Çocuğu anlamanın yolu dinlemeden geçer

Birisine ‘dinle’ deriz de, dinlemenin nasıl yapılması gerektiğini kendi hayatımızda uygulayamayız. Çoğu zaman dinlediğimizi düşünür fakat çoğunlukla konuşan biz oluruz. Yer yer dinler gibi yapar fakat muhatabı mağlup etmek için içimizden fikirler üretiriz. Bazen de dinlerken muhatabın sözünü keser ona emirler yağdırırız. Bu tür bir üslupsuzluk saygısızlığın, muhataba değer vermemenin ifadesidir. Oysa dinlemek, muhatabın sözünü

MEHMET TOY 20 Kasım 2017 MEHMET TOY

Birisine ‘dinle’ deriz de, dinlemenin nasıl yapılması gerektiğini kendi hayatımızda uygulayamayız.

Çoğu zaman dinlediğimizi düşünür fakat çoğunlukla konuşan biz oluruz. Yer yer dinler gibi yapar fakat muhatabı mağlup etmek için içimizden fikirler üretiriz. Bazen de dinlerken muhatabın sözünü keser ona emirler yağdırırız.

Bu tür bir üslupsuzluk saygısızlığın, muhataba değer vermemenin ifadesidir. Oysa dinlemek, muhatabın sözünü bitirinceye kadar susmasını bilmektir.

Yetişkinler olarak birbirimize zaman ayırır, birbirimizi dinleme adına gayret gösteririz. Acaba başkalarına karşı gösterdiğimiz bu hassasiyeti kendi çocuğumuza karşı gösterebiliyor muyuz?

Dinlenilmeyen çocuk, içine kapanır ve kendisiyle iletişim kurulamayan bir kişi olur. Bununla da yetinmez, yaramazlık yaparak bütün dikkatleri üzerine çekmeye çalışır ve neticede çevresine bir türlü rahat vermez. Hal böyle olunca da anne-baba tarafından cezalandırılmaya müstahak olur.

Çocuk, evde dinlenilmediği zaman sıkılır ve ilk fırsatta çevreye açılır; arkadaşlarına gider, onlarla konuşup rahatlamak ister. Çünkü insan dinlenildiği, değer verildiği yerde bulunur ve orada kendisini rahat hisseder. Eğer çocuk evde durmak istemiyorsa orada bir sorun var demektir.

Gençliğe adım atan çocuklar, daha çok kendilerini dinleyen arkadaşlarına kulak vererek evden bir kuş gibi uçar giderler. Tekrar eve dönseler bile o evi bir otel gibi kullanırlar.

“Bizim çocuk içine kapandı konuşmuyor, evde sıkılıyor, günlerini dışarıda geçiriyor.” gibi serzenişlerde bulunmamak için, işleri bir süreliğine ertelenip çocuğa zaman ayırmak; onu dinlemek ve onunla konuşmak son derece önemlidir.

Çocuğun farklı dünyası vardır. Onun zihni henüz her şeyi tam anlamıyla ölçüp tartmaya müsait değildir. Bu durumda yapılması gereken iş, onun duygu ve düşüncesini hesaba katmak ve hareket tarzımızı ona göre ayarlamak gerekir.

Anne-baba tarafından dinlenildiğini gören çocuk, kendisine değer verilip, kabul edildiğini ve buna bağlı olarak da sevildiğini düşünür. Duygularını ifade etme imkânı bulduğunda da ‘anlaşıldım’ der ve rahatlar. Bu durum, çocuğun büyüklerine karşı saygısının artmasına ve kendisini dinleyenlere yakınlık duymasına neden olur.

Dinlemek, çocuğu bir taraftan daha duyarlı ve sorumluluk sahibi yaparken, diğer taraftan büyüklere karşı saygı duymayı öğretir. Dinlenilen ve buna bağlı olarak rahatlayan çocuklarda hürmet hissi uyanır. Hürmet hissine karşılık da şefkat yelkeni açılır. Böylece o sevgi atmosferinde, kim bilir belki de ebedi mutluluk yakalanır.

Çocuk, çok defa görünüşte yanlış fakat hakikatte kendisine göre doğru yapar. Ancak duygu ve düşüncesini büyük bir insan hassasiyeti içerisinde ifade edemediği için biz büyükler, çocuğun yanlış yaptığını düşünür, dinlemeye bile gerek görmeden ona kızar veya onu cezalandırırız.

Bu durumda çocuk niçin cezalandırıldığını ve niçin bu kadar sert tepkiye maruz kaldığını anlayamaz. Anlayamadığı için de kendisine kötülük edildiğini ve neticede sevilmediğini düşünür.

Çocuğun duygu ve düşüncesini öğrenmeden, onu yargılamak ve cezalandırmak doğru değildir. Bir çocuğun, babası için hazırladığı paket bu durumu çok güzel izah etmektedir: Çocuk, acemice paketlemiş olduğu bir kutuyu babasına uzatır; “Dün bunu senin için hazırlamıştım babacığım!” Baba, paketi alır ve açar, bakar ki paketin içi boş.

Baba bu duruma sinirlenir; “Bak çocuğum, insan bir hediye düşündüğü zaman kutuyu boş mu bırakır?” Çocuk ağlamaklı bir ses tonuyla seslenir; “Boş değildi babacığım! Kutuya senin için binlerce öpücük doldurmuştum!” der. Evet, bu olaydan da anlıyoruz ki, çocuğu dinlemeden onun duygu ve düşüncesini bilmek çok zordur.

Çocuk, okuldan veya dışarıdan eve gelinceye kadar bir sürü hadiselere maruz kalır, dolayısıyla eve gergin girer. Çocuğu rahatlatmak ve onun yanında olduğumuzu göstermek adına bütün işleri bir kenara bırakarak, çocuğu kapıda karşılamalı ve bağrımıza basmalıyız.

Bu samimi ve sıcak davranış bir nebze de olsa çocuğu rahatlatacaktır. Rahatlayan çocuk da dinlemeye hazır hale gelecek; içini dökecek, yaşadığı bütün olayları bir bir anlatacaktır.

Etkin bir dinleme yapabilmek için dikkat edilmesi gereken kurallar vardır. Bu kuralları maddeler halinde sıralayacak olursak:

Kendinizi çocuğunuzun yerine koyup, onun duygu ve düşüncesini öğrenme adına onunla empati yapın.

Anlattıklarının farkında olun ve tüm dikkatinizi ona verin.

Dinleme esnasında mümkün mertebe etrafı sessiz hale getirin.

İletişim kurarken kal dilinizin yanında hal dilinizi de kullanın ve sürekli göz teması kurun.

Dinlemek için vaktiniz yoksa uygun zamanınızı bildirin ve asla başınızdan savmayın.

Anlattıklarından dolayı yargılamayın ve de alaya almayın.

Dinlerken arada sırada ‘evet, anladım’ deyin ve bunu hareketlerinizle de gösterin.

Dinleme esnasında, çocuğunuzun fikrini ifade etme hakkına sahip olduğunu bilin ve sözünü kesmeyin.

Değer verip anlattıkları şeylere siz de değer verin ve dinlemede kusur etmeyin.

Dinleme esnasında söylediklerini tekrar edin ve doğru anlayıp anlamadığınızı kontrol edin.

Sabırla sonuna kadar dinleyin, sonunda öfkelenmeden, kızmadan ve bağırmadan konuşmayı sonlandırın.

Emirvari davranma yerine, çözüm odaklı tavsiyelerde bulunun.

Duyduklarınız hoşunuza gitmese dahi dinlemeye sabırla devam edin.