Başrolde olmak mı kalmak mı?

Başrolde olmak mı kalmak mı?

‘İnsan, kendi yaşam filminin başrol oyuncusudur’. Kendi kaderini, kendi iradesini ve özgürlüğünü ne kadar kullandığı ile belirleyebilir. Bu belirleyecilik ise kesinlikle doğduğu ve yaşadığı coğrafya yada ebeveyni değildir. Her ne kadar ‘coğrafya kaderdir’ söylemi kulağa çok tanıdık gelse de her zaman için doğru olduğu anlamı taşımaz. Evet, şartlar bazen insanın eline koluna kelepçe vurulmuş gibi

VAHİT GÖZ 19 Mart 2023 RENKKÖRÜ DÜŞÜNCE

‘İnsan, kendi yaşam filminin başrol oyuncusudur’. Kendi kaderini, kendi iradesini ve özgürlüğünü ne kadar kullandığı ile belirleyebilir. Bu belirleyecilik ise kesinlikle doğduğu ve yaşadığı coğrafya yada ebeveyni değildir. Her ne kadar ‘coğrafya kaderdir’ söylemi kulağa çok tanıdık gelse de her zaman için doğru olduğu anlamı taşımaz.

Evet, şartlar bazen insanın eline koluna kelepçe vurulmuş gibi çaresiz bırakabilir. Ancak, bu bakış da genel geçer bir yargı olamaz, olmamalıdır da. İnsanın yaşamındaki rolünü asıl belirleyen, kendi iradesi yani özgür bakışı olmalıdır. ‘Her insan özeldir’ diye bir kavram vardır. Bu kavramı, sosyolojik, psikolojik ve felsefik yaklaşım ve kuramların içinde görmemiz mümkünken pratikte gerek hak ve özgürlük uygulamalarında gerekse de bireysel ilişki ve kurulan iletişimlerde çoğu kez karşılığı olmayan bir kavramdır. Her insanın özel ve özgür olması ile gerçekte kendisini özel ve özgür hissetmesi aynı şeyler değildir. Kişi, kendisinin varlığını, varolduğunu ancak kendisini anlamlı hissettiğinde veya kendisinin sınırları olduğunu ve bu sınırlar içinde kendini yeterli, huzurlu ve özgür olarak tanımladığında gerçekte bu özel olmayı ve özgür olmayı farkedebilir.

Yoksa başkalarının sen özelsin ve özgürsün sözlerinin kişinin zihninde ve duygularındaki karşılığı tam oturmuş olmayacaktır. İnsan için bence çok anlamlı bir cümle kullanılır: İnsan, başkalarıyla tamdır!.. Bizi biz yapan önemli bir kavramdır özgürlük ve özel olmak. İnsan kendi hayatının başrolünde oynamak istiyorsa baştan kendi sınırlarını ve duygularını keşfetmiş olması gerekir. Kendi saygınlığı, kabul görmesi önce kişinin iç dünyasında kendisine söyleyeceği iltifat ve vereceği değerle ilişkilidir. Ne kadar kendin oluyorsan o kadar başkalarında varsın demektir. Kimse seni tutup kendi hayatının başrol oyuncusu yapmaz. Senin kendi iç yolculuğunda kendini keşfetmen ve kendini tanımanla gerçekleşecek bir durumdur bu. Her nerede yaşıyor veya yaşatılıyor olursan ol, iradeni, özgürlüğünü hissetmen önemlidir.

Örneğin sevilmek mi istiyorsun önce kendini sev, kendinin güzelliğini gör ki etrafındaki insanlar da seni fark edebilsinler. Kendine kızman gerektiği yerde kızmalısın, yanlış yaptığında bunu kabullenmelisin. Daha sonrasında ise sorumluluk alabilme özelliğine, kendi sınırlarını koyabilme gücüne odaklanıp kendin olmayı farketmelisin. Her insan hata yapar. İnsan olmak böyle bir şeydir. Ama her insan sevilmeyi de hakeder. Çoğu kez insan, birey olma kavramını farkedemeden ömrünü tamamlayabiliyor. Birey olmak, ‘Ben’ olmaktır. Kalabalık içinde, benzerlikleri olmasına rağmen ayrı olabilmektir.

Özgürleşmek, kendi iradenin ve kendi yaşama yüklediğin anlamın farkındalığını. Bu söylediklerimi ‘kişisel gelişim çılgınlığı‘ maskesi altında ihtiyacın olmayan şeye ihtiyaç hissettirilmen, karnın tokken açmış gibi yemek yemen ile sadece başkası ne der yada başkası alıyor, kullanıyor diyerek başkasının bakışına, kararına göre yaşam tarzı belirlemek doğru olmaz. Kendin olma yolculuğunun temel parke taşlarından biri si de ‘karar alma’ gücüne sahip olup olmadığındır. Pek çok insan kendi hayatını etkileyecek kararlarında: değer verdiği kişiler ve konunun uzmanlarından yardım almasının dışında kendi iradesini kullanması gerekir. Kendini kullanılmış hissetmenin arkasında çoğu kez kendin olamama, özgüven eksikli yeralmaktadır. Bu hayatı kim yaşıyorsa sorumluluğu ona ait olmalıdır.

Anne-Babaların özellikle eş rollerinde ve ebeveyn rollerinde sıkça yaptıkları hatalardan biri de eşine ve çocuklarına sıkça müdahale dürtüselliğini terk edememeleridir. Herşeyin kendi kontrollerinde olması yada kendi istedikleri gibi yaşanmasını beklerler. Oysa ki, özgürleşme ve irade kavramlarının kişinin bedeninde ve zihnindeki karşılığında bunlar yoktur.

Fıtrata ve hukuka uymayan beklenti ve uygulamaların insan ilişkilerinde her zaman bozucu, uzaklaştırıcı bir karşılığı vardır. Akıllı eş ve ebeveynler bu ince nüansa dikkat ederek mutlu yaşayabilirler. Birçok yazımda bana gerek fikirleriyle ve gerekse yazma konusundaki cesaret verici tavrıyla herzaman yanımda olan ve aynı zamanda meslekdaşım olan değerli EŞİM’e bu yazının ortaya çıkmasında zihnimde yaktığı anlamlı ışık için çok teşekkür ediyorum…

İnsan, hayat arkadaşını doğru seçtiğine inandığı ölçüde başrol oyuncusu olmayı daha çok hak ediyordur…