Ergenlikte erkek çocuğun davranışları

Erkek çocuk, ergenlik döneminde içinde yaşadığı duygu yoğunluğunu agresif davranışlar şeklinde dışarı yansıtır. Bu yönüyle sürekli agresif ve hırçın olur. Ergenliğe giren çocuk, hayatında bazı durumları ilk defa yaşar, bu da onda suçluluk duygusu oluşturur. Bu dönemde, yaşadığı çalkantılı ruh hali nedeniyle özellikle babadan uzaklaşmaya başlar. Duygularının yerli yerine oturmamasından dolayı bazı şeyleri aşamaz, duygularının

MEHMET TOY 03 Nisan 2018 MEHMET TOY

Erkek çocuk, ergenlik döneminde içinde yaşadığı duygu yoğunluğunu agresif davranışlar şeklinde dışarı yansıtır.

Bu yönüyle sürekli agresif ve hırçın olur. Ergenliğe giren çocuk, hayatında bazı durumları ilk defa yaşar, bu da onda suçluluk duygusu oluşturur. Bu dönemde, yaşadığı çalkantılı ruh hali nedeniyle özellikle babadan uzaklaşmaya başlar.

Duygularının yerli yerine oturmamasından dolayı bazı şeyleri aşamaz, duygularının sorgulanmasına ani tepki gösterir. Ruh haleti sağlıklı iletişime müsaade etmez, ailesiyle iletişim kurmada zorlanır ve bu konuda istekli davranmaz.

Agresif ve hırçın olur

Erkek ergen çocuk ergenlik sürecinde agresif ve hırçın olur; sinirlilik ve saldırganlık hali içerisine girer. Evde öfkesine hâkim olamaz, yer yer bağırıp çağırır. Buda anne-baba tarafından bir güç gösterisi şeklinde algılanır.

Aslında bu davranışlar ergenin doğal bir süreç içerisinde olduğunu gösterir. Anne-baba bu durumu olgunlukla karşılaması gerekir. Yoksa “Ne kızıyorsun? Ne bağırıyorsun? Anne-babana karşı mı geliyorsun? Gelirsem senin yanına gösteririm.” şeklindeki olumsuz hitaplar çocuğu daha da saldırgan hale getirir ve agresifliğini iyice artırır.

Ergen çocuk bir arı kovanı gibidir; dokunulduğu anda huysuzlaşır, sıkıntı ve zarar verici davranışlar içerisine girer. Bu yüzden erkek çocuğa daha anlayışlı davranarak hırçınlığını en aza indirmek gerekir.

Suçluluk duygusu oluşur

Ergenin hırçınlık göstermesinin bir sebebi de kendisini suçlu görmesidir. Bu suçluluk duygusu garip bir durumdur. Aslında ergen, kendisi bizzat suç işlediğinden dolayı bu duygu içerisine girmez; bazı durumları ilk defa yaşadığından dolayı suçluluk psikolojisi içerisine girer.

Gece rüya görür kendisini suçlu hisseder. Gördüğü bu rüyasını ve neticesini kimseyle paylaşamaz. O zamana kadar hiçbir şeyini saklamayan, her şeyini anne-babasıyla paylaşan çocuk, bedeninde meydana gelen bu acayiplikleri bir başkasıyla paylaşmaktan çekinir.

Belki başta bir kaç defa yaşadıklarını söylese de, daha sonra bu tuhaf halleri; hayalleri, hazları, rüyaları anne-babasından gizler ve kendisiyle baş başa kalır. Adeta kendisini küçük bir kulübenin içerisine hapsedilmiş gibi görür. Bu ruh haleti bir yönüyle suçluluğu da beraberinde getirir.

Bu da hırçın ve agresif davranışlar şeklinde etrafa yansır. Çocuğun yaşadığı bu durum geçici bir süreçtir. Anne-baba, çocuğu bu haliyle kabullenerek, yaşadığı bu olumsuzlukları teşhir etmeden ona yardımcı olmaya çalışmalıdır.

