Okullarda LGBT Eğitimi ve Siyaset: Kimlik arayışı ve toplumsal kutuplaşma

Amerikan okullarının dertleri bitmez… Ancak son dönemde tartışmaları geçmiştekilerden biraz farklı: Eğitimciler, lezbiyen, gey, biseksüel ve diğer cinsel tercihli kişileri, yani LBGT+ insanları ilkokul ve ortaokul müfredatına nasıl entegre etmek gerektiğini tartışıyorlar… LGBT’li olmak nasıl bir şeydir? Anne-babası, daha doğrusu ebeveynleri lezbiyen veya gey (gay) olan çocuk olmak nasıl bir duygudur? Amerikan ve insanlık tarihinin

SEDAT LAÇİNER 06 Haziran 2023 YAZARLAR

Amerikan okullarının dertleri bitmez… Ancak son dönemde tartışmaları geçmiştekilerden biraz farklı: Eğitimciler, lezbiyen, gey, biseksüel ve diğer cinsel tercihli kişileri, yani LBGT+ insanları ilkokul ve ortaokul müfredatına nasıl entegre etmek gerektiğini tartışıyorlar

LGBT’li olmak nasıl bir şeydir? Anne-babası, daha doğrusu ebeveynleri lezbiyen veya gey (gay) olan çocuk olmak nasıl bir duygudur? Amerikan ve insanlık tarihinin LGBT’li kahramanları kimlerdir?
 

Yeni kampanyanın yürütücüleri bu ve benzeri soruları ilkokuldan lise sona kadar müfredata sokmaya çalışıyorlar ve bunda bir hayli yol da aldılar…

Bazı okurlar, benim bu konuyla neden ilgilendiğimi merak edebilir? Kısaca açıklayayım; kanaatimce dünya çok hızlı ve radikal değişiyor, buna karşın medyada siyasi veya iktisadi konular ön plana çıkıyor. Oysa insanlık geçmişten farklı
yaşamaya başladı; özellikle teknolojideki dönüşüm, yaşamlarımızı muazzam boyutlarda dönüştürdü hala da dönüştürüyor. Bu dönüşümün önemli ölçütlerinden biri de LGBT alanındaki değişim…

Türkiye’den fazla fark edilemese de Batı toplumları son 20 yılda tanınamaz hale geldi… Değişim öylesine hızlı ki, değil 50 yıl sonrayı 5 yıl sonrayı bile kestirebilmek çok zor… Bundan 20 yıl önce yazılmış Batı edebiyatı örneklerini okuyup günümüz Amerikası’yla veya Avrupası’yla kıyasladığımda bile geçmiş müthiş muhafazakar kalıyor… Hazır olun, yarın, çok daha hızlı geliyor


Rengarenk İnsanlar

1996 yılıydı… Manchester sokaklarında bir arkadaşımla dolaşırken sokağın birden kalabalıklaştığını fark ettik… Etrafımızı saran kişiler, ne bileyim, farklıydı… Erkek ama değil, kadın ama ne bileyim tam değil… Ve hepsi renkliydi bu insanların, klasik İngiliz gri tonundan bambaşkaydılar, rengarenktiler… Muhabbetin heyecanıyla fark etmemişiz, meğer Avrupa’nın en büyük

LGBT yürüyüşünün tam ortasına “düşmüşüz”. Herkes birbirine gülümsüyordu,  şakalaşarak yürüyorlardı… Kimdi bu insanlar, ne istiyorlardı, eşcinsel olmak gibi ülkemde kınanan bir özelliği nasıl olup da bu kadar rahat tüm dünyaya ilan edebiliyorlardı… Sorular üşüştü aklıma…

Bir seferinde BBC’de eşcinsellerin evlat edinme hakkı olup olmaması gerektiği tartışılıyordu. Stüdyo ikiye bölünmüştü; karşı çıkanlar ve taraf olanlar… Anne-babasını kaybetmiş minicik bir öksüze sırf lezbiyen diye iki kadının anne-babalık yapması neden engelleniyordu? Veya sırf gey oldukları için iki erkek, neden evlenemiyordu ve neden çocuk sahibi olamıyorlardı? Sorular bunlardı… İtiraf etmeliyim, soruların bazıları beni dehşete düşürdü…

