Web teleskobu ve kâinatın muhteşemliği

Web teleskobu ve kâinatın muhteşemliği

Dün insanlık adına tarihi bir gündü. Bir dönüm noktası ve yeni bir dönemin de başlangıcı da denebilir. Neden mi? Konunun takipçileri bilirler. NASA, Avrupa Uzay Ajansı (ESA) ve Kanada Uzay Ajansı (CSA) 1996 yılında yaklaşık 100 milyar dolarlık uluslararası bir proje başlattılar ve 25 Aralık 2021’de James Webb isimli teleskobu Dünya’dan 1,5 milyon kilometre öteye

DR. MUSTAFA AKDAĞ 14 Temmuz 2022 DR. MUSTAFA AKDAĞ

Dün insanlık adına tarihi bir gündü.

Bir dönüm noktası ve yeni bir dönemin de başlangıcı da denebilir.

Neden mi?

Konunun takipçileri bilirler.

NASA, Avrupa Uzay Ajansı (ESA) ve Kanada Uzay Ajansı (CSA) 1996 yılında yaklaşık 100 milyar dolarlık uluslararası bir proje başlattılar ve 25 Aralık 2021’de James Webb isimli teleskobu Dünya’dan 1,5 milyon kilometre öteye göndermeyi başardılar. Bu teleskop en son teknoloji ile donatıldı ve şu anda uzaydaki en büyük teleskop unvanını koruyor. Bu özellikleri ile de Webb daha önce keşif için gönderilen Hubble’dan yaklaşık 10.000 kat daha ayrıntılı bilgi aktarıyor.

İşte dün, yani 12 Temmuz 2022 tarihinde, onun gönderdiği görüntüler, ilk defa canlı yayınla bütün dünya ile paylaşıldı.

Bu çok önemli hadise krizler, savaşlar, hastalıklar ve kısır, anlamsız çekişmeler ve geçici-faydasız gündemler ile vaktini geçiren biz dünyalılarca ne kadar ilgi gördü bilmiyorum.

Ama, paylaşılan fotoğraflar baş döndürücü nitelikte.

Bendeniz de ilk günden beri WEBB in faaliyetlerini takip etmekteyim.

Bu yüzden de heyecanla resimlerin bazılarını sıcağı sıcağına sosyal medyada paylaştım.

İnanır mısınız, sadece birkaç kişiden bunlar nedir? diye soru geldi.

Meselenin takipçisi oldukları belli olan birkaç kıymetli dostum da çok anlamlı yorumlar yaptılar.

Bir fotoğraf var ki, bir yıldızın kendi kendine doğum yapması da diyebileceğimiz çekirdeğinden yeniden dirilmesini resmediyordu, diğeri ise 13,5 milyar ışık yılı ötesinde kâinatın ve galaksilerin oluşumunu resmetmişti. Adeta bir renk cümbüşü.

Bir değerli dostumun yorumu ise muhteşemdi: “Adeta 5-10 kuşak öncesinde yaşamış deden ile birlikte aynı karede fotoğraf çektirmek gibi bir şey bu…”

 

Peki, bütün bunlar kim için ve neden heyecan verici?

Elbette başını gökyüzüne kaldırıp içinde yaşadığı evreni anlamlandırma çabasında olan, fikir çilesi çekenler, ilim ve bilime değer veren herkes için paha biçilmez.

Tıpkı İbrahim peygamber gibi… Hani başını göğe kaldırmış ve yıldızlarla çevrili gökkubbenin ihtişamı altında ezilerek “inni sakim” yani “anlama zorluğu yaşıyorum” demişti de Rabbinden anlama kolaylığı istemişti ya. İşte bu resimler o ihtişamı anlatıyor, o kolaylığı sağlıyor.

Tıpkı nadide sanat eserleri gibi, semaya takılmış lambalar gibi. Hepsi rengarenk, ahenkli ve düzenli. Birbirleri ile itişip kakışmadan, kavga etmeden öylece duruyorlar. Adeta bir amirin emri altında bekler gibi. Ol denince olmuş, durun dediği yerde duruyorlar gibi.

Bu tabloyu anlamlandırmada noktasında yaklaşımlar da farklı farklı elbette:

– Dini kaynakları referans alanlar, basit ve sade bir çaba ile meseleye vakıf oluyor ve detayları gördükçe de imanları ve heyecanları artıyor. “Biz gökyüzünü yıldızlarla süsledik” (Saffat, 6) ayetini daha derinden terennüm ediyorlar.

