Berlin siyaseti hiç abartısız felç oldu. Yaşanan siyasi depremin etkilerinin uzlaşmaya daha yakın olanların uzattıkları eli tutmak yerine ‘daha fazla oy alırız’ hayaliyle gizli hesaplarla masayı terk edenler için de vahim sonuçlar doğuracağı muhakkak. Hür Demokrat Parti’nin (Liberaller/FDP) deneyimsiz Başkanı Christian Lindner’in ‘Jamaika’ koalisyon ön görüşmelerinden aniden çekilmesi önceden planlanmış bir erken seçim stratejisi gibi
Berlin siyaseti hiç abartısız felç oldu. Yaşanan siyasi depremin etkilerinin uzlaşmaya daha yakın olanların uzattıkları eli tutmak yerine ‘daha fazla oy alırız’ hayaliyle gizli hesaplarla masayı terk edenler için de vahim sonuçlar doğuracağı muhakkak.
Hür Demokrat Parti’nin (Liberaller/FDP) deneyimsiz Başkanı Christian Lindner’in ‘Jamaika’ koalisyon ön görüşmelerinden aniden çekilmesi önceden planlanmış bir erken seçim stratejisi gibi gözükmekte.
Dört hafta süren yoğun görüşmeler sonucunda göç/mülteciler konusunda Merkel’in küçük koalisyon ortağı Hıristiyan Sosyal Birlik Partisi (CSU) dahi uzlaşma yönünde adım atmıştı.
Federal Genel Seçimler yapılalı 8 hafta oldu. Kimse bu tür bir sonucu beklemiyordu. Siyasi kartlar yeniden karılmadan önce üzerlerinden şoku atlatamadıkları basın toplantılarındaki beden dilleriyle görülen tüm tarafların ortak sordukları soru şu: Şimdi ne olacak? Erken seçim?
Başbakan Angela Merkel’in siyasi hayatı artık pamuk ipliğine bağlı. Başarısızlıkla sonuçlanan görüşmeler sonrasında verdiği ilk demecinde o meşhur el işaretini yapmadan yavaş yavaş konuştu, kelimelerini özenle seçti, dikkatli ifadeler kullandı.
Yeşiller’in müzakere yöntemini tarif ederken “bazen alışılmadık idiler” dedi, FDP’yi masayı terk etmesine rağmen suçlamaması gözlerden kaçmadı. Olası azınlık hükümeti seçeneğinde bu partinin desteğini almak istiyor olması doğal. Merkel’in oyları düştü, göç ve Müslüman karşıtı popülist AfD Partisi’nin yüksek bir oyla Federal Meclise girmesi Başbakanın hareket alanını daralttı.
Erken seçimde bu partinin daha da güçlenme ihtimali CDU/CSU’yu ciddi biçimde endişelendiriyor. Egoların çarpıştığı bir ortamda zor bir denklemden istikrarlı bir koalisyon çıkaramayan Merkel otorite kaybı yaşıyor.
Bavyera Eyaleti merkezli küçük ortak CSU’nun Başkanı Horst Seehofer’in ise ‘devrilmesine’ kesin gözüyle bakılıyor. Son kurultayda iyice belirginleşen başkaldırılara önderlik eden Markus Söder koltuğu kapacak gibi görülüyor.
Seehofer’in mültecilerle ilgili sürekli olarak dile getirdiği ‘üst sınır’ söyleminden vazgeçmesinin bir nedeni de koalisyonun kurularak Söder’e hareket alanı sunulmamasıydı. Başarılı olamadı. AfD, CSU’ya da oy kaybı yaşatınca panik daha da arttı, taban değişim istiyor.
Öte yandan CDU/CSU’ya ‘kararları sürekli olarak erteliyor’ suçlamasında bulunup Yeşiller’le ortak yönlerinin bulunmadığını iddia eden Liberaller’in baştan beri erken seçim hesabı yaptığı kuvvetle muhtemel bir strateji. Fakat hesap ters tepebilir. Çünkü FDP diğer partilerin gözünde güven duyulmayacak bir ortak olduğunu gösterdi. Kazanabilir mi? Bence kazanamaz.
Yeşiller görüşmelerin başından beri koalisyonun kurulmasında ısrarcı oldu. Yılda 200bin mülteci sınırı meselesini dahi kabul etti. Aile birleşimini istedi, kabul görmese de uzlaşma yönünde adımlar attı.
Şunun da altını çizelim. Cem Özdemir mutlaka dışişleri bakanı olmak istiyordu, sonuna kadar direndi. Ancak olmadı hayatının fırsatını kaçırdı. Merkel’e Yeşiller sorun çıkaracakken, eski ortak FDP’nin çıkarması hesaplanamadı.
Sosyal Demokratlar (SPD) baştan beri Büyük koalisyon seçeneğine kapıları kapattı. Kapatmalıydı, nitekim seçimde büyük hezimet yaşadı. Merkel’le yeniden bir koalisyon SPD’nin oylarını daha da eritebilirdi.
Parti Başkanı Martin Schulz, bir kez daha Merkel’le koalisyon kurmayacaklarını açıkladı. Jamaika hezimeti sonrasında partiye yönelik büyük baskı olmasına rağmen Schulz’un Merkel’e ‘evet’ demesi siyasi hayatını bitirebilir. Zaten parti içinde kendisiyle ilgili personel dağılımları başta olmak üzere bazı rahatsızlıklar devam etmekte. Seçim sonucu kendisine fatura edildi.
Ne olacak sorusuna dönelim. Tek seçenek azınlık hükümeti kurulması deniyor. Fakat bu seçeneğin Almanya’da bir geçmişi yok. Riskleri çok fazla. Kaldı ki FDP azınlık hükümetine destek vermeyeceğini açıkladı.
Azınlık hükümeti demek iktidarın rehin tutulması gibi bir şey. CDU/CSU her kanun tasarısında büyük tavizler vermek zorunda kalacak, hatta AfD’nin destek vereceği tasarılar noktasında siyasi karelerde yan yana gözükmek zorunda kalacak olması da istenilmeyen bir durum.
Merkel bugün Sosyal Demokrat Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier ile görüşecek. Steinmeier hükümet kurma görevini yine Merkel’e verecek. Mecliste güvenoyu üçüncü turda salt çoğunlukla mümkün. Sonu nereye varır, bekleyip görelim. Merkel istemese de ufukta erken seçim ışığı şimdiden yakıldı.