Geçen 25 yılda geylere ve lezbiyenlere evlilik hakkı da tanındı, evlat edinme hakkı da... LGBT’liler artık daha görünür ve haklarını savunmakta daha cesurlar… Şimdi gelinen noktada “sıradan” kadınlar ve erkekler gibi – LGBT’liler onlara heteroseksüel diyorlar- “cinsel tercihlerinin” okul kitaplarında da takdir edilmesini bekliyorlar… Kütüphanelerde LGBT’li olmayı anlatan, hatta “LGBT’li olmanın meziyetlerini” öven kitaplar olsun istiyorlar…

Heteroseksüel-Biseksüel Kültür Savaşları

Mücadelenin en önemli sahnelerinden biri ABD… Eyaletlerin bir kısmı LGBT insanların geçmiş mücadelelerinin ve haklarının okullarda ders olarak okutulmasını şimdiden karara bağladı bile… En az altı eyalet ve başkent, müfredat değişikliği yönünde kararlar alırken New York, Massachusetts, Washington ve Missouri gibi eyaletlerde LGBT’lilerin müfredata daha fazla girme faaliyetleri yoğun bir şekilde devam ediyor… New York devlet okullarının yüzde 90’ında LGBT konuları müfredata çoktan sokuldu bile… Birçok okulda LGBT’li öğretmenler çalışıyor ve derslerde lezbiyen veya gey olmanın kötü birşey olmadığı uzun uzadıya anlatılıyor… Bazı kamu kütüphanelerinde, hatta kreşlerde LGBT kitap sergileri
açılıyor, 0-6 yaş grubu çocuklar için LGBT’yi anlatan kitaplar rafları süslüyor… LGBT Çocuk Edebiyatı son dönem Amerikan edebiyatında en hızlı büyüyen dallardan biri. LGBT’liler gelinen noktadan memnunsa da haklarının daha da genişletilmesini, okullarda çocuklara cinsiyetlerine göre davranılmamasını talep ediyorlar…Onlara göre çocuklara cinsiyet belirtir isimleriyle hitap etmek bile “ayrımcılık” olabiliyor… Geçenlerde bir anne, kızına ilkokul öğretmeninin kız gibi davranmasından şikayet etmiş ve “ben çocuğuma evde kız veya erkek gibi davranmıyorum, cinsiyetine büyüyünce kendisi karar verecek” demişti… Okullarda LGBT dersleri olsun isteyenlere göre bu dersler sayesinde hem LGBT’li öğrenciler rahat edecek, hem de okullarda çeşitlilik desteklenmiş desteklenmiş olacak, medeniyetimiz daha insancıl ve daha medeni olacak…

New York gibi nispeten liberal eyaletlerin – kimilerine göre “ölçüsüz”- kararları muhafazakar kesimleri adeta çıldırtıyor… Nitekim Florida, Texas ve Ohio eyaletlerinde okullarda LGBT konularının konuşulması dahi yasaklandı. Özellikle Florida eyaleti LGBT’nin okullara girmemesi düşüncesinin şampiyonluğunu yapıyor. Başkanlığa aday olduğunu açıklayan Cumhuriyetçi Florida Valisi Ron DeSantis, LGBT karşıtı söylemleriyle biliniyor ve Trump-vari tarzıyla bu konuda ulusal bir model olmaya çalışıyor… Bu hususta en ilginç eyalet ise Teksas… Kaliforniya ile birlikte en çok gey’i barındıran Teksas aynı zamanda LGBT dğzenlemelerine en çok karşı çıkan eyaletlerin de başında geliyor…

Birçok eyalette yasama organları ve valiler, LGBT dersleri konulması veya bu ismin hiç anılmaması için kıyasıyla bir mücadele veriyor… Hal böyle olunca Amerika’nın her eyaletinde öğrencilerin aldıkları dersler ve bu konulara okulların yaklaşımları değişiyor… Okullarda tam anlamıyla bir tür kültür savaşı veriliyor…Heteroseksüel-biseksüel kültür savaşları…

Kültür çatışması bazen fiili çatışmaya da dönüyor… Örneğin 3 Haziran 2023 günü Los Angeles’ta Saticoy İlkokulu önünde karşıt görüşlü veliler birbirlerini darp etme noktasına geldi… Kavganın nedeni, okul öğretmenlerinin ilkokul çocuklarına “iki anneli veya iki babalı öğrenciler” hakkında kitaplar okumasıydı. Öğretmenler, lezbiyen veya gey ebeveynli bir çocuk olmanın nasıl bir şey olduğunu anlatıyorlar ve diğer çocuklardan bu durumdaki arkadaşlarına karşı anlayışlı olmaları isteniyordu. Amerika’nın yeni normali bu ve herkes buna alışmalı… bahsettiğim okulda öğretmenlerden en azından biri de LGBT idi.