– Problemi akıl ve deney yoluyla anlamaya gayret edenler ise bu muhteşem büyük resmi görünce şaşkınlıklarını gizleyemiyor ve taktir ile beraber, meraklarına merak ekliyorlar.

Ortak nokta ise anlama çabası ve bu muhteşem kudret gösterisi karşısında saygı ile eğilmeleri.

İki grup veya yaklaşım arasındaki temel fark ise, ikinci grubun bu gösterinin ya da sanat eserinin arkasındaki sanatkârı baştan itibaren gör(e)memeleri. Meseleyi daha çok sebepler veya tabiatın kendi iktizası tarzı eski söylemler üzerine oturtmaları.

– Tabi, üçüncü bir kısım insan da bunu sadece bir gerçeklik olarak kabul edip ekstra anlamlar yüklemiyor.

– Ama, sayıları epeyce çok olan dördüncü bir grup da var ki, onlar etraflarında cereyan eden bu kadar muhteşem hadiseden habersiz, kısır gündemler ve sen-ben tarzı basit tartışmalarla günlerini geçiriyorlar.

Peki, Webb teleskobunun verileri bize ne anlatıyor derseniz kısaca şu şekilde özetleyebiliriz:

– Uzayda, bugüne kadar orada ne olup bittiğini bilmediğimiz için “Kara delik” ismini verdiğimiz nokta veya noktalar aydınlanıyor. Yani kâinatta boşluğa yer yok. Allah Teâlâ hakimdir ve abes ile iştigal etmez.

– Evrenin başlangıcı ile alakalı bilgiler tashih ediliyor, ya da geliştiriliyor.

– Yıldızların oluşumu ile alakalı yeni bilgiler ortaya çıkıyor, belki de bu muhteşem mekanizmanın sadece milyonda biri olan küçük dünyamızda bu yöntemler kullanılarak insanlığın enerji vs. gibi sorunları toptan çözülmüş olacak, böylece savaşlar da son bulacak.

– Atmosferin kompozisyonu yeniden keşfediliyor. Böylece dünyanın veya kâinatın sonu ne zaman gibi sorulara da yanıtlar aranıyor.

– Kâinattaki yıldız denizleri, kozmik uçurumlar, Nebulalar ve bunların içinde her daim ultraviyole radyasyonlar ve yıldız rüzgarlarının etkisi ile sürekli yenilenmekte olan devasa toz ve gaz duvarları ve elbette ki doğan bebek yıldızlar ilk defa resmediliyor. Bunların hızı ise saniyede 15 km. ile ölçülmüş.

– Bir dış gezegenin ilk spektrumu görüntülenmiş oldu. Bu aslında atmosferinin daha öncekilerden çok daha ayrıntılı kimyasal parmak izinin tespiti gibi bir şey.

– Stephan Beşlisi isimli birbiri ile adeta dans eden beş galaksinin resmini görmek ise ayrı bir heyecan sebebi. Bunlar o kadar ritmik hareket ediyorlar ki, hem yerçekimi sayesinde birbirini çekiyor ve uzatıyorlar hem de itiyorlar. Tıpkı mikro alemde hücrenin çekirdeği gibi. Bu yönü ile de Webb, yıldız oluşumu ve içindeki gaz etkileşimleri hakkındaki bilgilerimizde adeta bir devrim yapıyor.

– Ayrıca suyun açık imzasını, pus belirtilerini ve bir zamanlar orada olmadığı düşünülen bulutların kanıtlarını ortaya koyuyor. Bu, bugüne kadarki en ayrıntılı galaksi görüntüsü sayılır.

Aslında, başka hiçbir anlam taşımasa bile, WEBB bize şunu da hatırlatmış oldu: biz kâinatın çok küçük bir parçasıyız, farklılıklarımız da o kadar küçük ve önemsiz. Üzerinde gezindiğimiz bu küçük güzel mavi gezegenimiz de o kadar paha biçilmez ve bir o kadar da narin, kırılgan ki ihmale ve kötü kullanmaya gelmez. Kavgaya ve harap etmeye gerek de yok. Kâinat hepimizin ortak malı. Ve bizi şefkat ve merhamet ile kucaklamak için yaratılmış ve donatılmış.

Ve o her şeyi yaratan Allah cc, hem makro hem de mikro planda her daim yaratmaya ve şekil vermeye devam ediyor.