Özgüven her halükârda kendine güvenmek, Onurlu, prensipli ve karakterli davranmaktır.
Özgüven herkes tarafından sevilmek değildir.
Asıl olan sevilmemekten korkmamaktır.
Özgüven doğuştan gelen bir şey de değildir.
Kimse anasından özgüvenle doğmaz.
Ama özgüven görülür, taklit edilir.
Uygulandıkça da pekişerek içselleşir.
Özgüven teori de değildir.
Bilmek yetmez, denemekle inşa edilir.
Üstelik sen,
tüm cevapları bilmek zorunda da değilsin.
Bazen özgüven bilmediğini de haykırabilmektir.
Özgüven bir duruştur,
Hayat ve hayata dair her şeyi göğüsleme,
onlarla mücadele etme sanatıdır.
Bir çekirdek gibi kalpte doğan özgüven,
zorluklarla mücadele ederek büyür,
onlardan kaçma sakın,
yoksa özgüven yerle bir olur.
Ve yıkılan bir özgüven zor tamir olur.
Bir adım attığında, zorluklarla karşılaştığında,
Karnına bir ağrı saplanıp nabzın yükselince,
işte o an, beyninin kalbinle bir olup,
Bedenine ve kaslarına gönderdiği salgıdır özgüven.
Özgüven bir başak gibi olmak demektir,
Eğilince, yere düşünce tekrar kalkabilmek gerekir.
Sahte tavırlar özgüveni parçalar,
Ya olduğun gibi görün,
ya da göründüğün gibi ol.
Başkaları adına değil,
Kendi adına söz söyle, hüküm ver.
Ve inanmadığın şeyi asla söyleme.
İnsan kendi ile baş başa kalınca gerçeklerle yüzleşir,
Sen kendine fısıldadığın sensin.
Özgüven, kendi kendine konuştuğun şeydir.
Sen altın ol, teneke olma.
Zira altının değeri hiç düşmez.
Velev ki çamura düşse bile.
Teneke ise değersizdir,
Sesi ayyuka çıksa bile.Üstelik sen özünde değerlisin,
Senin değerin aldığın sonuçlara bağlı değildir.
Başarısız olmak da özgüvenin bir parçasıdır.
Zira başarısızlık başarıya giden yolu açar.
Ama asla unutma,
Özgüven sürekli büyük başarılar peşinde koşmak değildir,
aksine, sabır, sebat ve istikametle,
küçük galibiyetler biriktirmektir,
Kendine güven, zira güven iman ile kardeştir.