Batı’da dinin sonu mu?

Batı’da dinin sonu mu?

 Batı dünyası her alanda istihdam açığı yaşıyor. Yaşlanan ve azalan nüfusun neden olduğu sorunlar kısmen makineleşmeyle/robotlaşmayla ama daha çok da dışarıdan alınan göçle karşılanıyor.

SEDAT LAÇİNER 08 Ocak 2024 SEDAT LAÇİNER

Yükselen göçmen karşıtlığına siz bakmayın, eğer Almanya, Fransa veya ABD gibi ülkeler her yıl yüzbinlerce yeni göç almasalardı ekonomileri çökme noktasına gelirdi.

İşçi açığı her alanda var ancak Amerika’da bir sektör var ki burada çalışacak beyaz adam bulmak gerçekten çok müşkül. Bu alan din, diyanet alanı… Amerikan kiliseleri ve misyoner vakıfları rahip ve misyoner bulamıyorlar. Boşluğu Afrikalı, Asyalı ve Latin rahipler ve misyonerler dolduruyor. Bu bir ironi, çünkü Afrika’nın pek çok ülkesine Hristiyanlık beyaz misyonerler yoluyla ulaştı. Şimdi, misyonerlerden dinini öğrenen Kenyalılar, Nijeryalılar veya Tanzanyalılar “beyaz adam”a kendi dinini öğretmeye, hatta Amerika’da, Avrupa’da Hristiyanlığı yaymaya ve yaşatmaya çalışıyorlar.

Başka bir deyişle, onlarca yıldır, hatta neredeyse iki asırdır Amerikalı misyonerlerin din değiştirmek ve vaaz vermek için Afrika’ya, Asya’ya seyahat etmesinden sonra trend tersine dönüyor: Amerika Birleşik Devletleri’nin her yerinde cemaatler artık çoğu Doğu Afrika’dan, Kenya’dan, Nijerya’dan, Ekvador’dan, Kolombiya’dan vs. gelen uluslararası rahiplerin rehberliğine güveniyor.

Amerikan dini kurumları, piskoposlukları bunun için önce Amerika içinden rahip adayları bulmaya çok çalıştı ama ne mümkün… Gördüğüm kadarıyla ABD’de sadece beyazlar değil “renkli” azınlık grupları da din adamlığına nispeten mesafeli.

Beyazlar arasında meslek olarak ruhbanlık o kadar geriledi ki rahip olan Afrikalılar da yeni rahip adayları bulmak için yeniden Afrika’nın yolunu tutmak zorunda kalıyorlar. Maddi olarak zor durumda olan Afrikalı gençler için ABD’de rahip veya misyoner olmak elbette bazı cazip yönler içeriyor. Afrikalı ve Asyalı misyonerlerin en büyük sorunu ise Hristiyanlığa davet ettikleri yerlilerin, yani Amerikalıların veya İngilizlerin kendilerini küçük görmeleri, hor görmeleri. Rahip veya misyoner olmak için Amerika’ya veya Avrupa’ya göç eden Afrikalıların bir diğer sorunu da vize alırken yaşadıkları sıkıntılar. Gümrük ve göç memurları bu kişilerin rahip olmak için Batı’ya geldiklerine inanmakta zorlanıyor…

Bu konuyla ilgili ilk makaleleri 2019 yılında görmüştüm. The Economist dergisi 12 Ocak 2019 tarihli nüshasında “Güneyden Gelen Ruh Kurtarıcılar” (soul-savers from the south) başlıklı makalesinde Kanadalıların, Amerikalıların ve Avrupalıların dinden ve din işlerinden nasıl geri çekildiklerini ve yerlerini nasıl Afrikalıların ve Asyalıların aldığını yazıyordu. Anlaşılan o ki bu süreç çok daha eskilerde başladı. 2000’li yıllarda ise daha belirgin bir hal aldı. Günümüzde ise boşalan kiliseler ve rahip kıtlığı daha yaygın bilinen bir gerçek…

Amerika’ya döndüğümüzde rahiplerin büyük kısmı ABD dışından, yani göçmen. Örneğin en büyük piskoposluklarından Chicago Başpiskoposluğu’nda 50 yaşın altındaki rahiplerin neredeyse üçte ikisi ABD dışında doğmuş kişiler. 2030 yılına kadar Amerika kiliselerinde beyaz rahip görmek neredeyse küçük bir mucizeye dönecek…

Georgetown Üniversitesi’nce yapılan son araştırmalar, ABD’de yaklaşık 6.600 uluslararası rahip ve 4.000’den fazla uluslararası rahibe olduğunu gösteriyor. Yani Amerika’da 10 binden fazla göçmen rahip var… Beyaz rahip ve rahibelerin sayısı her geçen gün azalıyor. Bunların yerini Küresel Güneyden din adamları alıyor.

