Gazeteciliğe başladığım 2003’den itibaren Federal Meclis görüşmelerini takip ediyorum. 2005’de iktidara gelen Almanya Başbakanı Angela Merkel’in izlediği politikaları ise basın toplantılarına katılarak, arka plan görüşmeler ve mülakatlar yaparak analiz etmeye çalışıyorum. Merkel’in hareket alanı genel başkanlığını yürüttüğü kendi partisi Hıristiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU) tarafından 5’li bir grubun birkaç yıldır izlediği stratejilerle daraltıldı. Bu grubun
Gazeteciliğe başladığım 2003’den itibaren Federal Meclis görüşmelerini takip ediyorum. 2005’de iktidara gelen Almanya Başbakanı Angela Merkel’in izlediği politikaları ise basın toplantılarına katılarak, arka plan görüşmeler ve mülakatlar yaparak analiz etmeye çalışıyorum.
Merkel’in hareket alanı genel başkanlığını yürüttüğü kendi partisi Hıristiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU) tarafından 5’li bir grubun birkaç yıldır izlediği stratejilerle daraltıldı. Bu grubun en büyük destekçisi ise kardeş parti CSU oldu.
Ardı ardına kaybedilen eyalet seçimleri sonunda ise siyasi kariyeri eğer Sosyal Demokratlar Federal Hükümette kalmaya devam ederlerse 2021’de sona erecek. Son seçimlerin akabinde düzenlediği bir basın toplantısında artık aday olmayacağını kendisi açıkladı.
Çünkü parti içindeki siyasi beceriksizlikler kendisine yüklendi. Bu stratejiyle gelecekte oy kazanılabileceği üzerinde ittifak edildi. Bugünkü şartlarda bunun olması ise mümkün değil.
Tespitim şöyle: 11 yıl önce “Mültikültürel (göçmen) projesi Almanya’da başarısız oldu.” cümlesiyle başlayan kitlesel desteklerle iktidar olan Merkel, 11 yıl sonra “İslamiyet de Almanya’ya aittir.” cümlesiyle yürüttüğü mülteci ve Türkiye politikaları sonrasında iktidarını kaybetti.
Suriyeli bir mülteciyle çektirdiği selfi resmi sonrası başlatılan tartışmaların ardından “Zor şartlarda insanlara güler yüz gösteriyoruz diye bir de özür dileyeceksek bu benim ülkem değildir.” demek zorunda kalan Merkel, parti içinden yapılan uyarılara rağmen mülteciler konusunda geri adım atmadı.
Merkel oldukça pragmatik bir siyasetçi olduğu için bu yönetim stili başına iş aştı. Bazı örnekler: 2015’de milyonlarca Suriyeli, Iraklı, Afgan göçmene kapıları açtı. O tarihten itibaren partideki oy düşüşünü engelleyemeyince Türkiye’yle tüm tepkilere rağmen mülteci anlaşmasını imzaladı.
Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı seçimine iki hafta kala Ankara’yı ziyaret ederek iktidara verdiği desteği göstermiş oldu. Başbakanlığının ilk yıllarında Georg W. Bush’un Irak’a müdahalesini destekledi. 2014’de ise BM İklim Zirvesi’ne katılmayarak ABD’nin yanında saf tuttu. Örnekler çoğaltılabilir.
Peki, bunlarla ne oldu? Dış politikada istediğini alsa da iç politikada hesapları tutmadı. Öncelikle aşırı sağcı popülist AfD Partisi Türkiye politikaları nedeniyle oylarını arttırdı. Irak’a müdahaleye destek Sol Parti’yi güçlendirdi. İklim politikalarındaki tavrı Yeşillerin işini kolaylaştırdı.
13 yıldır Başbakan olan Merkel’in Sosyal Demokratlarla kurduğu koalisyonun 3’üncü dönemindeyiz. Halk yeni bir yüz görmek istediğini sandıklarda gösterdi. Tüm eyalet seçimlerinde seçmenler Berlin’deki iktidarı cezalandırınca Sosyal Demokratların da güçsüzlüğü nedeniyle Merkel için sonun başlangıcı yaklaştı. Bavyera Eyaleti sonrası Hessen de kaybedilince taşlar yerinden oynadı. Bugüne kadar partideki güçlü 6 ismi deviren Merkel’in kendisi ‘devrildi’.
