Sevilen kişi, sevebilme yeteneğini elde eder

Sevme ve sevilme güzel bir duygudur. Bu duygunun karşılıklı olarak yaşanması ise daha da güzeldir. Zira sevgilerini birbirlerine söz ve davranışlarıyla hissettirenler, aralarında güçlü bir bağ kurarlar. Sevgi alışverişi karşılıklı olarak sürdükçe bu bağlar daha da kuvvetlenir. Sevgi kâinatın mayası ve varlık sebebidir. Nasıl ki Yüce Yaratıcı kâinatın hamuruna sevgi mayasını koyup öylece yaratmış, aynen

MEHMET TOY 01 Ocak 2018 MEHMET TOY

Sevme ve sevilme güzel bir duygudur. Bu duygunun karşılıklı olarak yaşanması ise daha da güzeldir.

Zira sevgilerini birbirlerine söz ve davranışlarıyla hissettirenler, aralarında güçlü bir bağ kurarlar. Sevgi alışverişi karşılıklı olarak sürdükçe bu bağlar daha da kuvvetlenir.

Sevgi kâinatın mayası ve varlık sebebidir. Nasıl ki Yüce Yaratıcı kâinatın hamuruna sevgi mayasını koyup öylece yaratmış, aynen öyle de eşref-i mahlûk olarak yaratılan insanın fıtratına da bu duyguyu koymuştur.

Çünkü sevmek ve sevilmek bir ihtiyaçtır. Koskoca küreleri sevgiyle birbirine bağlayıp, intizamla yollarına kusursuz devam ettiren Allah, insanları bu sevgi bağı ile birbirlerine bağlayarak ebedi âleme doğru yol aldırmaktadır.

Yüce Yaratıcı insanı sevgiyle, severek yaratmış ve bu sevme duygusunu insanların birbirlerine karşı kullanmasını murâd etmiştir.

Sevgi bir ihtiyaçtır. İhtiyaç olduğu için de bu duygu insanın içerisine ta doğuştan konulmuştur. Sevmek veya sevebilmek ise doğuştan olmayıp sonradan kazanılan bir duygudur. Doğuştan olmadığı için de bir gayret gerektirir.

Çocukluk yıllarında sevilmeyi tatmak, sevebilme becerisini kazandırır. Bilhassa bu dönemde anne, çocuğuna şefkat duygusuyla içindeki sevgisini aktarabilirse, ona sevebilme becerisini kazandırmış olur. İnsan sevildikçe gelişir, sevilen insan da içerisindeki duyguları bir başkasına rahatlıkla aktarabilir.

Sevgi; almak değil, vermektir. Sevebilmek aynı zamanda bir yetenek işidir. Bu yetenek çocukluk yıllarından itibaren kazanılan bir iştir. Sevilmiş olan kişi ancak bir başkasını sevebilir. Sevilmeyen, sevgiden mahrum bırakılan kişi sevemez,  içerisindeki sevgiyi bir başkasına aktaramaz.

Sevilen kişi ancak sevebilme yeteneğini elde edebilir. Sevilmeyen kişi bu duygudan yoksun olduğu için sevgisini yansıtamaz. Çocuk, sevgisini sergileyebilme yeteneğini anne babasından ve çevresinden zamanla, taklit yoluyla öğrenir. Sevgiyi sergileyebilme aynı zamanda bir sanattır, maharet gerektirir.

İnsanın yetenekli olması önemlidir, ancak bundan daha da önemlisi o yeteneğin ortaya çıkartılması ve uygulanmasıdır. İnsan içerisindeki sevgisini neden yeterince sergileyememektedir? Sorusu öteden beri hep sorulagelmiştir. Atalarımız “Üzüm üzüme bakarak kararır.” sözüyle bu sorunun cevabını vermişlerdir.

Çocuk, küçük yaştan itibaren sevme duygusuyla hareket eden anne babasına bakarak sevme yeteneğini elde eder. Sevmeyen, sevme duygusundan mahrum olan bir anne ve babanın yanında yetişen çocuk, sevme duygusunu elde edemez. Çünkü sevmek, görülerek ve yaşanarak elde edilebilen bir duygudur.

Seviyorum demek kolaydır, ancak uygulamada sevebilmek kolay bir iş değildir. Bir kişiye “Eşini seviyor musun?” denildiğinde “Evet, seviyorum” diyebiliyor. “O seni seviyor mu?” denildiğinde, cevabı meçhul! Çünkü sevebilmek bir maharet, bir yetenek işidir. Sevme yeteneğini kazanabilenler ancak sevgilerini ifade edebilirler.

İnsan eşini sever ancak bu sevgisini yeterince yansıtamayabilir. Önemli olan sevmek değil sevmeyi becerebilmektir. “Ben içimden seviyorum” demek çözüm değildir. Çözüm sevgiyi davranışlarla ortaya koyabilmektir.

Nasıl sevebileceğini bilemeyenler sevgilerini yeterince yansıtamazlar. Ne yazık ki ayrılmaların ve aldatmaların temelinde yatan sorunlardan biri, belki de en önemlisi sevginin yeterince yansıtılamamasıdır.

Kalpte bulunan sevgi kalbe gömülmemeli, dil ile de ifade edilmelidir. Sevginin ifade edilmesi sevme yeteneğini geliştirir. Bir de bu sevgi gönülden yapılabilirse muhatabı kendine bir bağ gibi bağlar. O zaman bu bağ asla çözülmeyen, açılmayan kördüğüm gibi olur.

Kalpte bulunan sevgi kalpte kalmamalı, dil ile de beyan edilmelidir. Ben eşimi “İçimden seviyorum” sözü bir eş için tatmin edici bulunmaz. Eşiniz sevginizi fark edemiyorsa ya da siz sevginizi ona tam yansıtamıyorsanız eşiniz içinizde beslediğiniz bu sevginizi göremeyecek, dolayısıyla sevginizden emin olamayacaktır.

Eşler birbirlerinin sevgi dillerini öğrenmek ve o dili aralarında kullanmak zorundadırlar. Bazı eşler sevgiyi; kendilerine sözel olarak ifade edilmesini, kimileri birtakım notlarla, kimileri davranışlarla ve kimileri de hediyelerle hissettirilmesini isterler. Allah Resûlü (sas) “Birbirinizi seviyorsanız sevdiğinizi söyleyin.” buyurmaktadır.

Sevgi nasıl ifade edilirse edilsin, ifade edilen bu sevgi her daim Allah (cc) için olmalıdır. Hanım beyine, bey hanımına sevgi sözcüklerini telaffuz etmiyorsa o evlilikte eksik olan bir şey var demektir. Nitekim Allah Resûlü (sas) eşlerin birbirlerini sevmelerini istemekte ve hatta “Birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olmazsınız.” ikazında bulunmaktadır.

Paylaştıkça çoğalan tek şey sevgidir. Sevgide son yoktur. O halde siz de her gün, belki de her vakit sevginizi ifade edin. Sevgi yuvanızda açan gülleriniz olsun; hayatınıza huzur, mutluluk ve neşe katsın. Sevgiyle birleşen elleriniz ve kalpleriniz bir daha hiç ayrılmasın.

Her zaman gözleriniz sevgi dolu baksın, baksın ki gününüz, birbirinizi daha çok severek ve birbirinize daha çok bağlanarak geçsin. Hayat boyu birlikte yaşamaya karar verdiğiniz evlilik yaşamınızda, sevginizi birbirinize yansıtabilmek dileğiyle…