Başkalarının içinde yaşayanlar

Başkalarının içinde yaşayanlar

Oldukça dikkat çekici ve ilginç bir başlık olduğunu düşünüyorum.

VAHİT GÖZ 07 Haziran 2024 RENKKÖRÜ DÜŞÜNCE

Başlığı okumak bile yazıyı merak etmekle eşdeğer gibi. Başkalarının içinde yaşamak aynı zamanda, kendi benliğinin, özgün ve bağımsız düşünme yeteneğinin olmadığını gösteriyor. Yada bana göre ‘kendi benlikleri yok’ anlamına gelen bir bakış içeriyor.

Sosyal medyanın, bizimle birlikte yaşayıp hiç bir sorumluluk hissetmeyen, destek olmayan, katkı sağlamayan ev arkadaşımız gibi hayatımıza bu kadar dahil olduğu bir dönemde ‘kendimiz olarak’ yani ‘ben’ olarak kalmak oldukça zor gözüküyor. Bu durumda insanların, bireysellikten uzaklaştıkları, kendi kimliklerini oluşturmak yerine, başkalarının etkisi altında yaşadıklarını söyleyebiliriz. Normalde her insanın kendine özgü bakış, değerlendirme veya felsefik anlamda düşüncelerinde bireyselliği, özgünlüğü olması gerekirirken biri yada birilerini içinde yaşatarak kendine yabancılaşan insanlar birhayli çoğaldı. Bunun sonucu olarak, toplumsal normlar ve dış baskılar nedeniyle bireyler kendi değer ve inançlarını oluşturmak yerine, başkalarının onlara dayattığı kimlikleri kullanmak zorunda bırakıldılar. Oysa ki; her
bireyin özgürleşmesi yani kendi iradesini fark etmesi ile kendisi olması, öz benliğini tanıması, kendi inanç ve değer yargılarını kendisinin oluşturması arasında doğru orantı bulunmaktadır.

Kişilerin kendi olması, benliklerini geliştirmesi aslında bağımlılık oluşturacak tüm düşünce ve bağlardan kurtulması anlamına gelir. Çünkü, kişiler hissettikleri tüm duyguları aynı zamanda yaşamışlardır. Yaşanmış olan şeyler hissedilir.

Sosyal hayatın çarkları arasında ezilmeden, etkilenmeden yada mücadeleden pes etmeden ayakta kalan insan sayısı piramidin sivri kısmına yakın insan sayısı kadardır. Piramidin geri kalan kısmı için ise şunu söyleyebiliriz: kendisi yerine içinde başkalarının duygu düşüncelerini, isteklerini, zevklerini, düşüncelerini besleyen, büyüten, onlar için konuşan bir sera gibidir.

İnsan, kendi duygularına yabancılaştıkça başka duyguların etkisi altına girer. Kendisi gibi olmayı beceremedikçe başkalarının sözcülüğünü yapar. İnsan, önce kendisini tanımayı, anlamayı, dinlemeyi yani kısacası kendini keşfetmeyi öğrenmesi gerekir. Bunun içinde kendi ile başbaşa kalmayı, konuşmayı, ne isteyip ne istemediğini farketmeyi görmesi gerekir.

Başkalarının içinde yaşayanlar veya başkalarını içinde yaşatanlar her zaman, başkalarının ne istediği, ne söylediği, ne düşündüğü ve ne yapması gerektiği şeyleri yapan, söyleyen, düşünen taşıyıcı insanlar olurlar. Tek olamadıkları şey kendileridir.

Kişilerin kendi olmaları kendilerine ne gibi fayda sağlar? Bence kilit nokta budur. Buraya odaklanmak gerekir. Bunları başlıklar halinde sunmak isterim.

1. Psikolojik Sağlıkları açısından önemlidir. Kişinin içsel çatışmalarını azaltır ve zihinsel sağlığını iyileştirir. Duygu durumunu düzenler, stres ve kaygı seviylerini azaltır.
2. Özgüven açısından önemlidir.Kişi kim olduğundan emin olur. Daha tutarlı ve sağlam bir güvene sahip olur.
3. Sağlıklı iletişim açısından önemlidir. Daha derin ve anlamlı ilişkiler kurmanıza yardımcı olur.
4. Tatmin ve mutluluk açısından önemlidir. Hayatın anlam ve amacını bulmayı kolaylaştırır.
5. Kendini ifade etme açısından önemlidir. Kendi dürtülerini farkederek özgün fikirlerin ortaya konmasını sağlar.
6. Dayanıklılık ve Esneklik açısından önemlidir. Kendi değerlerine ve inançlarına sadık kalan bireyler zor zamanlarda daha dirençli ve esnek olurlar.

Evet, başkalarının içinde yaşamak yerine kendi içinizde, kendi fikirlerinizde, kendi özgürlüğünüzde bir hayat yaşamak sizi kendiniz yapmak için geçerli bir neden
olacaktır…