İlgi, sevginin oksijen deposudur

İlgi yakınlık duyma, öncelik tanıma, bağlılık, dikkati belirli bir şey üzerinde toplama gibi manalara gelmektedir. Dahası ilgi, insanın değerli ve özel olduğunu hissettiren bir yaklaşım tarzıdır. İlgide “Seni düşünüyorum, seni önemsiyorum, benim için sen değerlisin, ihtiyaçlarına duyarlıyım!” gibi mesajlar vardır. Yerine göre küçük ve basit ancak netice itibarıyla büyük güzelliklere kapılar açan bu davranışlar, aslında

MEHMET TOY 18 Eylül 2017 MEHMET TOY

İlgi yakınlık duyma, öncelik tanıma, bağlılık, dikkati belirli bir şey üzerinde toplama gibi manalara gelmektedir.

Dahası ilgi, insanın değerli ve özel olduğunu hissettiren bir yaklaşım tarzıdır. İlgide “Seni düşünüyorum, seni önemsiyorum, benim için sen değerlisin, ihtiyaçlarına duyarlıyım!” gibi mesajlar vardır.

Yerine göre küçük ve basit ancak netice itibarıyla büyük güzelliklere kapılar açan bu davranışlar, aslında evlilik için olmazsa olmaz bir yaşam tarzıdır. Her nedense sevdiklerini elde edenler, evlendikten sonra birbirlerine karşı yeterli ilgiyi göster(e)miyorlar. Oysaki evliliğin ilk günlerinde gösterilen ilgi ve alaka bir ömür boyu devam ettirilebilse eğer, yuvada huzur ve mutluluk eksik olmayacaktır.

Evlilik, narin ve nazenin güllere benzer, özenle bakım ister. Nasıl ki bir bahçede güllerin solmaması ve kurumaması adına her gün bakıma ihtiyaç vardır.

Aynen öyle de eşler, evlilik bahçesinde yetişen güller gibidirler, evlilik bahçesini soldurmama adına birbirlerinin ilgi ve alakasına muhtaçtırlar. İlgi, evliliğin bakımını yapan, onu onaran kısacası ebediyete beraber yürüyen eşlerin gönüllerini tamir eden bir duygu, bir yaklaşımdır.

Bazen çok küçük ve önemsiz gibi gözüken bir tebessüm, kapıda uğurlama ve karşılama, güler yüzle “hoş geldin” deme, yapılan gayretleri görüp teşekkür ve takdir etme, anlatılanları sabırla dinleme, duygulara tercüman olma, arada bir güzel söz söyleme, özel günleri hatırlayıp bir hediye alma, beraber vakit geçirme, sevinçleri, üzüntüleri ve sıkıntıları beraberce paylaşma…

Bütün bunlar küçük birer davranış olarak görülse de, aslında bu davranışlar gönül bağını kuvvetlendiren kılcallar gibidir; evliliği yeşertir ve ona hayatiyet kazandırır.

Dünyanın cazibedar güzelliklerine kapılan eşler, dikkatlerini sağda solda o kadar dağıtıyorlar ki adeta birbirlerine bakamaz, birbirlerini göremez, duyamaz, hissedemez hatta “gözbebeğim“ dediği eşinin gözlerinden hislerini okuyamaz hale geldiler.

Yuvada mutluluğun devamı adına, eşlerin birbirlerine biraz daha fazla ilgi ve alaka göstermeleri ve özellikle göz göze gelerek birbirlerinin hislerine tercüman olmaları çok önemlidir.

Hz. Eyyub (as) malum hastalığa yakalanmış, bütün vücudu yaralar içerisinde kalmıştı. Yıllar sonra bu elim hastalıktan kurtulmuş, genç görünümlü bir insan hüviyetine kavuşmuştu.

Hanımı hastalığı esnasında onu zaman zaman ziyaret eder, ihtiyaçlarını karşılardı. Yine bir gelişinde, o yaralar içerisinde olan kocasını bulamaz.

O esnada orada bir genç bulunmaktadır, ona sorar: “Burada vücudu yaralarla kaplı bir ihtiyar vardı, onu gördün mü?“ der. O da: “Aradığın kişi yanında, karşında, hele bir bak gözlerine!” Bunun üzerine hanımı ona bakar ve onu gözbebeklerinden tanır.

Evet, gözler yalan söylemez. Ruhun derinliklerine bu pencereden bakılır. Ruhun ve ruha bağlı hislerin ihtiyaçları buradan görülür, buradan okunur ve bu ihtiyaçlara buradan cevaplar verilir.

İlgilenmek gözlere dikkatlice bakabilmektir. Eşler, birbirlerinin gözlerine dikkatlice bakabilmeli fakat bu bakış “yılan bakışı” şeklinde olmamalıdır.

Eşlerin vazifelerinden biri de birbirlerine karşı ilgi ve alaka göstermeleri ve baş başa vakit geçirmeleridir. Allah Resûlü (sas) buna özen göstermiş, bütün yoğunluğuna rağmen eşlerini ihmal etmemiş, gün içerisinde mutlaka aile fertleriyle bir arada bulunmaya özen göstermiştir.

Ne yorgunluğu ne ibadeti ne de insanlara karşı vazifeleri buna mani olmamıştı. O (sas), ailesi ile birlikte olduğunda onlarla sohbet eder, onların hal ve hatırlarını sorar, faziletlerini söyler, duygularına tercüman olur, onlara latife yapar dahası sıkıntısını ve mutluluğunu onlarla paylaşırdı.

Allah Resûlü (sas), kadınların her yönden beklediği ilgiyi gösterirdi. “Erkeğin hanımına harcadığı her şey sadakadır.” derdi. Sadece nafakası ile ilgilenmez, duygu dünyasıyla da ilgilenirdi.

Onlara, özel seçilmiş kelimelerle hitap ederdi. Onları sevdiğine dair sevgi sözcüklerini kullanmaktan kaçınmazdı. Hz. Aişe’ye (r.aha) özel bir sevgi sözcüğü vardı. O da ”Gözbebeğim” idi.

Evet, eşleri Onun için gözbebeğiydi. Eşinin konuşmasını isteyen ve eşinin konuşmasından dolayı gönlü ferahlayan bir eşti. O, gözbebeklerini hiç kırmadı. Peygamberliğin ağır yükünü hissettiği zamanlarda Aişe’nin elini tutar ”Ferahlat ya Aişe!” der, bazen de ”Konuş, konuş ki gönlümüz açılsın!” derdi.

Allah Resûlü (sas) eşlerine sürekli güler yüzle, hassas, şefkatli, ilgili, her gün hal hatır soran bir tarzda davranır; bir üslup olarak eşine “Ayşecik” diye hitap ederdi.

O (sas) buyurdu: “Ahlakı en güzel olanınız, eşlerine en iyi davrananızdır. En hayırlınız, ailesi için hayırlı olandır. Bana gelince, ben aileme karşı en hayırlı olanınızım.” derdi. Yine O (sas) eşiyle beraber, eşinin yakınlarına da ilgi alaka gösterirdi.

Hz. Hatice’nin (r.aha) vefatından sonra bir vefa olarak onun arkadaşlarıyla ilgilenir, onlara hürmet ederdi. Evet, O (sas) örnek timsali bir eşti ve bir eşle nasıl ilgilenmesi gerektiğini tüm dünyaya öğreten bir rehberdi.