Bu dünyada sahipsiz, kimsesiz değiliz

Bu dünyada sahipsiz, kimsesiz değiliz

Biçare ve yenilgilere mahkum hiç değiliz. Şu sonsuz kainatı varlığından var eden, bizleri batından zahire çıkartan, bize şah damarımızdan daha yakın olan elbette daima bizimledir.

REMZİ KAPTAN 28 Eylül 2024 REMZİ KAPTAN

Yeter ki inanalım, güvenelim. Varlığımızın anlamsız olmadığına, yaşamanın mucize olduğuna, zorlukların mutlaka aşılacağına inanalım. Yaşamak, var olmak değerlidir.

Biriciktir ve daha telafisi, bir dahası yoktur. Madem öyle, neden her nefes alış verişi dahi soylu bir eylem gibi algılamayalım?

Neden karşımıza çıkan zorlukları sınav olarak, başaracağımız bir sınav olarak görmeyelim?

Varsak, yaşıyorsak bizler için zaten yenilgi yoktur ki…

Başta Mevlan’a olmak üzere bir çok erenin buyurduğu gibi: rüyamızda kolumuz kopsa bizler kolsuz mu kalırız?

Tabi ki hayır.

Hayatta ki zorluklar ve yenilgilerde öyledir.

Sanıyoruz ki kolsuz kalacağız.

Oysa yok öyle bir şey, gördüğümüz sadece bir rüyadır.

Sıradan bir rüya ile neden amel edelim ki?

Etmeyelim, sadece rüya.

Gerçek bambaşkadır.

Gerçek yaşamaktır.

Ve yaşamak zorluk ve yenilgilerden, başarısızlık ve kayıplardan üstündür.

Yani yaşıyorsak telafisi vardır.

Telafisi yoksa dahi, kabullenmeliyiz.

Allah, eyvallah demeliyiz.

Başımız gözümüz üstüne demeli ve yolumuza devam etmeliyiz.

Sonsuz kainatta, küçük bir dünyada, sınırlı bir zamanda yaşıyoruz.

Bunun bilincindeyiz.

Bu da eğer bize değer katmıyorsa, güç vermiyorsa, destek olmuyorsa, daha ne olsun ki…

Şuna inanmalı ve iman etmeliyiz: Hakk bizimledir, bizi koruyor, gözetiyor, olması gereken oluyordur.

Yani bir işe niyet edip akıbetinin hayır olmasını diliyoruz ya.

Mesele iyi niyetle yaklaşmaktır.

İyi niyetle ve doğrulukla yaklaşırsak, bizim hoşumuza gitmeyen bir netice bile batın anlamında yine de hayırdır.

Yani her şey bu noktada hayırdır.

Olan olmayan, gerçekleşen, gerçekleşmeyen, istediğimiz, istemediğimiz…

Farkındayım, bu öyle hemen anlaşılacak bir konu değil.

Çünkü bir çoğumuz yaşamın eşit olmayan şartlarında ve hatta eşitliği bırakın, bir milyon dezavantajlı şartlarında hayata gözlerimizi açıyoruz.

Daha yeteri derecede gelirimiz, güvencemiz yok.

En temel ve insani gereksinimlerin karşılanması konusunda bile çoğu kez buhranlar geçiriyoruz.

Bütün bunların bilincindeyim, bilincindeyim çünkü bunları bir çok insan gibi bende yaşıyorum.

İşte meselede bütün bu yoksunluklara karşın yinede umudunu, mücadele azmini göstermektir.

Mücadele etmenin yanı sıra zahiri olanın, gereksinimden çok olanın geçersizliğini ve insanı nihayetinde anlam ve mutlaklığa götürmeyeceğinin bilincine ulaşmak…

Evet, eşit şartlarda dünyaya gelmedik, sayısız yoksunluklarımız, yokluklarımız var.

Tüm bunlara rağmen bizler yinede sonsuzluğu arzulayanlardan olacağız.

Lamekanda yer isteyenlerden olacağız.

Lamekanı esas alanlara tüm dünyayı verseniz daha ne anlam ifade eder ki?

Lamekanı istemek için mekanın sınırlarını aşmak gerekmiyor mu?

Sadece zahiri değil, zahir elbette önemli ama zahirin yanında batını da dikkate almak, esas almak gerekiyor.

Batın öncelikli olursa zahirde yoluna girer.