‘Z’ Kuşağı’nın LGBT’ye Artan İlgisi

LGBT’lilerin hakları genişledikçe toplumda daha görünür oluyorlar… Zaten istedikleri de bu, gizli saklı yaşadıkları günler artık geride kaldı… Görünürlüklerini her geçen gün genişletmek istiyorlar…

Heteroseksüel muhalifler ise LGBT’lilerin okullarda ve diğer yerlerde “hak arayışı” adı altında eşcinsellik reklamları yaptıklarını, bunun da çocukları ve gençleri LGBT olmaya teşvik ettiğini iddia ediyorlar… Gallup, 2012 yılında kendini lezbiyen, gey, biseksüel, transseksüel vs. olarak tanımlayan Amerikalıların sayısını ölçmek istedi ve halkın yüzde 3,5’inin kendisini LGBT olarak tanımladığını buldu…

Bu oran 2012 yılından sonra her yıl artarak büyüdü ve 2021 yılında iki misli artarak yüzde 7,1’e ulaştı… Müthiş bir artış… Geleneksel çevreleri asıl endişelendiren ise kendini LGBT olarak tanımlayanların ‘Z’ Kuşağı arasında daha hızlı artıyor olması… 1997 ve 2003 yılları arasında doğan ve bugün 20-23 yaş arasında olan Z Kuşağı Amerikalılar arasında kendilerini LGBT olarak tanımlayanların oranı yüzde 21’i buluyor. Bu, inanılmaz yüksek bir rakam…

Yani her beş kişiden birinden fazlası LGBT… 1981-1996 doğumlu nesilde, yani ‘Y’ Kuşağı’nda ise bu rakam yüzde 10,5… 1965-1980 doğumlularda, yani ‘X Kuşağı’nda kendini LGBT’li tanımlayanların oranı yüzde 4,2’ye düşüyor… “Baby Boomers” da denilen 1946-1964 doğumlu Amerikalılar arasında oran sadece yüzde 2,6. 1946 öncesi doğanlara baktığımızda ise LGBTli oranı yüzde birin bile altına düşüyor: 0,8.3 Bu rakamlara baktığımızda LGBT tercihlerinin gençler arasında adeta patlama yaptığı görülebiliyor… Başka bir deyişle, Amerika her geçen gün LGBT oluyor…

Yakın bir gelecekte kendini LGBT olarak tanımlayanların oranı yüzde 10’u geçecektir, hatta belki de geçmiştir bile… 2021 yılı sonunda yapılan bir analize göre ABD’de 20 milyonu aşkın yetişkin kendini lezbiyen, gey, biseksüel veya transseksüel olarak tanımlıyordu. LGBT dernekleri ise 20 milyon tahminini az buluyor ve gerçek rakamın çok daha yüksek olduğunu söylüyor… Bu hızla giderse 2030 yılına kadar ülkedeki LGBT’li sayısının 30 milyonu aşması işten bile değil.

20 milyonu aşkın yetişkinin bir konuda tek ses olması açık toplumlarda siyaset üzerinde devasa bir etki yapar… Nitekim LGBT stk’ları Amerikan siyasetini yerelde ve federal düzeyde her fırsatta sıkıştırıyor ve üyelerinin haklarını genişletmeye çalışıyor…Bugüne kadar bunu başardılar, bundan sonra da yollarına devam edecekleri aşikar… LGBT hak ve özgürlükleri yakın gelecekte tanınamayacak düzeyde artacak, yayılacak. Doğal olarak Amerikan toplumunun farklı cinsel yönelimlere ilgisi de artacak, genişleyecek…