Amerika’da rahip sayısı da genel olarak azalıyor. Şu anda Amerika’da 20 yıl öncesine göre 10.000 daha az rahip var.

Geçmişte Batı kültürünün ayrılmaz bir yapı taşı olan “Hristiyanlık” artık Batı medeniyetinde kültürel bir renge dönüşüyor ve Batılı bireyler Tanrı’dan kopuyor… İşte bu kopuşu Afrikalı ve Asyalı rahipler durdurmaya çalışıyor.

Rahiplikteki soruna benzer bir problem de misyonerlik alanında yaşanıyor; 2015 yılında “ruh kurtarıcıların”, yani misyonerlerin en büyük ihracatçısı hâlâ Amerika Birleşik Devletleri idi (yaklaşık yarısı Mormon olan 121.000 misyonerle). Ancak Avrupalıların sayısı gibi Amerikalı misyonerlerin sayısı da 2000’li yıllarda hızla düştü. Buna karşılık Asya, Asya, Latin Amerika ve diğer yoksul bölgelerden gelen misyonerlerin sayısı giderek arttı.

2015 yılında, 2010 yılına göre yüzde 32 artışla 27 bin 400 Afrikalı misyoner vardı ve aynı dönemde % 50 artışla 30.000 Koreli misyoner vardı. En çok misyoner kabul eden ülkeler ise ABD, Brezilya ve Rusya idi. Bu rakamlar geçen 8 yılda katlandı. 2015’den günümüze Afrikalı ve diğer kıtalardan misyoner sayısı geometrik bir hızla yükselirken Amerikalı ve Avrupalı misyoner sayısında rekor düşüşler yaşandı. Hristiyanlık dinini artık Batılı insan değil, Küresel Güney temsil etmeye başlıyor. 

1910 yılında dünya çapındaki Hıristiyanların üçte ikisi Avrupa’da ve dörtte birinden fazlası da Amerika’da yaşamaktaydı. 1910’da Hristiyanların sadece yüzde 1,4’ü Sahra altı Afrika’da, yani “kara Afrika’da yaşıyordu… Bir düşünce kuruluşu olan Pew Araştırma Merkezi’nin verilerine göre sadece bir yüzyıl sonra Hıristiyanların yüzde 37’sinin Amerika’da, yüzde 24’ünün ise Sahra altı Afrika’da olduğu görülüyor. Yani Batı’nın Hristiyanlık içindeki payı her geçen gün azalıyor.

2000’li yıllarda bu azalma nüfus yaşlanması ve azalması gibi nedenlerle daha da hızlanıyor. 2060 yılına gelindiğinde, yani sadece 36 yıl sonra, dünyadaki en büyük Hristiyan nüfusun Avrupa’da veya Amerika’da değil Afrika’da, sahra altı Afrika bölgesinde olması bekleniyor. Üstelik bunlar niceliksel hesaplamalar. Günümüz Avrupasında beyaz nüfusun yarıdan fazlası, bazı ülkelerde üçte ikisi ateist, deist veya benzeri düşüncede, yani Hristiyan değiller. Bu açıdan bakıldığında Hristiyan nüfusunun en çok olduğu yerler çoktan Batılı ülkeler olmaktan çıktı. Pew’in araştırmasına göre Nijerya Hristiyanlarının yüzde 89’u her hafta kiliseye gidiyor. Bu oran Almanlar arasında yüzde 10’dan bile aşağıda. Kısacası Hristiyanlık dini mecazi tabirle söylersek renkleniyor. 

Batı’da kurulmuş olan pek çok Kilisenin ve tarikatın mürid sayısı yurtdışında kurulduğu ülkedekinden daha fazla. Amerika’da beyazlardan çok “renkli” müridleri var. Örneğin 1830 yılında ABD’de kurulan Mormonların Brezilya ve Meksika’daki üye sayısı ABD’dekinden çok daha fazla. 

İngiltere, Fransa veya Almanya gibi geçmişte Hristiyan dünyanın liderleri olan ülkelerde ateizm ve diğer dinden bağımsız anlayışlar çoğalınca Hristiyan tarikatları misyonerlerini Afrika ve Asya gibi Avrupa’ya da göndermeye başlamışlar. Ekvador’dan, Kenya’dan veya Kolombiya’dan misyonerler Avrupa sokaklarında insanları Hristiyan dinine çağırıyor. Ancak işleri biraz zor; çünkü aksanlarından veya renklerinden hangi milletten oldukları anlaşılan yeni misyonerler Avrupalı beyazlarca fazla ciddiye alınmıyor. İronik olan ise yeni misyonerlerin Avrupalı beyazlara “yerliler” demesi. 

