen ve eğitim sisteminin rolü. Bu iki kritik dönemde, eleştirel bakışı ortaya çıkaracak, bireyleri cesaretlendirecek ve devam ettirecek ortamın oluşturulmasını önemli buluyorum. Şayet bu ortam oluşturulmaz ya da popülist bakışla kısa süreliğine verilirse bu eleştirel düşünme bakışı maalesef ölü doğar. Yani hiçbir zaman eleştirel düşünme ya da sokratik sorgulama fikri veya adımı bireylerin iç dünyalarında fikir olarak doğmaz.
Madalyonun diğer bir yüzüne dönecek olursak, eleştirel düşünme ve sokratik sorgulama yetisine sahip olamayan bireyler, kendi dünyalarında karanlıkta kalmaya, hayatı ve kendisini anlamsız ve de kendilerinin değersiz olduğu hissine kapılmaya başlayacaktır. Oysa ki; sorgulamak, düşünmek bir varlık nedenidir. Düşünmeyen ve düşünmeye zorlanmayan bireylerin oluşturacağı toplumlar, yürüyen ama ruhları çoktan uçmuş gitmiş ölüler gibidir. Eleştirel düşünmenin kıvılcımını başta ebeveynler olmak üzere daha sonrada gelişmiş ve kendini demokratik, özgür olarak tanımlayan ülkeler ön ayak olarak bu temel bakışın yolunu açmaları gerekir. Eleştirel düşünmek kadar eleştirilmekten de korkmayan birey, yönetici ve toplumların varlığına hep birlikte emek vermek ümidiyle….