İnfak Kahramanlığının kazandırdıkları

İnfak Kahramanlığının kazandırdıkları

Her sahanın kahramanları gibi infakın, cömertliğin de kahramanları vardır. İnfak, Allah’ın emridir. Kamil mümin olmanın olmazsa olmaz şartlarındandır. Mal canın yongası, bir parçasıdır. Sevdiği malı Allah yolunda harcamak her kişinin değil, er kişinin işidir. Çünkü mala düşkünlük, insanın yaratışında vardır. Bazı insanlar için malını başkasına vermek, hele de çok sevdiği şeyi gözden çıkarmak, canından bir

ÇELEBİ EFENDİ 21 Ekim 2019 ÇELEBİ EFENDİ

Her sahanın kahramanları gibi infakın, cömertliğin de kahramanları vardır. İnfak, Allah’ın emridir. Kamil mümin olmanın olmazsa olmaz şartlarındandır.

Mal canın yongası, bir parçasıdır.

Sevdiği malı Allah yolunda harcamak her kişinin değil, er kişinin işidir. Çünkü mala düşkünlük, insanın yaratışında vardır.

Bazı insanlar için malını başkasına vermek, hele de çok sevdiği şeyi gözden çıkarmak, canından bir parça vermek kadar zordur.

İnfak ve fedakarlıkta bulunmak tebliğ insanının en önemli özelliklerinden birisidir. Baştan fedakârlığı göze almayan, alamayan insanlar, asla dâvâ insanı olamazlar. Dâvâ insanı olmayan kimselerin başarılı olmaları da söz konusu değildir.

Evet, gerektiği yerde mal, gerektiği yerde can, hatta evlad ü iyal, makam, mansıp, şöhret.. vs. gibi çoklarının dilbeste olduğu, “gaye-i hayâl” bildiği şeyleri, bir çırpıda terk etmeye hazır olanlar ve bunların sahip çıktıkları dâvâ neticede varıp zirvelere oturması muhakkak ve mukadderdir.

“Cömertlik bir ağaç gibidir. Kökü Cennet’te, dalları ise dünyaya sarkmıştır. Her kim, o ağacın altında yaşar ve cömertçe davranırsa, er-geç o ağacın dallarından birine tutunur ve o ağacın kökünün bulunduğu Cennet’e yükselir.”(Kenzü’l-Ummâl, 6/571)

Peygamberimiz (sav) içimizden biri olarak bize her konuda en güzel rehberliği yapmış, insan-ı kâmil olmanın gereğini yerine getirmiş ve bütün hayatını Hak yolunda kullanabilmiş seçkin bir insandır. Hayatı fedakarlık ve cömertlik destanlarıyla dolu desek, onu küçültmüş oluruz. Zira “destan„ tabiri onun hayatında çok küçük kalır.

İnfak Kahramanı olarak en zirvede bulunan Hz. Peygamber (sav), Müslümanlara yirmi yıl her türlü eza cefayı yapan Ebu Süfyan, Süheyl b. Amr gibi kişileri cömertlik ateşi karşısında eriyen bir mum gibi eritmiştir.

Sahabe Efendilerimiz de cömertliğin Peygambercisine O’nda müşahede ediyorlardı. Taş gibi kalpler O’nun cömertlik güneşinin sıcaklığıyla, elinin açıklığıyla yumuşuyor, davaya sahip çıkıyorlardı.

Eline bol imkanlar geçtiğinde bile Allah’ın Elçisi bir kez olsun kendini düşünmüyor, “Nasıl olur da bir insanı daha kazanabilirim?” düşüncesiyle yaşıyordu.

Abdullah İbn Ömer’in: “Resûl-i Ekrem’den daha cömert bir kimse görmedim.” (İbn Sa’d, Tabakât 1/373) dediği Allah Resulü (sav)

risaletle görevlendirilmesiyle birlikte, Allah’ın kendisine verdiği bütün imkânları Allah rızası yolunda, gönülleri kazanmak için ve davasının başarıya ulaşması adına sarf etmiş, cömertliğin “nasılını” göstermiştir. Malı mülkü, eldeki imkanların hepsini kişiyi Cenab-ı Hakkın rızasına ulaştıran bir vesile olarak kullanmıştır.

Sahabe efendilerimizin şehadetiyle O, hayır adına, esen rüzgârdan daha cömert ve insanların o güne kadar görüp bildiği insanlardan daha civanmertti. Bir şeyler dağıtıp insanların yüzünü güldüremediği zamanlar mahzunlaşır, verebildiği zamanlar ise kendisini huzurlu ve bahtiyar hissederdi.

O’ndan ders almış her bir sahabî efendimiz, adeta bir vermekolik (infak tiryakisi) hâline geliyordu. Akşam olunca günlük kazandığı bir avuç hurmanın yarısını Allah Resûlü’nün önüne koyabilecek kadar bu işe inanmışlardı.

Ümmü Seleme annemiz (radıyallahu anhâ), Efendimiz’in moralinin bozuk ve huzursuz olduğunu fark ettiği bir gün sebebini sordu. O da “dün gece yastığı altında bekleyen bir kaç dinarın kendisini rahatsız ettiğini bu yüzden uyuyamadığını, huzursuz olduğunu” anlatmıştı sevgili eşine.