Avrupa’daki bir diğer sorun ise dine çağrıldıklarında Avrupalı yerlilerin rahatsız olmaları ve karşısındaki misyoneri aşırı derecede sorgulamaları, çürütmeye çalışmaları. Bazı Afrikalı veya Latin Amerikalı misyonerler İrlanda ve İngiltere gibi ülkelerde karşılaştıkları muamele nedeniyle travma yaşayabiliyorlar. 

Sadece kiliseler ve dini vakıflar değil, Amerikalı tarikatlar da dışa açılmak zorunda kalıyor. Örneğin “Maryknoll Babaları ve Kardeşleri” tarikatı… Hristiyanlığın Doğu Afrika’da yayılmasında büyük rol oynayan grup şimdilerde yaşayabilmek için aynı bölgeden din adamı bulmaya çalışıyor.

“Maryknoll”, bir asırdan fazla bir süre önce, üyelerini dinlerini paylaşmaları için kalıcı olarak yurt dışına göndermek gibi bir misyonla Amerika’da kuruldu. Ancak Amerika’da tarikata ilgi azaldıkça Maryknoll’un etnik kimliğinin de değişmesi gerekti. 2016 yılında tarikat, diğer ülkelerden başvuru kabul etmeye başladı. Şu anda neredeyse 20 erkek topluluğa katılmak için eğitim alıyor ve Doğu Afrika’da iki düzineden fazla kişi Maryknoll ilahiyat okuluna girmeyi düşünüyor.

Chicago’nun Hyde Park semtinde eğitim alan, aynı evi paylaşan Maryknoll rahip adayları Meksika, Tanzanya ve Hong Kong da dahil olmak üzere dünyanın dört bir yanından gelen erkekler…Bu aday öğrenciler ömür boyu tarikat için çalışmaya yemin ediyorlar. Maryknoll gibi bir misyoner tarikatına katılmak, aileden, vatandan, arkadaşlardan uzakta geçirilen bir hayata kendini adamak anlamına gelir. Misyonerin nereye ve ne kadar süreliğine görevlendirileceği bilinemez… Böylesine zorlu bir yemini şu günlerde sıradan bir Amerikalı’dan bekleyemezsiniz. 

Katolik tarikatlar Afrika’ya, Asya’ya ve Latin Amerika’ya hala misyoner gönderiyor ancak Amerika’nın (ve Avrupa’nın) kendi içindeki durum daha vahim. Asıl misyonerlere ihtiyaç Amerika ve Avrupa’da: rahip sayısı her geçen gün azalıyor, kiliseler boşalıyor, cemaat küçüldükçe mali zorluklar baş edilemez bir hal alıyor. Büyük kiliselerin bakımı öylesine zor ve pahalı ki. Cemaatsiz kalmış bu kiliseleri elden çıkarmak tarikat veya Vakıf için çok karlı olabildiğinden özellikle Avrupa’da kiliseler kamu kurumlarına veya özel girişimcilere satılmaya çalışılıyor. Düğün salonuna, konferans merkezine veya camiye dönüştürülen pek çok kilise var… Bir de cinsel istismar krizinin yaraları var. Her geçen gün ayrı bir çocuk istismarı dosyası çıkıyor ve kilise mensupları kriminalize ediliyor. 

Amerika’da ve Avrupa’da kiliseler soğuk, tenha ve karanlık. Cemaatleri pek nadir ve oldukça yaşlı. Batı kiliselerinde yüzler daha asık, insanlar daha karamsar. Sanki birer müzeyi andırıyorlar. İnsanın içini açmayan, kötü günleri, Ortaçağları hatırlatan müzeler.

Oysa ki Afrika’da, Nijerya’da veya Kenya’da kiliseler böyle değil. Afrika’da ayinler 2 saat sürüyor. İnsanlar coşkulu, ilahilerle dans ederken kendilerinden geçiyorlar. Bunu her hafta yapmak onlar için bir yük değil bir ihtiyaç hatta bir zevk. Kiliseler bu nedenle dolup taşıyor. Rahip bulma sıkıntısı da yok. Özetle Hristiyanlık Batı’da öleli çok oluyor, Hıristiyanlığın gerçek temsilcileri Afrikalılar ve diğer Küresel Güney halkları oluyor.

ÖNE ÇIKANLAR