Avrupa da Farklı Değil

LGBT, sadece ABD’de değil Avrupa’da da hızla normalleşiyor ve daha görünür hale geliyor… LGBT derneklerinin en sert mücadele verdikleri alan ise eğitim, özellikle kreş ve ilkokul öğretimi… Çünkü çocuklar erken yaşlarda eşcinsel ve transseksüelyaşam tarzlarını öğrenirlerse ilerleyen yaşlarında bunları yadırgamazlar…

LGBT savunucularından Stonewall’a göre bebekler daha 2 yaşında çift kimlikli olup olmamayı anlıyorlar. Dolayısıyla Stonewall’a göre 2 yaşındaki bir bebeğe erkek veya kız kimliğinin dayatılması doğru değil. LGBT gruplarına göre aileler ve kreşler bebeklere ve  çocuklara erkek veya kız gibi davranmamalı, cinsel tercihlerinin serbestçe ortaya çıkmasını beklemeli, hatta buna yardım etmeli…

İskoçya’da, “Cinsiyet Dostu Kreşler” girişimi başlatıldı ve bu örneği takip eden başkaları da oldu. Cinsiyet Dostu Kreşler’de çocuklara kız veya erkek oldukları anlatılmıyor, yani empoze edilmiyor. Oyuncaklarda ve oyunlarda bile buna dikkat ediliyor. Her çocuğpun potansiyel olarak kız veya erkek olmayı veya LGBT olmayı seçebileceği varsayılıyor…

Sanırım özgürlük tanımında son nokta… Böyle düşünenler biyolojik cinsellik ile cinsel kimliğin aynı şey olmadığını düşünüyor. Onlara göre cinsel kimliğimizi biyolojik kimliğimizden bağımsız olarak oluşturuyoruz. Bu nedenle 40-50 yaşlarında erkekken kadın, kadınken erkek olduğunu hisseden örnekler çıkabiliyor…

Örneğin İngiltere’de Havering Koruma Kurulu’nun ilkokul öğretmenlerine yaptığı şu uyarılar gerçekten çarpıcı: “Kendini trans-kız olarak tanımlayan ancak genetik olarak erkek olarak doğan bir öğrencinin ‘kız kılığına girmiş erkek’ değil, bu noktada dıştan bir erkeğe benzeyen bir kız olduğunu unutmayın”. Bu tür örnekleri çoğaltabiliriz. Hatta çok daha ileri örnekler de var…

Dünya ne kadar hızlı ilerliyor, çok değil, bundan 100 yıl kadar önce Oxford Üniversitesi kız öğrencileri kabul etmiyordu. 1957’ye kadar kız öğrencilere kota uygulandı, belli kolejlere alınmadılar. Cambridge Üniversitesi ise 1948’e kadar kız öğrencilere diploma vermeyi reddetti… Günümüzde ise LGBT de dahil her cinsiyetten insanın sadece üniversitelerde değil, ilkokul ve kreşlerde de cinsiyetlerini ilan ederek eğitim almasından bahsediliyor…

Muhafazakar Tepki Tehlikeli Olabilir

Diğer taraftan muhafazakar ve dindar ebeveynler, LGBT’nin hak ve özgürlük alanını  genişletmesinden endişe duyuyor, hatta bu genişlemeden dolayı tehdit hissediyor… Çocuklarının beyinlerinin yıkandığını ve farkettirilmeden eşcinsel ve transseksüel hayat tarzlarını teşvik ettiğini iddia ederek okullardaki yeni düzenlemelere karşı çıkıyorlar…

Örneğin İngiltere’nin Birmingham kentinde “homofobiye meydan okuma programı”nın bir parçası olarak öğrencilere LGBT haklarını öğreten bir ilkokul, protestocu ebeveynlerle bir çözüme varılana kadar dersleri süresiz olarak askıya almak zorunda kaldı…

Mesele LGBT hakları gibi görünse de, toplumsal gerilimler aşırı sağın veya radikal dini grupların güçlenmesine yol açabilir… Çünkü cinsel tercihler, sanıldığı gibi sadece cinsel tercih olmuyor, dünyaya bakış açılarımızı düşmanca bir karşıtlığa çekebiliyor…

Nitekim aşırı sağ liderler, son günlerde LGBT karşıtlığını daha fazla öne çıkardılar… Toplumda oluşan LGBT karşıtı duyguları siyasetlerine malzeme yapıyorlar.