Babadan uzaklaşma başlar

Ergenlik sürecine giren çocuk içinde yaşadığı çalkantılı durumdan dolayı babadan bir süreliğine uzaklaşır. Baba, ne zaman çocuğun başını okşayacak olsa çocuk kafasını çeker; yolda yürürken koluna girse kolunu çeker; evde yanına oturmak için davet etse yanına oturmak istemez.

Çocuk bu davranışlarını babasına karşı tavır aldığından dolayı değil, ruhunda yaşadığı bir takım duygulardan dolayı gösterir. Bu durumda baba “Çocuğum benden uzaklaşıyor, bana yaklaşmıyor, benden koptu, ne kadar söylersem söyleyeyim benimle oturmuyor, gezmiyor, konuşmuyor.” gibi, kaygı verici şikâyetlerde bulunup telaşa kapılmamalıdır.

Çocuğun bu tavrı gayet normaldir, aksi durumda anormal olur. Babaya karşı uzaklaşmanın en şiddetli yaşandığı bu dönemde baba, çocuğu kendisine yakınlaştırmaya zorlarsa çatışmaların yaşanması kaçınılmaz olur.

Çocuğun bu durumu görülmeli ve aykırı davranışları anlayışla karşılanmalıdır. Baba-oğul çatışmasının yaşanmaması adına, yanlış anlaşılmaya muhal verilmeden, imkân dâhilinde, kısa süreliğine, geçici olarak çocuğun babadan ayrı kalması isabetli olur.

Duygularının sorgulanmasına tepki gösterir

Erkek çocuk, duygularının sorgulanmasından hoşlanmaz. Sorgulandığını hissederse hemen tepki gösterir. O yüzden onun duygu dünyasına fazla dokunmamak gerekir.

Örneğin “Oğlum artık sen evlilik çağına geldin,  seni evlendirsek!” denildiği zaman, çocuk alınır, hatta buna çok sinirlenir. Yapılan bu teklif karşısında istenmedik tepki bile verebilir. Neden? Çünkü çocuk ruh hali itibariyle çalkantılı bir dönem içerisindedir, bazı şeyleri içerisinde daha aşamamıştır. Böyle bir ruh haleti taşıyan çocuğa evlilikten bahsetmek, kendisini suçlamak olarak algılar.

Ergenliğin ilk döneminde, çocuğun duygusuna hitap eden bu gibi sorular sorulmaması gerekir. Bu sorular ancak çalkantılı dönem geçtikten sona sorulabilir. Çocuk bu dönemde yaşadığı durumları etrafına hissettirmiyor olsa da, içerisinde bu duyguları yaşar. Bu yüzden duygu dünyasına dokunmamak gerekir.

İletişim kurma isteği azalır

Ergenlik döneminde erkek çocukta iletişim kurma isteği birden bire kesilir. Nedeni ise suçluluk duygusudur. Suçluluk duygusu taşıyan çocuk sıkıntılarını anne-babası ile konuşmak ve paylaşmak istemez.

Bu yüzden çocuğu kolundan, kanadından tutarak konuşmaya zorlamamak, özellikle istemediği şeylerde bunu hiç yapmamak gerekir. Evet, ergen çekimser olabilir, eğer çocukluk yılları iyi geçirilmiş ise o geçici çekimserlik kısa sürede sona erer.

Ergenin bu iletişim yönünü sorun yapmamak, oturmamış duyguları oturuncaya kadar biraz esnek davranmak ve bu halini anlamaya çalışmak gerekir. Yoksa çocuk “Bizden koptu” deyip telaşa kapılmak iletişimi daha da aksatır.

Eğer çocuğun duygu dünyası tam oturmamışsa, konuşmak şöyle dursun yemek yeme duygusu bile tam gelişmez, boğazından aşağı bir lokma bile geçmez. Onun için bırakın ergeni, duyguları oturmaya başlayıncaya kadar kendini dinlesin.