Yaşamımızda soyluluğu esas almalıyız

Yaşamımızda soyluluğu esas almalıyız

Basitlik, sıradanlık, ucuzluk, değersizlik, kötülük ve kalitesizlik bizden uzak olması gerekenlerdir. İnsan olmak özü itibariyle soylu ve asil olmak demektir. İnsan değerlidir, önemlidir, özeldir. İnsan; eşref-i mahluktur. Var olan bunca varlık içerisinde kendisini bilen (en azından bilme potansiyeli taşıyan) bilinç sahibi yegane varlıktır. Böylesine önemli bir varlık olan insan, neden özünde mevcut olan güzellikleri, iyilik

REMZİ KAPTAN 08 Nisan 2020 REMZİ KAPTAN

Basitlik, sıradanlık, ucuzluk, değersizlik, kötülük ve kalitesizlik bizden uzak olması gerekenlerdir. İnsan olmak özü itibariyle soylu ve asil olmak demektir. İnsan değerlidir, önemlidir, özeldir. İnsan; eşref-i mahluktur. Var olan bunca varlık içerisinde kendisini bilen (en azından bilme potansiyeli taşıyan) bilinç sahibi yegane varlıktır.

Böylesine önemli bir varlık olan insan, neden özünde mevcut olan güzellikleri, iyilik ve yüceliği esas almasın ki?Neden değerleri, doğruluğu, hakkaniyeti, mertliği esas almasın? İnsana yakışan civanmert olmaktır. Kötülük, kalleşlik, üçkağıtçılık insandan uzak olması gerekenlerdir. Evet, geçici dünya menfaatleri, çıkarları uğruna insanın soyluluğunu yere çalmamak gerekir.

Çalanlara yuh olsun, biz bize bakalım ve her ne olursa olsun insana yakışan soyluluğu ve asaleti esas alalım. Çevremizde, etrafımızda çokça tanık olduğumuz, gözlemlediğimiz gibi iyi niyetli insanların çokça yıprandıklarını, kullanıldıklarını görebiliyoruz. Acımasız olan, çıkarcı ve bencil olan, art niyetli olanların göreceli olarak daha iyi bir konumda olduklarını görebiliyoruz

Bu neden böyledir?

Neden iyi niyet sahibi olanlar niyetlerine aykırı şekilde kötülükle karşılaşırlar? Çünkü iyi niyetli olanlar herkesi kendileri gibi görürler ve iyi niyetlice, samimiyetle yaklaşırlar, davranırlar. Oysa art niyetli olanlar her zaman için tetiktedirler ve her zaman için kalleşlikle yaklaşırlar.

Onun içindir ki fırsat kollarlar ve en küçük bir açıkta, boşlukta hemen dalarlar. Oysa iyi niyetli olanlar soyluluğu ve asaleti tercih eden ve asilce yaşayanlardır ve onlar kimsenin boşluklarından, açıklarından faydalanmazlar, böylesi bir faydayı rezilce bulurlar.

İyi niyetli ve mert olanlar kısa vadede kaybetseler dahi emin olun ki kalleş olandan daha iyi bir konumda olacaklardır, her zaman için. Hakk’ın katında geçerli olan; insanın asaletine uygun davranmasıdır. Esas olanda bu değil midir?

Birilerinin yürek bağını çıkarları için hoyratça kullanıp viraneye döndürmesi doğru mudur?

Bunun bir sonucu, adaleti olmayacak mi?

Elbette ki olacaktır. Adaleti şaşmaz olan, mizan terazisi zerresine kadar doğru olanın adaletinden şüphe yoktur. O halde dar divanındaysak adaleti şaşmaz olana münacat eyleyelim. Ya Hakk; Sen vekilsin. Bunca haksızlık, kalleşlik ve kötülük içerisinde Sana sığınıyor, bana yapılanları Sana havale ediyor, senin şaşmaz adaletine inanıyorum.

Senin huzurunda tüm benliğimle, samimiyet ve içtenliğimle, bütün bana verilen maskelerimi çöpe atarak, üryan-büryan bir şekilde dardayım. Dilde dileğim, Senin rızan ve gerçeğin ile yaşanmış, dolu dolu yaşanmış bir yaşamın sahibi olmaktır. Kinimi gider, kibrimi yok et, benliğimi onurlandır, nefsimi ıslah et.

Ya Hakk; beni nefsinin, egosunun, kibrinin esiri olanlardan uzak eyle. Yüreğime ferahlık, gözlerime aydınlık, kalbime sevgiyi nasip eyle. Hainlik, kötülük, kalleşlik yapanlardan, kadir bilmezlik eyleyenlerden, yürek dağlayıp gönül incitenlerden uzak eyle. Allah, eyvallah.

