Politik şiddet ya da travmatik süreç üzerine

Politik şiddet ya da travmatik süreç üzerine

Baştan ifade etmeliyim ki şiddetin her türlüsü her zaman kötüdür ve kötü kalmaya da devam edecektir. Şiddetten beslenenler ise bu kötülüğün mimarıdırlar. Şiddetten beslenen kan emicilerin ortak özelliği de her zaman bencil, egoist ve hasta kimliklere sahip olmalarıdır. Şiddetin kime uygulandığı değil neden uygulandığı ve niçin bu yola başvurulduğu önemlidir. Tüm şiddet yörüngeli olaylarda insan

VAHİT GÖZ 20 Mart 2022 RENKKÖRÜ DÜŞÜNCE

Baştan ifade etmeliyim ki şiddetin her türlüsü her zaman kötüdür ve kötü kalmaya da devam edecektir. Şiddetten beslenenler ise bu kötülüğün mimarıdırlar. Şiddetten beslenen kan emicilerin ortak özelliği de her zaman bencil, egoist ve hasta kimliklere sahip olmalarıdır.

Şiddetin kime uygulandığı değil neden uygulandığı ve niçin bu yola başvurulduğu önemlidir. Tüm şiddet yörüngeli olaylarda insan kendi kendine şu soruları sormadan edemiyor: Bir canlı başka bir canlıya neden tahammül edemiyor?

Neden 8 Mart 1857 de yaşanan ve 40 bin kadının hak arayışını görmezden gelip yüzün üzerinde kadının ölümüne neden olundu. Neden halen günümüzde kadın, çocuk, yaşlı demeden her türlü insana ve hatta insan dışındaki hayvan, bitki gibi canlılara vicdansızca kıyılıyor? O kadar çok soru akla geliyor ki…

Günümüzde ise şiddetin politik şiddet olarak adlandırılan yeni bir türü var. Politik şiddet, insan eliyle kasıtlı olarak ortaya çıkarılan ve insanların yaşantılarında ciddi ve

kalıcı travmalara neden olur. Politik şiddet kapsamında; savaş, insanların yerinden edilmesi, etnik çatışmalar, işkence gibi doğası itibariyle yaygın insan hakları ihlalleri görülmektedir.

Politik şiddetin en garabet yönü ise bu şiddete maruz bırakılmış kişi ve grupların travma öncesi yaşam koşulları göz ardı edilirken buna neden olan faillere ya da yaptıkları eylemlere dikkat edilmemesidir. Adeta, kişi ve grupların politik şiddet sonrası, geçmiş hayatları yok sayılır, unutturulur ya da unutmaya zorlanır ve gelecekle ilgili hayallerine dahi el konulur. Politik şiddet aynı zamanda kişinin onurunu hedef alır. Örneğin işkence, sadece kişiden bilgi alma amaçlı yapılmaz, işbirliği yapmasını da sağlamayı hedefleyerek birey ve grup üyesi olarak yıkıma uğratır.

Politik şiddetin etkisi deprem gibi doğal afetlerin etkisinden kat be kat daha fazla ve uzun sürmektedir. Örneğin Türkiye’nin geçmişinde Erzincan depremi, 17 Ağustos depremi gibi büyük depremler vardır. Ama her birinin travmatik etkisi en fazla 5-10 sene sürmüştür. Oysa ki; politik şiddet yoluyla, yurdundan yuvasından uzaklaştırılan, geçmiş ile geleceği arasındaki köprüleri yıkılan insanlarda, oluşan travmaların etkisi bir ömür boyu sürmekte hatta sonraki nesillere de transfer edilmektedir..

Bir durumun ya da olayın kişi de travma oluşturabilmesi için; öncelikle hiç beklenmedik bir anda normal yaşamının tüm dengelerini bozmuş olmasına ve kişide oluşan uzun süreli tekrar eden stres bozukluklarına bakmak gerekir.