Münafık virüsüne karşı infak aşısı

İnfak, kazandıklarını başkaları ile paylaşmak, vermenin mutluluğunu yüreğinde hissetmek ve münafıklığa karşı fiili önlem almaktır.

“İnfak”, bir sadakat testidir. Sadakatimizi kanıtlama amacıyla Allah yolunda “tasaddukta-infakta” bulunma eylemidir.

İnfak, turnusoldür. Mümini münafıktan ayırır. Münafığın kalbinde küfür vardır. Üzerine sahte bir iman boyası sürmüştür. İnfak; münafığın, küfrünün üzerine sürdüğü sahte iman boyasını sıyırma işlemidir.

Herşey  mevsiminde güzeldir. Zamanın altın dilimi, Ramazan-ı Şerif  ve üç aylar infak mevsimidir. Fakat her mevsim devam eden bir hayır yarışıdır. Dört mevsim açan, yedi veren Cennet çiçeğidir o.

Nifak hastalığına karşı infak aşımızı yaptırmamız gerekir. Nifakın antivirüsü infaktır. Münfıkîn, infakla münafıkînden ayrılır.Yani infak edenler, infakla münafıklardan ayrılmış olurlar.

İnfak: Nafaka verip geçindirme, besleme, doyurma anlamında olmakla birlikte geniş kapsamlı bir ibadettir.

Evet infak, bir ibadettir. Her ibadette olduğu gibi, infakın da çok hikmetleri vardır. İbadet, emredildiği için yapılır. Mutlaka bir hikmeti, yararı olması gerekmez.

İnfakın hikmetlerinden birisi de, infakta bulunan kişiyi, ruh, kişilik ve karakter bakımından maddenin esâretinden kurtarıp, manayı maddeye hâkim kılmak içindir. İnfâk ibadetinin rûh terbiyesine sağladığı en büyük yarar, “vicdan huzûru”dur. Rûhumuzun teselli bulması ancak, muhtaçların ihtiyaclarına teselli olmakla mümkündür.

İhtiyacı olanlara acımanın derinliği, bizdeki vicdan enginliğini ortaya koyar. Bu acıyı  ne kadar derinden duyabiliyorsak, o kadar şefkat ve merhamete sahibiz demektir.

En geniş manasıyla infak ve onun kardeşleri sayılan muavenet, himmet ve burs tüm maddi yardımlar yaşatma idealidir. İnfak ibadetinin organize edilmesidir. Ensar ruhuyla hareket etmek, asrımızın ensarı olabilmeye çalışmaktır.

Kurtuluşumuz infakta…

Bakara suresinde kurtuluşa ermenin şartlarından olarak infakta bulunmak sayılmıştır. “O muttakiler ki, gaybe iman ederler, namazlarını dosdoğru kılarlar ve Allahın kendilerine verdiği rızıklardan infak ederler. İşte onlar felaha (gerçek kurtuluşa) ereceklerdir.” buyurulmuştur. Bu ayette gerçek kurtuluşa ermek dört şarta bağlanmıştır:

-Müttaki olma.

-Gayba inanma.

-Namazı ikame etme.

-Ve infakta bulunma.

Dört dörtlük mümin olmanın yolu bu dört şartı yerine getirmekten geçmektedir.

Kur’an-ı Kerimde zekat, sadaka, infak 125  yerde geçiyor. Fakat 72 yerde infak  geçiyor.

Zekat, malın kiri. Malı temizlemek için, malın sigortasıdır. Minimum ödenecek miktar, kırkta bir. Fakirin hakkı, fakirin emnanetidir o.

Sadaka, sadakatimizin ölçüsü ve canımızın sigortasıdır. Fakat, infak öyle değil. Ucu  açık.

İnfak, bizi Rabbin huzuruna çıkaran sırlı bir helezondur. Ucu Allah’a ulaşan bir koridordur. İnfak sadece mal vermek değildir. Neye sahipsen onu vermektir.

Gözü aç olan, infakta bulunamaz.

Gözü, midesinden büyük olan doymaz. Doymayan mide değil, gözdür. Gözü aç olanın arzuları, ihtiyaçlarından büyüktür…

“İnfak et, cömert davran ve daima etrafına dağıt. Sakın ola ki, malı elinde tutup saklama ve elinde bulunan fazlalığı cimrilikle biriktirme! Yoksa Allah da sana karşı kısar ve verme hususunda böyle davranır.” (Tirmizi, Zühd, 17)

“Âdemoğlu, malım malım deyip duruyor. Hâlbuki ey insanoğlu! Yiyip tükettiğin, giyip eskittiğin veya sadaka olarak verip sevap kazanmak üzere önden gönderdiğinden başka malın mı var ki?” (Müslim, Zühd 3-4)

“Ekin eken, önce ambarı boşaltır, ama sonra hâsılatı pek çok olur. Tohumu ambarda tutan ise sonunda onu farelere yem eder.” (Hazreti Mevlânâ)

“Malından gizli ve açıktan infakta bulunan hiçbir Müslüman yok ki, onu cennet “Gel, gel” diye çağırmış olmasın.„ (Hadis)

Cennetin “gel, gel” diye çağırdığı kişilerden olmanızı dilerim.