Gözle görülmeyen düşman, insanları aynı karede buluşturdu

Gözle görülmeyen düşman, insanları aynı karede buluşturdu

Eşya zıddı ile bilinir demiş büyükler. Varlık yoklukla, bilgi bilgisizlikle, gece gündüzle, sağlık hastalıkla, zenginlik fakirlikle, yani onun sayesinde tam anlaşılır. Biri elimizde iken diğerini tam manası ile anlamak zordur zira. Yaşadığımız dönemi anlamlandırırken hep söylediğimiz, “eşya ile olan ilişkimizi çözmeden hakiki İrfan ve erdeme ulaşamayız” tespiti de aslında bu bağlamda önemlidir. Nitekim, eşya zıddı

DR. MUSTAFA AKDAĞ 21 Mart 2020 DR. MUSTAFA AKDAĞ

Eşya zıddı ile bilinir demiş büyükler. Varlık yoklukla, bilgi bilgisizlikle, gece gündüzle, sağlık hastalıkla, zenginlik fakirlikle, yani onun sayesinde tam anlaşılır. Biri elimizde iken diğerini tam manası ile anlamak zordur zira.

Yaşadığımız dönemi anlamlandırırken hep söylediğimiz, “eşya ile olan ilişkimizi çözmeden hakiki İrfan ve erdeme ulaşamayız” tespiti de aslında bu bağlamda önemlidir. Nitekim, eşya zıddı olmadan anlaşılmıyor, tıpkı erdemler ve ahlak gibi. En ilerlemiş, aydınlanmış dediğimiz toplumlarda bile zamanla bu ilişkinin bir yönde zayıfladığı göze çarpıyor. Zira toplumu insan oluşturuyor ve bir nevi onun aynası. Onun davranışları toplumun tutumunu, kalitesini de belirliyor.

Son Corona virüs olayında da ortaya çıkan hadiseler, her iki yönlü, çok temel insani, toplumsal arızaların var olduğunu ortaya koydu aslında. Tabiri caiz ise foyası döküldü parlak zenginliklerin, elit duruşların, sağlam görünen inançların, atadan görme sözde geleneklerin, bunların aslında hiç içselleşmediğini, yüzeysel kaldığını gösterdi. Temel içgüdülerine dönüverdi insanoğlu. İçindeki hayvanı salıverdi tabiri caizse. Hayvanlarla ortak olduğumuz, açlık korkusu, ölüm korkusu ve nice endişeler bütün boyasını süsünü indirdi modern toplumun.

İki paket tuvalet kağıdı için kavgaya tutuşan zenginler, ben hasta oldum sen de ol diye görevliye tüküren hacılar ve daha neler neler. İçindeki hayvan hortladı birden insanoğlunun. Aslında onu eğiterek insanı erdeme ulaşacaktı ya hani. İşte adına nefis, ego, id, artık ne derseniz o düşmanı. Başaramadığımızı anladık. Öte yandan, her şeyde bir hayır vardır derler. Bu kriz de diğer benzeri sosyal, kitlesel krizler gibi iyi şeyleri de tetiklemedi değil. Ne olursa olsun, hangi zorlukla karşılaşırsa karşılaşsın iyilik, dayanışma, yardımlaşma gibi erdemlerden vazgeçmeyen insanların, toplumların varlığını da görmüş olduk. Bir toplumun eğitimliliğini, kalitesini gösterme adına hızlı organize olabilme, istisnasız dayanışma güç ve potansiyelini ortaya koyma ve özellikle zayıfları koruyup kollama vazifesini organize etme yeterliliğine şahit olduk, oluyoruz.

Aslında rutine binmiş, sıradanlaşmış bir günlük hayatta nelerin tavsayıp, önemini yitirdiğini de test etmiş olduk örneğin. Varlık içinde olanlar yokluk içinde olanları hatırladı birden, gözle bile görünmeyen bir düşman herkesi aynı karede ve aynı kaderde buluşturdu. Ölüm ve hastalık denen iki hakikatte buluştu insanoğlu. En büyük sermaye nedir diye sorunca ilk akla gelen, hem de pek çoğunu tanrının bir hediyesi olarak karşılıksız olarak aldığımız ‘hayat, sağlık, gençlik, zenginlik, aile’ gibi varlıkların kıymetini tekrardan bilme adına bir fırsata dönüştü aslında bu kriz. Böylece, eğer bundan sonra ömrümüz yeterse, hastalık gelmeden sağlığın, yaşlılık gelmeden gençliğin, fakirlik gelmeden zenginliğin kıymetini daha iyi anlarız belki.

İnsanın onu hayvandan ve diğer canlılardan ayıran en büyük özelliğinin, akıl, ruh ve ilim olduğunu tekrardan idrak ederiz. Aramızdaki kavgaların manasız olduğunu anlar, dünya malının, şan şöhret ve makamın geçici olduğunu kavrarız ve birbirimize eziyet etmeyi bırakırız.

Bizi sımsıkı saran, kendi ürettiğimiz bağlardan kurtulur, rutinin dışına çıkar ve üç günlük dünyada esas olanın, bu gök kubbede bir iyi seda, iz bırakmak olduğunu idrak ederiz umarım. İhmal edegeldiğimiz ailemize, onların geleceği için çabaladığımız ama günlük işlerden dolayı hep ikinci plana ittiğimiz eşimiz ve çocuklarımıza tekrar vakit ayırıp kazanırız kalplerini de. Allahın adeta neredeyse birbirimize mirasçı yapacak kadar yakın kıldığı ama bizim türlü kaygılarla kapısını bile çalmaya çekindiğimiz komşularımızın hatırlar, onların duasını alırız.

Her koyun kendi bacağından asılır, ateş düştüğü yeri yakar gibi yanlış algılarımızı düzeltir ve o ateşin bütün mahalleyi hatta dünyayı sarabileceğini anlar ona göre tedbir alırız. Böylece ibret alır, kendimize çeki düzen veririz. Rutinin dışına çıkar ve hayatı, dünyayı, eşyayı ve daha da önemlisi insanı tekrar anlama yoluna gireriz.