Corona virüs ve komşu hakkı

Corona virüs ve komşu hakkı

“Civar” dilimize Arapçadan geçmiş ve “Yakın yer, çevre, yöre, etraf” manalarına kullanılan bir kelime. Sıfat olarak ise yakın ve komşu demek. Ayni kökten üretilen “ciran” yani komşu ise dini literatürde çok önemli bir yere sahip. İslam’da da komşu sevgisi Allah ve Peygamber sevgisinden sonra önemli bir konumda. Öyle ki, bu durum bütün ilahi dinlerde benzer

DR. MUSTAFA AKDAĞ 01 Nisan 2020 DR. MUSTAFA AKDAĞ

“Civar” dilimize Arapçadan geçmiş ve “Yakın yer, çevre, yöre, etraf” manalarına kullanılan bir kelime. Sıfat olarak ise yakın ve komşu demek. Ayni kökten üretilen “ciran” yani komşu ise dini literatürde çok önemli bir yere sahip. İslam’da da komşu sevgisi Allah ve Peygamber sevgisinden sonra önemli bir konumda.

Öyle ki, bu durum bütün ilahi dinlerde benzer şekilde önem arz etmekte ve Kuran’da Al-i İmran 64 de anlatılan “aramızdaki ortak noktalardan” birisi.

Ayrıca, Kuran’da iyilik yapmanın önemi de ısrarla anlatılmış ve buna öncelikli yakınlara (yakınındakilere, komşulara) destek olunarak başlanacağı da vurgulanmıştır. Hadislerde ise “insanın kendisi için istediğini komşusu için de istemedikçe tam iman etmiş olmayacağı” ifade edilir. Hatta Cebrail as. komşunun önemini o kadar ısrarla vurgulayınca O (SAV): “Neredeyse komşuları birbirine mirasçı yapacak sandım (yani komşuları yakın akraba derecesinde addedeceğini sandım)” demiştir.

Eski ve Yeni Ahit’te de “Komşunu kendin gibi seveceksin” (Leviller, 19/18-20; Matta 22/38-44) buyruğu esas teşkil eder.

Peki, normal zamanlarda bu derece önemli olan bu hüküm, olağanüstü dönemlerde de çok önemli değil midir.?

İçinden geçtiğimiz bu zorlu dönemde de Corona Virüs sebebiyle ağır sosyal travmalar  yaşanmakta ve maalesef uzun süre yaşanmaya devam edecek gibi. Bu yüzden, elbette her şeyden önce bir insan olarak, yukarıda anlatılan çerçevede, komşularımıza, çevremize, kimliği dini ne olursa olsun hemen herkese, uzatabildiğimiz kadar yardım eli uzatmamız gerektiği kanaatindeyim. Bunu dini, ahlaki veya insani bir vazife olarak da görebiliriz, ama özellikle de içinde bulunduğumuz, bize iş, aş, eş ve özgürlükler temin etme cömertliğini gösteren bu topluma karşı bir vazife olarak da görmeliyiz.

Önyargıları, varsa daha önce yaşanmış tatsızlıkları bir tarafa bırakarak, madden-manen bu dostlarımızın yanlarında olmalıyız.

Peki, yanında olalım ama ne yapabilirim ki? Diye soracak olursak; işe hal ve hatır sorarak başlayabiliriz. Dinimizin selamı yayma hususundaki tavsiyesini de düşünürsek,  inanın böyle zor bir dönemde küçücük bir selam veya tebessüm çok manalar ifade edecektir. Kimsesi olmayan, arayanı soranı olmayan, kapısını çalan bulunmayan bu insanlar, bir selamımız ile çok mutlu olacaklardır.

Ayrıca, belirli bir adabı muaşeret çerçevesinde ve kendimizin ve muhatabımızın sağlığını da tehlikeye atmadan yapacağımız her türlü yardım da çok makbule geçecektir.

Biz bunu bir karşılık beklediğimiz için yapmayacağız elbette. Ama bilmeliyiz ki, insanoğlunu fıtratı gereği kendisine özellikle de zor zamanlarında yapılan yardımı asla unutmaz, bunu da unutmayacaktır. Topluma bu sayede kardeşlik ve barış tohumları ekilecektir.

Örneğin, bu dönemde yapılabilecek en önemli yardımlardan bir tanesi de, salgın sebebi ile evlerinden çıkamayan komşu ve tanıdıklarımızın alışveriş vb. temel ihtiyaçlarını karşılamak olacaktır.

