Çiftlerdeki boşanmalara ‘Ayrılan Yastık’ etkisi

Çiftlerdeki boşanmalara ‘Ayrılan Yastık’ etkisi

Etrafımızda, yeni evli çiftlerin ve çok daha uzun süreli evli kalmış çiftlerin patır patır ayrıldıklarını, ilişkilerini bir çırpıda bitirdiklerini görmek, duymak çok da keyif verici bir manzara değil. Maalesef her geçen gün bu tür bir bilgiye, habere ulaşır olmak insan olarak bizleri üzüyor. Bunların içerisinde tanıdıklarımızın durumuna üzülürken tanımadıklarımıza ortaya karışık empatik /vicdani/ duygusal bir

VAHİT GÖZ 21 Mayıs 2022 RENKKÖRÜ DÜŞÜNCE

Etrafımızda, yeni evli çiftlerin ve çok daha uzun süreli evli kalmış çiftlerin patır patır ayrıldıklarını, ilişkilerini bir çırpıda bitirdiklerini görmek, duymak çok da keyif verici bir manzara değil.

Maalesef her geçen gün bu tür bir bilgiye, habere ulaşır olmak insan olarak bizleri üzüyor. Bunların içerisinde tanıdıklarımızın durumuna üzülürken tanımadıklarımıza ortaya karışık empatik /vicdani/ duygusal bir ruh halimizle bakar olduk. Neler oluyor bu insanoğluna? Evlilik gibi ciddi ve duygusal bir ilişkiyi çiftler neden bu kadar kolay bitirir oldular? Evlilik, her bir insan için çeşitli derecede ihtiyaç duyduğu önemli sosyal, psikolojik ve fiziksel birliktelik anlamı değil mi?

Evliliklerin sıkça sonlandırılıyor olması aynı zamanda evlenmeyi düşünen adaylar
açısından da korkutucu, evlilikten uzaklaştırıcı bir faktör olarak görülebiliyor. Bunun dışında evlilik yaşının artmasında ve evlilik dışı ilişki modellerinin cazipmiş gibi algılanmasında kişilerin, evli çiftlerde gördükleri sağlıksız, geçimsiz, işlevsiz
modellerin varlığı ve dikkat çekiciliği etkili olmaktadır. Tek neden olarak bunlar dan söz edemeyiz ancak; ifade edilen bu nedenlerinde ciddi oranda evliliğe bakışı olumsuz etkilediğini söyleyebiliriz.

Evlilikler, toplumların yaşayan hafızasıdır. Bu hafıza çocukları üzerinden nesillere aktarılmakta. Adeta kara kutu gibi geçmiş yüzyıllara ait bilgi, tecrübe, inanç ve değerlerin aktarılmasını sağlayan aktif fonksiyonel bir kurumsal ağdır. Evlilikler sayesinde nesiller ve toplumlar varlığını sürdürürler. Bunun yanında evlilikler, çocukların ruh dünyasını sağlam inşa ediyor. Evlilikler sayesinde sıcak yemeğin, düzenli ve temiz bir hayatın yanında aynı evi paylaşmanın kişilere kazandırdığı güvenli ve huzurlu yer algısı da görülür.

Evlenen çiftler için iyi dileklerin başında söylenen sözlerin belki de ilki ‘Bir yastıkta kocayın, birlikte uzun ömür geçirindir. Anadolu kültüründe ve doğu kültürlerinde bu ritüel daha işlevsel kullanılırken batı toplumlarında daha az kullanılmaktadır. Batı toplumları bireyselliğin bence yanlış bir göstergesi olarak ayrı ayrı yastıklar ve ayrı yorganlar şeklinde aynı yatakta ayrılmanın, ayrı düşme ve düşünmenin kapısını aile kurumunda aralamış oldu. Yanlış anlaşılmasın, kastettiğim şey yastık ve yorganın ayrı olması meselesi değil, isteyen ayrı yastık yorgan kullanabilir. Buna saygı duyarım ve duyulmalıdır da.. Ancak; asıl mesele çift olmanın, evli olmanın en temel göstergesi güven ve bağlılık hissinin ve hormonlarının yastık ayırmakla önemli bir ilişkisinin olduğu konusudur. Çünkü, çiftlerde ve genel anlamda tüm insanlarda önemli bir ihtiyaç; fiziksel temastır. Bu ihtiyaç ancak, el ele tutuşmakla, sarılmakla, temas etmekle ve yatakta birlikte sarılıp yatmakla gerçekleşebilir. Yani Oksitosin, serotonin gibi hormonlar, çiftlerin karşılıklı konuşmalarıyla, birbirlerini dinlemeleriyle ya da kitaplarda okumakla vücutta kendini göstermiyor. Bunun en önemli adımı birlikteliği artırmak yani tek yastıkta kocamak veya belli bir miktar yatakta yastıkları birleştirmek ve fiziksel teması artırmaktan geçer. Bu konu bir çoğumuz için basit ve anlamsız gelebilir. Evet! Değil mi ki, birçok basit gibi gözüken şeyleri çoğu kez başaramamışızdır. Mesela; teşekkür etme çok basit gibi görünür, aynı şekilde sevgilinin elini tutma da öyle ve hatta özür dileme, sevdiğini söyleme de çok basit gibi gelir insana. Ancak kendi içimizi bir yoklayalım. Kaçımız bu basit eylemleri gerçekleştirebiliyoruz veya hangi sıklıkla yapabiliyoruz?