Pinochet döneminde Şili’de psikolog olarak çalışan David Becker de, “politik şiddet durumlarında travmatik yaşantılar insanların politik davranışlarını düzenlemek ve kontrol etmek amacıyla oluşturulan mağduriyetin bir sonucudur” der. İşin aslı ise; politik şiddet uygulayıcıları, kontrol edemedikleri, biat ettiremedikleri ve susturamayacaklarını düşündükleri her türlü kişi, grup ve anlayışa karşı bu acımasız ama bilindik yöntemlerini kullanarak kendi politik geleceklerini belirli bir süre daha uzatırlar.

Ancak kaçınılmaz son bu tür şiddet yanlısı uygulayıcıları yine de bir şekilde bulur. Onlar ise bu sonla yüzleşinceye kadar şiddet eylemlerine hız kesmeden devam ederler. Örneğin, cezaevlerine attıkları kişilere müebbet üstü müebbet vererek korkularını gizlemeyi dahi düşünemezler.

Ta ki korktukları, uykularını kaçıran o son ile karşılaşacakları ana kadar. Politik şiddet uygulayıcılarının yaptıkları ve başlarına gelecek şeyler bilindik olmasına rağmen bunların maruz bıraktığı kişi ve grupların sosyolojik, psikolojik ve ekonomik durumları hem değişkenlik hem de çok uzun yıllar alan travmatik yöne doğru evrimleşir.

Travmanın nedeni belli olmakla birlikte travma sonrası kişide oluşan ve yaşam kalitesini çok ciddi oranda etkileyen stres ve kaygı bozuklukları için acil eylem planı hazırlanmalı. Bu planlamayı çoğu kez bu duruma maruz bırakılmış kişi gerçekleştiremez.

Bu sorunun çözümünde kendisinin en yakınları ya da grup aidiyeti içerisinde yer alan kişi ve gruplar devreye girmeli. Bu duruma maruz bırakılan insanlarda oluşturulan yaygın psikolojik travma içeriğinde; İnsanlıktan uzaklaştırma, yalanlar, sosyal aidiyet eksikliği oluşturmaya yönelik dışlayıcı dil yaygın olarak kullanılır.

Ayrımcı bir ideolojinin ve nefret söyleminin güçlenmesine de yol açan bu şiddet, ona maruz kalanların dışlanmasına, yok sayılmasına ve hatta yok edilmelerinin meşru görülmesine yol açar. Çokta uzak sayılmayan yıllarda buna benzer birçok ayrımcılık, yalnız bırakılma, yok sayılmaz, kitlesel yok etme politik travması yaşatılan on binlerce insan saymak mümkündür.

Politik şiddet yoluyla travmaları oluşan insanların yeni yaşam bölgelerinde sağlıklı bir yaşama sahip olmaları için en temel gereksinimleri psikolojik uzman desteği almalarıdır. Bu desteğin alınması ve organize edilmesinde gerek yeni yaşamlarını oluşturmaya çalıştıkları devlet erklerinin ve gerekse de sivil toplum kuruluşlarının daha aktif olmaları gereklidir.

Bu konuda, özellikle travmatik kişilerle ilk teması olan devlet memurlarının ciddi insan psikolojisi eğitiminden geçirilmiş olması önemlidir. Stk’lar bu gibi konularda daha duyarlı ve bilinçli yaklaştıklarını görülmektedir. İnsan insandır.

Hareket noktamız bu olmalı.Güçlüsü de zayıfı da, kadını da erkeği de insandır. Bundan dolayı da olağanüstü durumlarda travmatik süreçler tüm insanları az yada çok etkisi altına alır. Asıl olan bu süreçlerin uzman desteği ile doğru yönetilmesi sürecidir. Bu süreç doğru yönetildiğinde; gerek kişisel şiddet ve baskılar ve gerekse de politik şiddet sonrasında yaşanılan psikolojik sorunlar çok daha kısa sürede çözüme kavuşmaktadır.

Tekrar altını çözmemiz gerekirse; her insanın bir kırılma noktası bir dağılma süreci vardır. Bu süreçlerin yönetimini çoğu kez kişiler kendi başına yapamazlar. Devletin veya sivil toplum adına öne çıkmış grupların bu konuya ön ayak olması sistematik çözüm yolları oluşturma adına çok daha anlamlı olacağını düşünüyorum.

Şiddetsiz bir dünya için var gücümüzle barış ve insanlık soluyacağımız günlerin özlemiyle sağlıcakla kalın…