Çevremizde yardıma ihtiyaç duyan kimse yoksa, mahallemizin marketine ilan asabilir, komşularımızın posta kutularına not bırakıp yardım teklifimizi iletebiliriz.

Özellikle teknolojinin geliştiği bir devirde, sosyal medya, ağlar ve benzeri medyumları kullanarak ilanımızı bulunduğumuz semte yayabilir, teklifimizi genişletebiliriz.

Bu konuda örnek olması açısından şahsi bir tecrübemi paylaşmak istiyorum:

Karantina çağrısı başladığı ilk günlerde ben de yukarıda belirttiğim şekilde ilk komşularıma hal hatır sorup ihtiyaçlarını karşılama noktasında teklifte bulundum. Hepsi de çok mutlu oldular ve kibarca teşekkür edip, nazikçe ihtiyaçlarının olmadığını ilettiler. Bunun üzerine ben de teklifimi, aslında çok sıklıkla kullanmasam da daha önceden açmış olduğum “nebenan” sosyal-komşu ağı hesabından duyurdum. Çok kısa süre içinde, çoğunluğu Alman onlarca insan teşekkürlerini ilettiler ve bu yapmış olduğum hareketin, böyle hassas ve zor bir dönemde sosyal ve toplumsal dayanışma adına çok güzel bir örnek olduğunu ifade ettiler.

Şahsen bunu Müslüman bir Türk kimliği ile yapıyor olmam, içinde bulunduğum bu toplumun bir parçası olduğumu ifade sadedinde benim için de çok önem arz ediyordu. Hem bunu bilfiil vurgulama fırsatı bulmuştum hem de sözde değil gerçekte de bu duyguya sahip olduğumu göstererek kalpten kalbe bağlar oluşturmuştum.

Kısa süre içerisinde çağrım karşılık buldu ve kendilerinin de muhtaç olanlara yardım edebileceğini belirten başka yardım gönüllüleri ile de tanışmış oldum.

Ertesi gün oturduğum bölgeye 4 km mesafede yaşayan ve sağlık sorunları da olan emekli bir bayan yardım talebinde bulundu. İlaçlarının alınması gerekiyordu ve alışverişe ihtiyacı vardı.

Ben, hem çağrım karşılık bulduğu için, hem de gerçekten Allah rızası için bir muhtaca yardım etme fırsatı bulduğum için çok sevinmiştim.

Sabah verdiği adrese gittim. Elbette bu durum onun için de yeni bir şeydi. Bu yüzden biraz da çekingen davrandığını sezdim. Neticede tanımadığı biri idim. Onu biraz rahatlatmak adına, kendimi tanıttım, bu işi yapmaktaki amacımı nazikçe ifade ettim. Herhangi bir maddi karşılık beklemediğimi beyan ettim.

İki saat içinde hem ilaçlarını hem de alışverişini temin edip evine götürünce çok mutlu olmuştu. Teşekkür mahiyetinde bahşiş vermek istedi, ben reddedince hem çok şaşırdı hem de duygulandı. Eğer salgın olmasa içeri buyur ederdim, bir şeyler içerdik ama dedi. Biraz da mahcup bir eda ile gerçi sen Müslümansın, şarap da içmezsin sanırım dedi. Ben de şahsen alkol kullanmadığımı, kullananların ise kendi tercihleri olduğunu için saygı duyduğumu ifade ettim.

Aslında kapı aralığında bile olsa daha uzun muhabbet etme istediğini fark ettim. Ama hem zaman darlığı sebebiyle hem de daha fazla rahatsız etmemek için ben de nazikçe müsaade istedim. Yine ihtiyaç duyarsa çekinmeden söylemesini rica ettim.

İçimde, muhtaç bir insana yardım etmiş olmanın verdiği huzurla arabama oturmuştum ki hala balkondan tebessüm ile el salladığını gördüm.

Eve dönünce telefonuma gönderdiği samimi mesaj beni çok etkilemişti:

“Sevgili Mustafa, doktor, eczane ve market alışverişlerimi eksiksiz yaptığından dolayı çok teşekkür ederim. Gelen poşetleri açarken kendimi adeta Weihnachten (Noel) da gelen hediye paketlerini açar gibi hissettim. Her şey muhteşem.” diye yazmıştı.

Sonra görüştüğümüzde de ulusal bir gazeteyi arayıp bütün bu olanları anlattığını, ve hadiseden ne kadar çok etkilendiğini ifade ettiğini söyledi.

Bendeniz de bu vesile ile hem bir dost kazanmış oldum, hem de bir vatandaş olarak toplum adına insani bir görevi yerine getirmiş olmanın huzurunu tattım.