Teşekkür Etmenin Gücü….

İnsanı genel olarak tarif ederken ‘Konuşan, düşünen sosyal bir varlıktır’ şeklinde ifade edilir. Özellikle konuşmak ve düşünmek insana has bir özelliktir. Ayrıca hayatını sürdürürken, ihtiyaçlarını giderebilmek için başka insanlarla iletişim ve ilişki içinde olması gerekir. Sosyal ilişki ve iletişimi sağlıklı olmayan kişinin bedensel sağlığı yerinde olsa bile; psikolojik ve duygusal sağlığı yerinde değildir. Psikolojik ve

İLYAS TÜRKMEN 21 Eylül 2017 İLYAS TÜRKMEN

İnsanı genel olarak tarif ederken ‘Konuşan, düşünen sosyal bir varlıktır’ şeklinde ifade edilir. Özellikle konuşmak ve düşünmek insana has bir özelliktir.

Ayrıca hayatını sürdürürken, ihtiyaçlarını giderebilmek için başka insanlarla iletişim ve ilişki içinde olması gerekir.

Sosyal ilişki ve iletişimi sağlıklı olmayan kişinin bedensel sağlığı yerinde olsa bile; psikolojik ve duygusal sağlığı yerinde değildir.

Psikolojik ve duygusal sağlığı yerinde olmayan kişinin özel hayatında, aile hayatında,  iş hayatında ve  sosyal hayatında başarılı, huzurlu, mutlu ve verimli olması beklenemez.

İnsanın sosyal iletişim ve ilişkilerinde sağlıklı olabilmesi için “teşekkür etme”, “selamlaşma”, “özür dileme” ve “affetme” gibi duygu ve davranışlarının gelişmesi ve bunları karşısındakine ifade edilebilmesi gerekir.

İnsan olarak kim olursa olsun; kadın, erkek, çocuk, genç, yaşlı fark etmez; sevme, sevilme, değerli olma, olduğu gibi kabul edilme, takdir edilme gibi psikolojik ve duygusal ihtiyaçları vardır.

Bu ihtiyaçlar sadece insanlarda değil, hayvanlarda hatta bitkilerde dahi vardır. “Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır” gibi sözler bu gerçeği ifade eder. Hangi tür hayvan olursa olsun insanın tatlı dilinin ve sevgisinin karşılığına olumlu bir şekilde cevap verir.

Aynı şekilde sevgi sözleriyle konuşulan çiçek veya bitkinin büyümesi daha iyi olmaktadır. Hatta güzel bir müzik sesi karşısında su taneciklerinin şekli bile daha güzelleşmektedir.

Teşekkür etmek…

Sosyal iletişim ve ilişkide her iki tarafı da memnun eden söz “teşekkür” etmektir. Aslında bizim dini değerlerimizin ve milli kültürümüzün en önemli özelliklerinden biri olmakla birlikte gereği gibi değerlendiremiyoruz.

Özellikle batı kültüründe “Teşekkür etmek” ve ‘’Özür dilemek’’  insanlar arasındaki ilişkide ve iletişimde ‘’refleks’’ haline geldiğinden çok yaygın kullanılmaktadır. Böylece ilişki ve iletişim sağlıklı bir hale gelmektedir.

“…İnsanlara teşekkür etmeyen,  Allah’a da şükretmez…” hadisi ifade ediyor ki; elimize verilen imkânlar, nimetler ve güzellikler için Allah’a şükür edebilme, insanlara teşekkür etmeye bağlıdır.

Onun için buradan anlaşılması gereken; insanlara teşekkür etmeyen nankördür, Allah’ın verdiklerine de şükür edemez manası ortaya çıkabilir.

Teşekkür etmek; hem edeni hem de edileni memnun, huzurlu ve daha mutlu kılar. Memnuniyetin ve mutluluğun devamlı olmasını sağlar.

Teşekkür etmek insanlar arası davranışlarda iletişim ve ilişkilerde “doğurgan bir döngü” oluşturur. İyiliklerin, güzelliklerin, devamına ve çoğalmasına neden olur. Eğer teşekkür edilmeyince farkında olmadan insanlar arasında iletişim ve ilişkide ‘’kısır bir döngü’’ oluşarak, huzur ve mutluluk azalır.

Özür dileme ve affetme…

Halk arasında ‘’beşer, şaşar.’’, ’’O kadar kusur kadı kızında bile olur.’’, ‘’Hatasız kul olmaz.’’, ‘’Beni hatalarımla sev.’’ gibi bir sürü atasözü ve şarkı sözü vardır. Allah insanların yaptıkları hata ve kusurlarından dolayı hesap sormak için bir ömür boyu zaman tanıyor.

İnsanlar hatasını anlar ve pişmanlığını göstermek için özür diler ve tövbe eder diye zaman verir. Bazen de yaptığımız hata ve kusuru kimsenin görmemesi ve duymamasını  ‘’Allah’tan kimse görmedi, duymadı..’’ der ve seviniriz.