İlişkilerde ‘Yastık metaforunu basit görmeyelim. Çünkü; ilişkilerde önce yastıklar ayrıldı, sonra yorgan ve bir sonraki aşamada da çiftlerden biri kendini salonda bir kanepenin üzerinde yatıp kalkmaya, öfkesini içinde beslemeğe, büyütmeye ve duygusal anlamda çiftinden uzaklaşmaya başladığını gördü. Günümüzde bu manzarayı yaşayan evli çiftler az mı sizce? Bence hiç de az değil ve her geçen gün aynı evde ayrı dünyalar oluşturarak yaşamayı zihinlerine oturtmaya çalışan dünyalar kadar sözüm ona çiftler var. Oysa ki; normal şartlarda mutlu ve güven temelli evliliklerde, ara sıra sorunlar yaşanabilir. Küsmeler, kırgınlıklar bazen de ayrı odalarda yatmalar olabilir. Bu durumların her biri kişilerin Benlik’ değerlerini koruma refleksi olarak hem anlamlıdır hem de yerine göre faydalıdır. Ama, aile içi bu tür davranışların süresi, yüklenilen anlamı ve daha da önemlisi bu tür sorunlarda kadın veya erkeğin ya da her ikisinin bir iki günlük karşılıklı nazlanmaları, kırgınlıkları sonrasında karşılıklı adım atarak özür dileme ve birbirlerinin sınırlarına saygı göstermeleri hem normal hem de çift dinamiklerini geliştirmeleri adına kıymetlidir. Buna benzer sorunlar yaşayan çiftler, yaşadıkları sorunlardan sonra gösterdikleri
karşılıklı yapıcı ve anlayışlı yaklaşımları, aralarındaki duygusal bağları daha da
sağlamlaştırır. Gerçek olan hata yapmamak, birbirini kırmamak değil. Önemli olan bu türden problemlere yüklediğiniz anlam, çözüm yöntemleriniz ve karşılıklı bakış açınızdır.

Ben gerek meslek hayatımda ve gerekse sosyal hayatımda, önce yastıkları ayrılmış, sonra yatakları ve sonrasında da odaları ayrılmış çiftlerin hem kendi psikolojik dünyalarında hem de varsa çocuklarının ruhsal ve duygusal gelişimlerinde sorunlar yaşadıklarını rahatlıkla söyleyebilirim. Bu türden yaşamı kabullenmiş (yastık ve odası ayrı yaşamayı) ya da içselleştirmiş çiftlerin durumlarını ciddiye almalarını, bilinen olumsuz sonuçları yaşamadan destek almalarını tavsiye ederim.

Her insanın kalan ömrünü daha mutlu, huzurlu ve kıymetli yaşama hakkı vardır. Bu hakkını, her bir bireyin gerektiği kadar kullanma hakkına sahip olduğu bilinci her zaman açık olmalıdır. Sevginin olmadığı ilişkiler uzun süre devam edemez ama sorunları olan çiftlerin, evliliği devam ettiği gibi çözüm yolları geliştirme ve birbirlerini daha iyi  anlamalarına da kapı araladığı görülebilir.

Çiftlerin ve çift olacak adayların bir yastıkta mutlu, sağlıklı ömürler geçirmeleri dileğiyle..

ÖNE ÇIKANLAR