Evet, bizler eşit şartlarda dünyaya gelmedik, sayısız eksiklikler ve daha doğmadan yenilgilerle dünyaya geldik.

Neden bu böyle?

Atalarımız bu bilinç, inanç, ikrar ve farkındalıkta olsalardı bizler şüphesiz bambaşka bir atmosferde dünyaya gözlerimizi açardık.

Belki yine zahiri boyutuyla eksiklerimiz olurdu ama manen güçlenmiş, sırı kavramış, farkındalığı yakalamış, bilince ulaşmış olurduk.

Elbette bütün bunlara rağmen oturup hayıflanacak, mağduriyetimizin arkasına saklanacak halimiz yok.

Özümüzü meydana koyacak, yoklayacağız varlıklarımızı ve öylece yolumuza devam edeceğiz.

Hiç bir gerekçenin, yoksunluğun, eksikliğin arkasına saklanmadan, bahaneler üretmeden, oluşturmadan, doğru olan neyse yolumuza devam edeceğiz.

Bunu yaptığımızda belki yine çok çok -maddi boyutuyla- zengin olmayız, belki yine çokça eksikliklerimiz, yetmezliklerimiz olabilir.

Fakat bunu yaptığımızda, yani farkındalığı yakalayıp, bilincine ulaştığımızda ve mücadele verdiğimizde, -doğruları bulma ve kemaleti yakalama mücadelesi verdiğimizde-, mevcut halimizden kat be kat daha iyi bir konumda oluruz.

(Yine tekrar olacak ama bu tekrarları ısrarla yapmak durumundayım)

İnsanı insan yapan farkındalık ve bilinçtir.

Bu dünyaya gelişimiz sebepsiz ve nedensiz değildir.

Bizler değerliyiz, özeliz.

Ve her halimiz ile böyleyiz.

İşte farkındalık bunu bilmektir.

Bilinç ise daima bunu hatırında tutmaktır.

Evet, sonsuz bir kainat var ve bu sonsuz kainatın farkındayım, bilincindeyim, her adımım değer taşıyor, her nefesim soyluluk içeriyor, diyebilmeliyiz.

Bunu içselleştirdiğimizde işte çok şeylere ulaşmış oluruz.

Yaşamak ve ölmek öyle ince ve neredeyse iç içe geçmiş bir çizgi ki…

Her an yaşam çizgisinden ölüm çizgisine geçebiliriz –ki çevremizde her an bu olmuyor mu?

Madem gerçeğimiz bu, madem mutlak karşılaşacağımız bu, o halde bunca kaygı ve korku gereksiz değil midir?

Kaygılarımız, çekincelerimiz ve kayıplarımız olabilir.

Bunların neticesinde belli hayıflanmalar, sorgulamalarda bir yere kadar doğru ve yerinde davranışlardır.

Fakat ötesi… işte yaşamımızın tümünün hayıflanmayla, korkuyla geçmesi kabul edilemez.

O zaman, yaşamak gerçekten yaşamak değildir, bir eziyettir.

Hem bedenen, hem ruhen eziyet çekmektir.
Bunun olmasını engellemeliyiz.

Yaşamımızı irademiz dahilinde olduğu kadarıyla iyi yönlendirmeli ve yönetmeliyiz.

İşte bunun içindir dua, ibadet, tefekkür.

İşte tüm bu deyişler sonsuzlukta adeta
kılavuzumuz, yol göstericilerimizdirler.

O halde dara durup, özümüzü meydana getirip sonsuzluğu var edenin sonsuzluk deryasına sesimizi ulaştıralım.

Ya Hakk; Sana yüz binlerce şükür olsun.
Şükür olsun ki varlığından var oldum, meydana geldim.
Ya Hakk; tek dileğim şu sonsuz kainatta hakikat üzeri yaşamaktır.
Düşürdüğümde kaldır beni.
Yorulduğumda nefes ver.
Daraldığımda ferahlık ihsan et.
Bunaldığımda aydınlıklar gönder.
Ya Hakk; darına durdum, kabuklarımdan sıyrılmış özümle meydanındayım.
Halim sana ayan-beyandır.
Dilde dileğim malumundur.
Ya Hakk; dünyanın bin bir zorluğuna, cilvesine inat, gönlümde güzelliklerini daim kıl.
Gönlümde dünyanın metası değil, senin sevgin baskın gelsin.
Ya Hakk; sonsuz hakikatlerinin ışığında zahirimi tamamlamayı nasip eyle.
Allah, eyvallah.