Böylesine bir samimiyet ve içtenlikle dara durup Hakk’a yakardığımızda elbette dualarımız ötelerin en ötesinde yansımasını bulur ve karşılığı verilir. Bize düşen bıkmadan ve usanmadan, tüm olumsuzluk ve zorluklara karşın yüreğimizdeki Hakk sevgisini, hakikatin aşkını yitirmemektir.

Bunları yitirmemek demek, yaşamımızı anlamlı kılmak demektir. Varlığımızın daima ötelerin en ötesi ile (bizler göremiyorsak olsak bile bu ipi) bağlı olduğuna iman etmektir. Böylesi bir iman ve ikrara sahip olan birisi başına gelen her türlü olumsuzluğu alt etme iradesini gösterir, karşısına çıkan her zorluğa ve kötülüğe sabır ve kararlılıkla karşı koyabilir.

Ve bunu yaparken bazılarının yaptığı gibi insanlığını, mertliğini kaybetmeden, hiç bir doğrusundan ve değerinden taviz vermeden yapabilir. Soylu olmak, asalet sahibi olmak budur.

Hani Hz. Ali’ye sormuşlar “birisi sana defalarca kötülük yapsa dahi yinede ona iyilik yapar mısın” diye. Hz. Ali’de cevap vermiş; ”bana kötülük yapana elimden geldiğince iyilik yaparım.” “Neden böyle yaparsın” diye sorduklarında, o asalet sahibi insan şöyle demiştir: “kötü kötülüğünden vazgeçmiyor da ben neden iyiliğimden vazgeceyim?” Evet, yiğitliğin ölçüsü bu değil midir? Bunun için halen Hz. Ali tüm çağların en yiğit asilzadesi değil midir?

Yiğitlik bilek gücünde, parada, makamda değildir. Yiğitlik ve asalet böylesi erdemleri taşıyanlardadır. Onun için lütfen çevremizde menfaat ve çıkar için her türlü kire ve pisliğe bulaşmış olan, göreceli olarak başarılı olan ancak özde en sefil ve kaybedenlere özenmeyelim.

Biz yüreğimizden sevgiyi, dilimizde başka yüreklere değecek altından değerli sözleri, gözlerimizde umut ve cesaret veren bakışlarımızı sakınmayalım. Asilzade olalım, asilce davranalım. Hiç bir gücün, mevkinin ve makamın önünde eğilmeyelim. Yalnızca Hakk ve hakikat uğruna eğilelim. Kötü inatla kötülük yapsın, biz inatla iyilik yapmaya gayretle devam edelim.

İnanalım, güvenelim ve sabırlı olalım. Hiç bir iyilik karşılıksız kalmaz, hiç bir kötülükte cezasız kalmaz, kalmamıştır, kalmayacaktır. Eğer bizlerin şu kısacık ömründe bazı şeylerin, misal bize göre açık şekilde kötülük yapanlar bir şekilde ceza almıyorlarsa, bunun bizlerin bilmediği sebepleri, nedenleri vardır. Buna inanalım.

Hızır ile Hz. Musa’nın hikayesi bu inancın yerleşmesi, pekişmesi ve kalplerden silinmeyecek şekilde işlenmesi için en iyi örnek değil midir? Evet, sabırlı olalım, inancımızı ve itikadımızı yitirmeyelim. Bizler yokluktan değil, cümle varlığı var edenin varlığından meydana geldik.

Yine bu dünyadaki bedensel yaşamımız son bulsa dahi varlığımız sonsuzluğa dek devam edecektir. Sonsuzluğa dek devam edecek olan varlığımızın bilinci ve inancıyla yaşayalım. Saniye niteliğinde bir kısalıktaki bu dünyadaki varlığımız için kötülük, kalleşlik, ihanet yapmayalım, çarpık ve yamuk ilişkilere girmeyelim. En önemlisi kimseyi bile bile kırmayalım, incitmeyelim, üzmeyelim. Aksine, iyilikte bulunalım, iyi edelim.

Bu aşkınlıkla, yürek kabarması ve coşkunlukla tekrar sonsuz kainatın var edicisinin huzuruna bir kez daha çıkıp, dara durup niyazda bulunalım. Ya İlahi; özümü özünden ayrı düşürme. Vesvese ve karanlıklara gark eyleme. Kalleşin, kötünün, hal bilmez cahilin elinden sana sığınırım.

Şu an dara durmuş, yüreğimdeki aşkının yansıması olan bu bu gözyaşlarımla huzurundayım. Hz. Ali’ninde buyurduğu gibi; Allah’ım gönlümde olanı hakkımda hayırlı eyle, hakkımda hayırlı olanlara da gönlüme razı eyle.

Sonsuz gerçeğin demine devranına Hü