Emine Bulut cinayetinin getirdiği problemler!

Emine Bulut cinayetinin getirdiği problemler!

Emine Bulut cinayeti tüm ülkeyi sarstı ve dikkatleri her gün işlenen kadın cinayetlerine bir kez daha çekti. Tabii bu sosyal medyada yeni, hararetli tartışmaları da beraberinde getirdi. Sayfa arkadaşlarım olan bazı erkeklerin (özellikle boşanmış ve eski eşlerine ödemek zorunda kaldıkları nafakadan dolayı muzdarip olanlar) öncelikli olarak Türkiye’deki toplumsal cinsiyet eşitsizliğine bakış açılarında para, mal, mülk

MELEK KANDİLLİ 29 Ağustos 2019 MELEK KANDİLLİ

Emine Bulut cinayeti tüm ülkeyi sarstı ve dikkatleri her gün işlenen kadın cinayetlerine bir kez daha çekti. Tabii bu sosyal medyada yeni, hararetli tartışmaları da beraberinde getirdi.

Sayfa arkadaşlarım olan bazı erkeklerin (özellikle boşanmış ve eski eşlerine ödemek zorunda kaldıkları nafakadan dolayı muzdarip olanlar) öncelikli olarak Türkiye’deki toplumsal cinsiyet eşitsizliğine bakış açılarında para, mal, mülk konusunu ön planda tutarak, konuya kendi eleştirilerini ve değerlendirmelerini getirdiler.

Bu bakış açısı, ücret karşılığı emeğin, kadınların eğitiminin ve çalışmasının, piyasadaki çalışma şartlarının kadınlara uygun hale getirilmesinin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor.

Eski kadın ve erkek rol kalıplarında, erkeğin dışarIda çalışması, para kazanması, kadının ev içi hizmeti ve çocuk bakımı olarak çok net ayrılmıştı ve bunu ne kadın ne de erkek tartışmazdı. Boşanmalar nadiren olur, genelde erkekler başka bir kadın için evi terk ederlerdi.

Kadınların ayrılma, boşanma lüksü pek yoktu. Zaten ayrılan kadın baba evine geri dönmek zorunda kalır, bazen çocuklarını bile ailesi kabul etmez veya eski eş kadına vermezdi. Aile çoğu zaman bu kadınları başka bir adamla evlendirirdi, kadınların bu konulara dair karar yetkileri yoktu ve toplumda da bu durum erkek egemen uygulamadan yana kabul görürdü.

Kadınların çalışma hayatına atılması, ekonomik bağımsızlığını elde etmesi ve medeni hukukta boşanma mevzuatının Avrupa normlarına uygun olarak yasal düzenlemelerle değişmesi, (bu değişmelerin çoğu kadın örgütlerinin ve feminist hareketin uzun ve zorlu mücadeleleri ile kazanılmış haklardır) kadınların şiddet, aldatma, aileye baskı yapma, çalışmama vb.. gibi sebeplerden boşanma taleplerini arttırdı.

Türkiye sanayi ülkesi olmadığı için ve hala sosyal yaşamda ve çalışma hayatında kadınlar yoğun olarak varlık göstermediğinden dolayı ev hanımı dediğimiz veya Avrupa ülkelerininde bir çoğunda var olan hamilelik ve çocuk bakımının kadına yüklenmesinden dolayı, çalışan kadınlarında evde kalması, ücret karşılığı çalışmaması boşanmalarda çalışan kocanın boşandığı eşine de çocuklarının yanı sıra nafaka ödemesini mecburi hale getiriyor.
Anladığım kadarı ile toplumsal cinsiyet sorununda bu erkekler için öncelikli bir sorun teşkil ediyor.

Oysa burdaki en büyük adaletsizlik emeğin ücret karşılığı olanını görmek, ev içi ücretsiz emeği, çocuk bakımını, hasta bakımını ve yaşlı bakımını hiç bir erkeğin ve hatta kadınlarında emek olarak görmemesi. “Ev içi emek, 2002’de yeni Medeni Kanun’un yürürlüğe girmesiyle mal paylaşımı davalarında “yüzde 50’lik katılım payı” olarak hesaplanmaya başlandı.