En büyük darbeyi ise küçük ortağı Hıristiyan Sosyal Birlik Partisi’nin (CSU) Başkanı Federal İçişleri Bakanı Horst Seehofer’den yedi. İçişleri Bakanı olur olmaz verdiği ilk mülakatında “İslamiyet, Almanya’ya ait değildir.” diyen Seehofer, memleketi Bavyera’da AfD’ye giden oyları devşirmek için popülist hükümetlerle dahi (Avusturya, Macaristan) başına buyruk görüşmeler yapıp Merkel’i ‘sırtından vurdu’, otoritesini sarstı.
Sonuç olarak Berlin’deki kavgalar Merkel’in koltuğunu salladı. Fakat Seehofer de bugün hesaplayamadığı sonuçla karşı karşıya kaldı: Parti başkanlığını o da bırakmak zorunda kalacak. Yaptıklarıyla popülaritesini sıfırladı.
Merkel’e ilk darbeyi vuranlar ise CDU’daki 5’li bir grup oldu. En yakın sağ kolu olan Meclis grubu başkanı Volker Kauder’in yeniden seçilmesi engellendi. Eski iç istihbarat başkanı Hans-Georg Maassen’in Seehofer tarafından korunması ve kendisinin bunu engelleyememesi büyük tepkilere yol açtı.
Tüm bu olaylar yaşanırken ülkeye alınan bazı mültecilerin işledikleri suçlar büyük bir medya kuruluşunun manşetlerine taşınınca bu durum özellikle aşırı sağcılara yaradı. AfD şu an Parlamento’da ana muhalefet partisi konumunda. Hessen Eyalet seçimleri sonrasında ise 16 eyaletin tamamında mecliste. Gidişat ürkütücü.
Merkel iktidarıyla ilgili ironi ise şöyle: Almanya en güçlü dönemlerinden birini yaşıyor. 44 milyon kişi çalışıyor, işsizlik iktidar olduğu 2005’e kıyasla yüzde 50 azalarak 2,5 milyonun altına düşürüldü.
Bütçe fazlalığının yanısıra ihracat rekoru kırılmaya devam ediliyor. Ayrıca: 2009’da ABD merkezli yaşanan mali kriz Almanya’ya ulaşıp ekonomi yüzde 5 gibi rekor bir gerilemeyle endişeleri arttırınca Merkel’in müdahaleleri ile krizden güçlenerek çıkıldı.
Yine 2009 yılında Merkel’in güçlü destekçilerinden Maliye Bakanı olan Wolfgang Schaeuble’nin yürüttüğü sıfır borçlanma hedefi belirlenen zamanda (2014) tutturuldu ve bugüne kadar devam ettirildi.
2010’da Yunanistan’da yaşanan Euro (para birimi) krizinin aşılması için Atina’ya üç rakamlı milyarlarca Euro destek verilerek krizin AB’ye sıçramasının engellenmesini yine Merkel sağlamıştı. İrlanda, Portekiz ve İspanya Merkel’in yardımlarıyla ayakta kalabildi.
Tüm bu gelişmelere rağmen popülistler göçmen politikalarına odaklanınca Merkel de popülist söylemlerle politika yapmayınca seçmenler kazanımları unuttu. Bunun yanısıra muhalefetteki Yeşiller Partisi’nin izlediği stratejiler de Merkel’i yıprattı. Gelecekte Merkel’siz CDU/Yeşiller koalisyon ittifakı yolda gibi gözüküyor.
Tahrik olmayan kişiliği, soğukkanlı siyaset yönetimi anlayışı ve pragmatik politikalarıyla mantıklı hareket etmeyi tercih eden Merkel bir zamanlar dünyanın en güçlü siyasetçisiydi (Time dergisi, 2010).
2021’e kadar kaderi artık Sosyal Demokratların elinde olduğu için azalan hareket alanı çok daha dar. Siyasi yüzü eskidi, eskitildi. Seçmen yeni bir yüz görmek istiyor. Bir zamanlar partisindeki Friedrich Merz’i kulvar dışına iten Merkel büyük bir ihtimalle yakında genel başkanlık koltuğunu Merz’e bırakmak zorunda kalacak. Kulisler bunu söylüyor. Beklenen bir sonla karşı karşıyayız.