LGBT haklarındaki genişlemenin Uluslararası İlişkilerde bile karşılığı var… Örneğin Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Batı karşıtı bir ideoloji inşa ederken Batı’da LGBT insanlara verilen haklara işaret ederek, Batı’nın “geleneksel” ve “dini” değerlerden uzaklaştığını, Batı’da insanların çocuklarına cinsiyet değiştirme operasyonları teklif edildiğini, bunun ise düpedüz Satanizm olduğunu söyledi. Putin, bir konuşmasında soruyordu, “Okullarımızda ilkokuldan itibaren çocuklara aşağılanmaya, yok olmaya götüren sapkınlıkların dayatılmasını gerçekten istiyor muyuz?

Onlara kadın ve erkek dışında çeşitli sözde cinsiyetler olduğunu söylenip cinsiyet değiştirme ameliyatı teklif edilmeli mi? Bütün bunları ülkemiz ve çocuklarımız için istiyor muyuz? Bizim için tüm bunlar kabul edilemez, bizim farklı bir geleceğimiz, kendi geleceğimiz var”.

Putin’e göre yeni cinsiyetler icat edilerek insan ve Tanrı inkar ediliyor, din’e ‘ters din’ özelliği kazandırılıyor, Satanizm haline getiriliyor.

Biraz önce de belirttim, Putin bu sözleriyle Batı karşısında Rus değerleri inşa etmeye çalışıyor ve bir anlamda Batı’daki LGBT gelişmelerini Ukrayna’nın işgali için gerekçelerden biri yapıyor… Sadece Putin değil, Batı dünyası da Doğu’nun otoriter rejimleriyle farkını vurgulamak için LGBT haklarını ön plana çıkarıyor, bu hakları tanımayan rejimleri Batı değerlerinin karşıtı
olarak gösteriyor…

Sonuç

Başta söylediğim üzere; insanlık, modern hayattan post modern hayata geçişi kaldırmakta zorlandı. İnsan ve toplum psikolojisi inanılmaz ölçeklerde değişti… İnsanlık, basit makinelerin etkisini bile kaldıramadı, çok yıprandı… Son 25 yılda hayatımız öylesine hızlı değişiyor ki, bunu modern hayatın zorluklarıyla kıyaslayamayız bile… Yapay zeka, dikkatlerimizi 20 saniyede dağıtan sosyal medya, internet, hızlanan ulaşım ve üzerimize yağan bilgi yığınları… Toplum değişiyor, aile değişiyor, birey değişiyor, hem de çok hızlı…

Bizler genelde siyaset ve ekonomi konuşuyoruz, ancak olayları konuşurken farketmeden biz değişiyoruz, tabiatımız değişiyor… Değişim öylesine süratli ki dünyanın en harika gelişmeleri bile bu hızda olsa büyük sarsıntılara neden olurdu… Oysa ki bugün her yaşadığımız değişim, “harika” olmaktan çok uzak…

LGBT konusuna dönecek olur isek, değişim orada da baş döndürücü. LGBT’liler kazandıkları hakların ve toplumsal alanın post-modernite ile bir ilgisi olmadığını, gecikmiş haklarını geri aldıklarını söyleyeceklerdir. Belki de haklıdırlar… Ancak ben bu konuda biraz farklı düşünüyorum. Yaşadıklarımızın tek başına değerlendirilemeyeceğini, toplumsal hayatın tabiatının değiştiğini, hatta bireyin tabiatının değiştiğini, bunun da yakın bir zamanda pek çok sarsıntıya yol açabileceğini öngörüyorum…

Yazının tamamını okuyan okur, taraf tutmamaya özel bir önem verdiğimi fark etmiştir. Benim asıl önemsediğim aile, okul ve din gibi kurumların bu hızda değişimlerle nasıl evrileceği, hatta belki de nasıl bir devrim yaşayacağı ile ilgili…Zaten bilim insanının görevi de bu olmalı, değişimi anlamak ve olabildiğince nesnel anlamlandırmak… Bu düşüncelerle konuya gelecek yazılarda devam etmeye çalışacağım.

 

ÖNE ÇIKANLAR