İktisatçılar ise ev içi emeğin, milli gelire en az yüzde 25’lik katkısı olduğunu hesaplıyor. Ancak bu getiri ekonomik verilere yansıtılmıyor. İktisatçılar, evli erkeklere çalışmayan eşleri için ödenen ‘aile katkısı’nın, hem çalışan hem de çalışmayan tüm kadınlara emeklilik primi olarak ödenmesinden yana.”

Bunun yanı sıra kadınların eğitim alması, meslek edinmeleri ve hayatın her alanında çalışabilmeleri için de gerekli tüm değişimlerin bir an önce çıkarılması ve devletin kadın işçi ve kalifiye eleman, çırak çalıştıran iş yerlerine teşvik primi vb.. ödeyerek kadınların istihdamının önündeki ön yargı ve engelleri kaldırması gerekmektedir.

Çalışan anneler ve babaların çocuklarının kalabileceği kreşler, çocuk bakım evleri parasız olmalı, anaokul öğretmenleri ve sosyal pedagoglar çoğalmalı.

Hamilelik sonrası Almanya gibi ülkelerde olduğu gibi anne ve baba evde en az 3 yıl kalabilmeli, işine geri dönme garantisi olmalı, dönüşümlü olmalı. (isveç´te 6 ay anne, 6 ay baba işyerinden izin alarak evde bebeklerine bakıyorlar ve 1 yaşından sonra kreş ve yuvalar çocukları kabul etmek zorunda yasal olarak.)

Evde hasta ve yaşlılara bakan kadınların sosyal güvencesi olmalı ve en önemli konulardan biride hizmet sektörünün (hemşire, hasta bakıcı, sosyal pedagog, anaokulu öğretmeni, yaşlı bakıcısı, temizlikçi, tarım işçisi, sezonluk işçi) çok düşük maaşlarla ücretlendirilmesi, iş şartlarının buna nazaran zorluğu bu sektörü erkeklerin tercih etmemesini sağlıyor ve piyasa bu durumda iş bulmakta zorlanan kadınları ucuz iş gücü olarak kullanıyor. Tabiki hem boşanmalarda hem emeklilikte bu durumlar kadınların aleyhine işliyor.

Bu kabul edilemez, çocuk bakımı ve eğitimi, hasta ve yaşlı bakımı, aile için olduğu kadar toplum içinde çok önemlidir ve sadece kadın sorunu olarak görülemez. Tüm toplumu ve erkekleri de ilgilendiren önemli bir sorundur.

Bu anlamda tüm bu sorunlar ve buraya yazamadığım (erkek şiddeti, devlet şiddeti, hayvana karşı şiddet, işkence, savaşlar ve tecavüz, taciz,çocuk istismarı, dinlerin kadına bakışı, kadının toplumdaki yeri,cinselliğe ve kadın cinselliğine bakış açısı, kapitalizmin sömürü sistemi, doğanın sömürüsü, vb) bir çok sorunu tartışmadan, konuşmadan sorunu nafaka, mal paylaşımı, çocuk nafakasına direk bağlayarak erkek şiddetini haklı çıkarmaya çalışmak büyük haksızlıktır.

Ya hep birlikte konuşarak, tartışarak, bu sorunları çözmek adına, yaşam modellerimizi; cinsiyet eşitliği, toplumsal cinsiyet anlayışı, refahın adaletli dağılımı, çocukların, kadınların sosyal güvencesini ve tabiiki şiddetsiz birlikte yaşam için gerekli sosyal eğitimi nasıl değiştireceğimizi düşünüp, yeniliğe açık olacağız veya cinsler arası sorunları farklı biçimlerle ele alıp, birbirimize öfkelenip, zaten zor olan yaşam şartlarımızı daha da zorlaştıracağız..

Bu artık kadınların ve erkeklerin, sorunun ne kadar derin ve aslında her sınıfı ve her cinsi kapsadığının farkında olmasına bağlı.

ÖNE ÇIKANLAR