Bu gibi durumlarda insana has özellik olan iradenin hakkını vererek kişi yapmış olduğu hata ve kusuru tekrar etmez.

Her bakımdan sağlıklı ve sorumluluğunu bilen  bir kişi bilerek kendi istek ve iradesiyle hata ve kusur işlemez. İstemeden işlediği hata ve kusurlardan dolayı özür dilemeli ve bir daha hata ve kusur işlememek için dikkatli olmalı ve gayret etmelidir.

Eğer işlediği hata ve kusuru bile bile yapıyor, yaptıklarından dolayı özür dilemiyor ve de pişman olmayıp seviniyorsa, her türlü cezayı hak eder. Böyle birinin savunulacak ve korunacak bir tarafı yoktur.

İnsan hiç hata ve kusur işlememek için gayret eder ve de etmelidir.  ‘’Beşer, şaşar’’ denildiğine göre insan istese de, istemese de hata ve kusur işleyebilir.

Hata ve kusurdan uzak durmalı, fakat elinde olmadan, istemeden hata ve kusur işleyebilir. Bu durumda affedilmek için özür dilemelidir.

Kendini kusursuz ve hatasız görmek ve göstermeye çalışmak gurur ve kibirdendir. Kendini her bakımdan mükemmel görmek ve göstermeye çalışmak zamanla o insanı takıntılı bir hale getirir. Böylece ‘’kendini’’ yaşayamaz, başkaları görsün-duysun diye yaşarken; kişilik ve kimlik karmaşası yaşar.

Bazen sevdiğimiz, değer verdiğimiz en yakınımızın işlemiş olduğu hata ve kusuru da kabullenemeyiz veya yakıştıramayız. Ondan beklemediğimiz için yıkılırız.

Bu durumlara düşmemek için ‘’beşer, şaşar…’’ sözünü unutmamalıyız.  Biz hata ve kusur yaptığımız zaman hemen özür dilemeliyiz ve bir daha hata ve kusur yapmamak için hem kendimize, hem de başkalarına söz vermeliyiz. En yakınımız da bir hata ve kusur işlerse ve de özür dilerse hiç şart koşmadan öz dilemesini kabul etmeli ve affetmelidir.

Eğer hem kendimiz açısından hem de en yakınlarımız açısından özür dileme ve affetmeyi yapamazsak yapılan hata ve kusurlar devam eder veya gizli yapılır. Kendimiz için özür dileme, başkalarının özürlerini kabul edip affetme karakterimiz haline gelmelidir…

Selam vermek ve almak…

Selam almak vermek; kısaca alan ve verenin varlığını kabul etmek manasına gelir. Her insan varlığının olduğu gibi kabulünü, değerli olduğunu, takdir edildiğini ve sevildiğini; duymak, görmek ve bilmek ister. Bunlara genel olarak ekmek ve sudan daha fazla ihtiyaç hisseder.

Selam vermek için tanıdık tanımadık ayırt edilmemeli. Yaşam tarzı, inancına saygı gösterilerek selam vermeli ve tanışmaya kapı açmalı. Her ne surette selam verildiyse bu selamı da mutlaka almalıdır. Eğer selam alınmadığında bu davranış, karşıdaki insanı psikolojik ve duygusal olarak yıpratır.

Hem kendimiz, hem aile hayatımız, hem de sosyal ve iş hayatımızda oluşması muhakkak olan iletişim ve ilişki kazalarından dolayı ortaya çıkacak olan kırgınlık ve çatışmalardan kurtulabilmemiz için selamlaşmayı, teşekkür etmeyi, özür dilemeyi ve affetmeyi karakterimizin olmazsa olmaz bir parçası haline getirilmelidir.

Bu güzellikleri de karşıdan beklemeden hemen yerine getirilmelidir. Çünkü herkes sevgiyi, saygıyı, anlayışı ve hoşgörüyü karşıdan bekleyince, herkes beklemede kalıyor ve sıcak bir ilişki kurulamıyor.

İlk adımı atan biz olmalıyız.  Çünkü Allah (cc) ilahi ahlakıyla bize onu öğretiyor. “Kulum  bana bir karış gelirse ben ona bir adım yaklaşırım, o bana yürüyerek gelirse ben koşarak giderim.”

Bir hadis-i şerifte de Efendimiz (sas), bu hususa işaret ederken, birbirine küsen iki kişiden hayırlı olanın, önce selâm vererek arayı önce düzeltmeye çalışan olduğuna dikkat çekmiştir.

Bize itici ve soğuk davrananlara dahi sıcak ilgi ve iletişim  yollarını arayarak, beraberliğimizi, mutluluğumuzu ve huzurumuzu  koruyabilmek için önce biz harekete geçmeliyiz.