Yozlaşmaya, yabancılaşmaya inat yolu sürüyoruz

Yozlaşmaya, yabancılaşmaya inat yolu sürüyoruz

Aleviliğe inanan ve inandığı Aleviliği samimiyetle yaşayan bir arkadaşımla sohbet ettiğimde onu oldukça karamsar gördüm. Bu arkadaşım yıllar yılı cemevlerinde, derneklerde her ne hizmet olursa olsun geri durmadan yerine getirmeye çalışan birisidir. Böylesine yola kendini adamış, yolun gerekliliklerini yerine getiren ve ikrar sahibi olan bir canı karamsar, umutsuz görmek beni oldukça şaşırttı. “Yıllar yılı bu

REMZİ KAPTAN 03 Ocak 2022 REMZİ KAPTAN

Aleviliğe inanan ve inandığı Aleviliği samimiyetle yaşayan bir arkadaşımla sohbet ettiğimde onu oldukça karamsar gördüm.

Bu arkadaşım yıllar yılı cemevlerinde, derneklerde her ne hizmet olursa olsun geri durmadan yerine getirmeye çalışan birisidir.

Böylesine yola kendini adamış, yolun gerekliliklerini yerine getiren ve ikrar sahibi olan bir canı karamsar, umutsuz görmek beni oldukça şaşırttı.

“Yıllar yılı bu yola, topluma hizmet ediyorum.

Son yıllarda yaşadığımız yabancılaşmayı, yozlaşmayı, kendi değerlerine ve doğrularına sırt çevirip onları küçümsemeyi bu boyutta ilk defa görüyorum.

Kabul ediyorum, her toplum değişir, dönüşür, içinde farklılıklar meydana gelir.

Fakat bizler adeta toplumsal varlığımıza dinamit koyuyoruz.

Böylesine bir yabancılaşma ve kişiyi aslında kişilik sahibi eden değerleri aşağılama, geri görme, hakaret ve alay etme herhalde dünyada yalnızca bize özgü bir durumdur.”

Arkadaşım karamsarlığın ve umutsuzluğunu bu sözlerle özetledi.

Sözlerinde elbette haklıydı.

Onun gözlem ve tecrübelerini yola hizmet eden hemen hemen herkes az veya çok yaşıyor.

Kimimiz yüksek sesle, kimimiz içimizden, kimimiz haykırarak toplumsal birliğimizi yok eden, gelecekte toplumsal varlığımızı tartışılır hale getirecek olan bu gelişmelere tepki gösteriyoruz.

Bende elbette birçok şeyi görüyor, gözlemliyor ve yaşıyorum.

Fakat diğer yandan ben asla umudumuzu yitirmemiz gerektiğine inanlardanım.

Zorluklar, darlıklar ve bizi yok oluşun safhasına götüren gelişmeler yaşayabiliriz –ki yaşıyoruz da-.

Fakat ne her ne olursa olsun son sözü daima inanıp mücadele eden, umudunu koruyan, hizmette geri durmayanlar söyleyecektir.

Birçok nedenden dolayı toplum olarak varlık yokluk mücadelesi veriyoruz, doğrudur.

Azınlıktık daha da bir azalıyoruz.

Dışımızdaki nedenler kadar içimizdeki nedenlerden dolayı da sayısal olarak günden güne azalıyoruz.

Arkadaşımın belirttiği gibi yabancılaşmada, yozlaşmada, kendi köklerini aşağılamada ve inkâr etmede adeta zirveyi yakalamışız.

Her ne olursa olsun, nasıl bir olumsuzluk ve kötülükle karşı karşıya olursak olalım yine de inancımız ve değerlerimizden vazgeçmemeliyiz.

Herkes sırt cevirse bile bizler sahiplenip geliştirmeye gayret edeceğiz.

Son an’a ve hatta son an’dan ötesine dek hizmetten, mücadeleden geri durmayacağız.

Şah-ı Merdan’a bende olmak, Hacı Bektaş Veli’ye talip olmak, Pir Sultan Abdal’a yoldaş olmak bunu gerektirir.

İnanırsak, çaba gösterirsek, değerlerimizden ve doğrularımızdan her ne pahasına olursa olsun vazgeçmezsek mutlaka bir yol bulur, bir ışık yakarız.

Kim giderse gitsin, kim dönerse dönsün, kim inkâr batağına saplanırsa saplansın hatta ve hatta en yakınımız bile; biz kendimizden sorumluyuz ve ona göre de bir davranışın sahibi olmalıyız.

O halde bu sorunlar bizi daha bir bilemeli, daha bir aşk ile sarılmamıza vesile olmalıdır.

Eskiden bir yaptığımız hizmeti ona çıkartmalı, eskiden bir defa verdiğimiz mücadeleyi kat be kat yukarıya taşımalıyız.

Bilincinde olmalıyız ki bizler Kal-u Bela’dan beri ikrar vermişiz.

İkrar vermek bu yola tabi olmaktır.

Bu yol ise bizi Hakk’ın hakikatlerine götüren her tür kirden arınmış olan pir u pak bir yoldur.

Yoldan çıkanların işi rast gitsin biz yolumuzda gitmeye koşar adım ile devam edeceğiz.