Kur’an’da insan modeli!

Kur’an’da insan modeli!

Mucize kitabımız Kuran-ı Kerim’de insan kavramı daha çok ontolojik çerçevede, yani yaratılışı nazara verilerek 65 defa geçmektedir. Bu onun Allah katında ne kadar öneme haiz olduğunun göstergesi. Rakamlar pek mühim olmayabilir ama kadın ve erkek kavramları da 23’er kere geçmektedir ki bu rakam eşit olması açısından dikkate şayan olduğu gibi toplamında 46 yani insanın kromozom

DR. MUSTAFA AKDAĞ 08 Mart 2020 DR. MUSTAFA AKDAĞ

Mucize kitabımız Kuran-ı Kerim’de insan kavramı daha çok ontolojik çerçevede, yani yaratılışı nazara verilerek 65 defa geçmektedir. Bu onun Allah katında ne kadar öneme haiz olduğunun göstergesi.

Rakamlar pek mühim olmayabilir ama kadın ve erkek kavramları da 23’er kere geçmektedir ki bu rakam eşit olması açısından dikkate şayan olduğu gibi toplamında 46 yani insanın kromozom sayısına denk gelmesi bakımından da manidardır.

Diğer yandan Kuran’da insan topluluklarından ve onların hikâyelerinden sıkça bahsedilir ki bu da insanın sosyal yönüne yapılan vurgu ve verilen önemi göstermektedir.

Sosyal yön ise iman ve ahlak merkezli bir çerçevede ele alınmıştır.

İyi ve kötü olanın, hak ile batılın mücadelesi bağlamında bir ahlak manzumesine işaret edilmiştir.

Bu çerçevede Bediüzzaman’ın Kuran anlayışı (resepsiyonu) da aslında bu ahlaki sistemin temel taşlarına işaret etmektedir. Zira ona göre temelde Kuran -her ne kadar yaş kuru her şey O’nda mevcut ise de- dört esas üzerinedir:

Tevhid (Allah’ın var ve bir olduğu), nübüvvet (peygamberlik), haşir (öldükten sonra sizinle ve hesap), adalet.

Bütün bunlara bakınca hepsinin insan ile alakalı olduğu görülür. Zira bu noktada Tanrı onu halife seçmiş ve bu şekilde o ve varlık üzerinden tanınmak istemiştir.

İnsana bakan yönü ile ise, insan hem kendine verilen bu yetenekler, taşıdığı değer ile imtihana tabi tutulmuş, hem de imkan dahilinde fırsatlara mazhar olarak şeref kazanmıştır. Zira Allah insanı seçerken ve bir ruh bağışlarken hiçbir zaman ona sormamış, anne babasını veya memleketini tayin etmesine fırsat tanımamıştır. Yani insan imkan dahilindeyiz.

Bu yönü ile ilk iş olarak insanın yerini ve haddini bilmesi gelir ki bu da hem kendini hem de Allah’ı bilmesi ile olur. Eşya ile iyi ve doğru ilişki kurabilmesi de onun bu imtihan ve marifet yolculuğunda en önemli avantajıdır.

Sosyal yön de burada devreye girer. Antropoloji ilmi de aslında insan ile alakalı meseleleri ele alırken sadece onun yaratılışı değil sosyal çevre ve tabiat etkisi ile yaşadığı değişikleri ele alır, insanı tanımaya ve tanıtmaya çalışır.

Yani bir yönü ile meçhul olan insan aslında bir gerçeklik, bir heykeldir ve sosyal bir varlıktır da.

Üstünde Allah’ın isimlerinin tecelli ettiği, bir ayağı mülk diğeri melekut aleminde olan, yani bir yönü Allah’a diğeri dünyaya bakan bir fenomen.

Hep iyi ve güzele meftun olan, içinde ebedi bir cevher taşıyan ve Allah’ın (mahiyetini bilmediğimiz bir şekilde) kendi ruhundan ona üflediği bir heykel.

Bu yönü ile o çok değerli ama kişisel ve sosyal yaşam kalitesi ve eşya ile olan ilişkisindeki becerisi onu asıl değerli yapan şeydir.

“Ahlaklı insan” diye de tanımlayabileceğimiz bu yönü ile aslında o iyi ile kötünün üstünde cirit attığı bir nazargâh. Nitekim sadece Tanrı’nın değil, şeytan ve avenesinin de gözü onun üzerinde.

Diğer yandan eşyada esas olan ölçülü olmasıdır ve bu da Allah’ın hakîm (hikmetli) ismi ile doğru orantılıdır.

Örneğin, ölçü konusunda önemli bir delil Kuran’ın kendisidir. Bazı ayet ve kelimeler arasında sayısal manada eşitlik dikkat çekicidir. Mesela “dünya” ve “ahiret” kelimeleri 115’er defa, iman ve küfür 25, melek ve şeytan kelimelerinin de 88’er defa geçmektedir.

‘Neticede İslam’ın insan modeli nedir?’ sorusuna verilecek tek bir cevap yoktur.

Onu belki bütün yönleri ile ele alınca tam anlayabilir, eşya ve varlık üzerinden tanımlayabilir, Allah’ın onun üzerindeki mührü ölçüsünde de değerlendirebiliriz.

Diğer türlü elimizden gelen tek şey, Mevlana’nın bir grup insanın karanlıkta fil tasviri hikayesinde olduğu gibi, hakikatin sadece bir yönüne işaret eder ve her zaman eksik kalır.