Muharrem Orucu’nun hatırlattıkları

Muharrem Orucu’nun hatırlattıkları

Aradan 15 asır geçmiş fakat Ehlibeyt ve onunla bütünleşmiş olan değerler varlığını toplum ve insan hayatında tüm canlılığıyla sürdürüyor.

REMZİ KAPTAN 14 Temmuz 2024 REMZİ KAPTAN

Eğer hikmet, keramet, mucize ve marifet bu değilse nedir?

Bu nasıl bir dinamizmdir ki aradan kaç asır geçmiş olursa olsun, hangi gelişmişlik düzeyine ulaşılmış olursa olsun, hangi yeni ve daha üst kuramlar, kavramlar, bakış açıları geliştirilmiş olursa olsun; Ehlibeyt ve onun etkisiyle şekillenmiş olan değerler ve inanç güncellenerek, gelişerek, insan ve toplum hayatına daha bir kök salarak varlığını koruyor, sürdürüyor.

Muharrem orucu ve onunla beraber çekilen matemin yaşandığı bu günlerde yukarıda izah ettiğim gerçekleri tüm canlılığıyla bir kez daha en sarsıcı şekilde yaşıyorum.

Sayısız insan sessiz sedasız, hiç bir duyuruya ve gösterişe kapılmadan hanesinde niyet ediyor, oruç tutuyor, yas çekiyor.

Sabahın ilk ışıklarında uyanıyor, dara duruyor, inandığı değerlere bağlılığını yeniliyor, Iman Hüseyin’e selam edip cümle mazlumlara göz yaşı döküyor ve yezidin şahsında vücut bulmuş olan kötülüğün yer yüzünden silinmesi, yok olması için dua edip, yakarıyor.

Samimiyetle, aşkla, tutku ve inançla bunu yapıyor.

Gösteriş yok, dayatma yok, baskı yok ve sadece ama sadece inanmışlık, bağlılık, aşk var ve bu duyguyla bunu yapıyor.

Diğer yandan bu yaşanan inanç derinliğini, aşkı, tutkuyu görmeyip tüm enerjisin Ehlibeyti, 12 İmamı ve onlarla anılan değer ve doğrulara saldırmayı adeta yaşamın gayesi haline getirenlerde mevcut ve onlarda bu zamanlarda mesai artışına gidiyorlar.

Bu kimseler adeta tüm işlerini bırakmış kendi halinde inancını yaşayan Alevilere saldırmayı kendilerine en önemli görev olarak kabul ediyorlar.

Bu durumda şaşırtıcı değil.

Çünkü İman Hüseyin’e bağlı olanlar biliyorlar ki kendi tarihleri bu gibi kimselerle doludur.

Burada esas olan şu hakikattir; bu kimseler hep olacaktır ve bize düşen bunun bilincinde olarak inandığımız, iman ettiğimiz, ikrar verdiğimiz inancımızdan taviz vermememizdir.

Belki tam anlamıyla gereklerini yerine getirmiyor olabiliriz ama asla karşıt bir konuma düşmemek esas olandır.

Diğer yandan dünyada bunca kötülük, haksızlık, adaletsizlik varken bu kimseler sesini çıkartmıyorlar.

Egemen olana tek bir kelime etmiyorlar, yapılan yanlışlara ve kötülüklere karşı gelmiyorlar ama söz konusu inançlı Aleviler olunca olağanüstü bir enerji ile saldırıyorlar.

Bu yiğitliğinizi her zulmü ve haksızlığa yapanlara neden göstermiyorsunuz?

Hz. Ali’ye, Ehlibeyte ettiğiniz küfürlerin, hakaretlerin binde birisini bir parti başkanına, örgüt liderine, tarikat şeyhine yapabiliyor musunuz?

Elbette ki hayır.

Aleviler mahzun, mazlum ve sahipsiz.

Tıpkı Kerbela da ve başka yerlerde olduğu gibi.

Aleviye saldırmanın bir yaptırımı yok nasılsa.

Küfür edenin, hakaret edenin, saldıranın yanında kar kalıyor her yaptığı.

Gerçekten öyle mi?

Yani Aleviye saldıranın yanında kar mı kalıyor?

Zahir olarak şu an için evet.

İnançlı Aleviye dilediğiniz her hakareti edebilirsiniz ve size karşı gelecek hiç bir güç yok.

Fakat batın anlamda bunun elbette karşılığı olacaktır.

Sizce yezit ve hınzır paşa iflah oldu mu?

Biz bunu bilir, buna inanır ve bu anlayışla inancımızı yaşarız.

Bilene, görene, yolunu sürene ve yaşayana selam olsun, aşk olsun.

Yezide ve onun modern takipçilerine lanet olsun.
Remzi Kaptan

ÖNE ÇIKANLAR