Büyü sensin, istersen çözebilirsin!

Evlilik yaşamımızda zaman zaman daraldığımız, sıkıntıya girdiğimiz anlar olmaktadır. Böyle durumlarda ağlayıp sızlamak çözüm değil aksine çözümsüzlüktür; kendimize ve eşimize zarar vermekten başka hiç bir işe yaramaz. Eşler olarak ister ve inanırsak, yaşadığımız sorunların üstesinden gelebiliriz. Yeter ki gayret edelim. Vaktiyle karı koca yeni evlenmişler ancak evlendikten kısa bir süre sonra ülkede savaş çıkmış. Adam

MEHMET TOY 07 Kasım 2017 MEHMET TOY

Evlilik yaşamımızda zaman zaman daraldığımız, sıkıntıya girdiğimiz anlar olmaktadır.

Böyle durumlarda ağlayıp sızlamak çözüm değil aksine çözümsüzlüktür; kendimize ve eşimize zarar vermekten başka hiç bir işe yaramaz.

Eşler olarak ister ve inanırsak, yaşadığımız sorunların üstesinden gelebiliriz. Yeter ki gayret edelim.

Vaktiyle karı koca yeni evlenmişler ancak evlendikten kısa bir süre sonra ülkede savaş çıkmış. Adam tekrar askere çağrılmış. Savaş bir yıl kadar devam etmiş.

Adam savaş esnasında çok büyük belalara maruz kalmış, sıkıntılar yaşamış adeta psikolojisi altüst olmuş. Bir yıl sonra adam evine geri dönmüş ancak savaş esnasında yaşadığı sıkıntılardan dolayı bir takım insani vasıflarını yitirmiş; hanımına hiç cevap vermiyor, hiç bakmıyor, onunla hiç konuşmuyor adeta ona karşı hayvani davranışlar sergiliyormuş.

Etraftan “Bu adam büyülenmiş, bu büyü çözülmelidir” diyorlarmış. Çaresiz kalan kadın, hikmetiyle meşhur olan bir bilgeye gidip durumu arz etmiş. Bilge, kadına “Sana yardım edebilirim ancak ormanda bir aslan var, onun başından bana üç tüy getirirsen, senin kocanı düzeltirim” demiş.

Kadın, aslan gibi vahşi ve saldırgan bir hayvandan tüyleri nasıl koparacağını günlerce düşünmüş ve sonunda kendisine göre üç haftalık bir plan yapmış; kasaptan et alarak aslanın yaşadığı ormana gitmiş.

Eti, aslanın gelebileceği yere bırakmış ve kendisi de oradan uzaklaşarak aslanın gelmesini beklemiş. Biraz sonra aslan uzaktan kükreyerek gelmiş, kadının varlığıyla hiç ilgilenmeden eti yemiş ve tekrar ormanın derinliklerine geri gitmiş. Bu hal bir hafta devam etmiş.

Kadın her defasında eti biraz daha yakına koyarak aslanın kendisine yaklaşmasını sağlıyormuş. İkinci hafta, kadın ormanın o kısmına gittiğinde aslanı birden bire karşısında görmüş!

Eti yavaşça aslanın yakınına bırakarak biraz geriye çekilmiş ama etin yanından tamamen uzaklaşmamış. Aslan yine kadınla ilgilenmeden eti yemiş ve inine geri dönmüş. Kadın, üçüncü hafta tekrar ormana gittiğinde aslan her zamanki gibi etin konulduğu yerde bekliyormuş.

Aslanın kendisine zarar vermeyeceğini hisseden kadın, bu defa eti yere koymadan eliyle aslana uzatmış. Aslan, kadına yavaşça yaklaşmış ve zarar vermeden elindeki eti yemeye başlamış.

Bu durumu fırsat bilen kadın yavaşça aslanın başına dokunmuş ve okşamaya başlamış. Aslanın bir şey yapmadığını görünce de yavaşça başından tüyleri kopartıvermiş.

Kadın koşarak bilgenin yanına gelmiş “Tüyleri getirdim efendim!” demiş. Bilge tüyleri eline almış ve hiçbir şey yapmadan fırlatmış.

Bu duruma şaşıran kadın adeta donakalmış! Bilge, kadına tebessümle “Büyü sensin, istersen başarabilirsin! Sen vahşi bir hayvana nasıl davranılacağını, onun yanına nasıl yaklaşılacağını, hatta başından tüyün nasıl koparılacağını başarabildiysen, kocanı da düzeltebilir, idare edebilirsin!” demiş.

Evlilik hayatı bir imtihandır, sabır ister. Cenab-ı Hak, eşleri birbirleriyle imtihan eder. Bazen eşlerden birisine hastalık verir, diğerinden sabır; tahammülü güç huylar verir, anlayış; fakirlik verir, şükür ister! “Sizi birbiriniz için imtihan aracı kıldık. Bakalım sabredecek misiniz?” (Furkan,20) der, sabra davet eder.

İmtihan dünyasında imtihanı kazanmak için eşler, yaşanan sıkıntılar karşısında pes etmemeli, birbirlerini terk etmemelidirler. Zira bu dünyada çekilen sıkıntılar ve başa gelen musibetler, varılmak istenen hedefe bakıldığında çok küçük kalır. Yaşanan geçici sıkıntıları, bir ömür boyu devam edecek zorluklar şeklinde görmemek gerekir.

Mutlu olmak elbette zor değil ama önce karar verip istemek, sonra da zahmete katlanıp gayret göstermek gerekir. Fedakârlık yapan eş kaybetmez, daima kazanan taraf olur.

Eşler arasında gösterilen gayretler aslında fedakârlık gibi görülse de aslında bu, aile hayatiyetinin devam ettirilmesi adına gerekli olan şatlardır. Önemli olan kaybedeni olmayan bir iş yapmaktır.

Bu başarıldığı takdirde eşlerden her ikisi de kazançlı çıkacaktır. Unutulmamalıdır ki fedakârlık kaybetmek değil kazanmaktır. Fedakâr eşler daima kazanan taraf olurlar.

Fedakârlık, vefalı olmayı gerektirir. Vefalı olmak üstün bir meziyet, vefalı eş de büyük bir nimettir. Yıllar geçse de verilen sözlerde sadık kalmak, karşılıklı vazifelerde kusur etmemek büyük bir meziyettir.

Bu meziyetlere sahip olan eşler evlilik hayatını mutlu bir şekilde yürütür ve hayat yolunda engellere takılıp kalmazlar. Vefa kadir ve kıymet bilmek, yaşanan olumsuzluklar karşısında pes etmemek, sonuna kadar direnmek, asla terk etmemektir.

Bu da sevgi ve merhametle olur. Bu iki haslet bir gönülde birleşince vefa duygusu ortaya çıkar. Vefa duygusunu sinesinde taşıyanlar ancak kadir ve kıymet bilirler.

Netice itibarıyla eşler, evlilik hayatında pek çok sıkıntıların yaşanacağını, engellerin bulunacağını hesaba katmalı ve bunları da fedakârlık, gayret ve duayla aşmaları gerektiğini bilmelidirler.

Eşlerin sıkıntılar karşısında sabırlı olmaları, hikmete uygun davranmaları, birbirlerine karşı vefalı davranmaları, birbirlerine güvenmeleri ve en önemlisi de birbirlerini sevmeleri gerekir.

Unutmayalım ki! Seven ve sevilen eş uysallaşır, sevilmeyen eş ise hırçınlaşır. Eşinizin hırçınlaşmaması adına kalbinizdeki sevgi pınarının musluğunu sonuna kadar açmanız gerekmektedir.