Kalabalıklar içinde “bireyin” yalnızlığı…

Günümüzün insanı kalabalıklar içinde yalnızlığı yaşıyor. Bu yalnızlık onu sosyal, bedensel ve psikolojik bunalımlara sokuyor. Bu bunalımlar içinde yaşayan insan; özel hayatı, aile hayatı, iş ve sosyal hayatında huzurlu, mutlu ve başarılı olamıyor. Birey yaşamında yalnızlık ve çözümü… Bugünün insanı, imkânların bolluğu ile beraber farklı sıkıntılar içinde yaşamaktadır. Geçmiş zamanlarda insanlar maddi yokluk içinde farklı

İLYAS TÜRKMEN 24 Ağustos 2017 İLYAS TÜRKMEN

Günümüzün insanı kalabalıklar içinde yalnızlığı yaşıyor. Bu yalnızlık onu sosyal, bedensel ve psikolojik bunalımlara sokuyor.

Bu bunalımlar içinde yaşayan insan; özel hayatı, aile hayatı, iş ve sosyal hayatında huzurlu, mutlu ve başarılı olamıyor.

Birey yaşamında yalnızlık ve çözümü…

Bugünün insanı, imkânların bolluğu ile beraber farklı sıkıntılar içinde yaşamaktadır.

Geçmiş zamanlarda insanlar maddi yokluk içinde farklı sıkıntılar yaşarken, bugün ise varlık ve bolluk içinde farklı sıkıntılar yaşamaktadır.

Aşırı ve düzensiz yeme içmeden dolayı değişik bedensel hastalıklarla uğraşmaktadır. Teknolojik gelişmeleri yerinde ve zamanında kullanamadığı için yalnızlaşmaktadır.

İnsanların sosyal yalnızlık ve psikolojik bunalımlardan kurtulabilmesi için, öncelikle bir ‘’insan’’ olduğunu hatırdan çıkarmamalıdır.

Akıl, irade, düşünme ve konuşmanın sadece insana verilen özellikler olduğunun farkına varılmalıdır. Sosyal hayatta yaşarken her insanın derdini paylaşabileceği gerçek bir arkadaşı olmalı.

Çünkü her insanın konuşma ihtiyacı kadar, konuştuğunu dinleyecek, paylaşacak birine ihtiyacı vardır. Her zaman kapısını çalabileceği, hemhal olabileceği bir ‘’iyilik meleği’’ olmalıdır.

Bu ihtiyacını twitter ve facebook gibi sanal âlemde kesinlikle gideremez. Gidermeye çalışsa bile, bu sanaldır, gerçek değildir.

Her insan yaş, cinsiyet ve imkanları ölçüsünde mutlaka bir sosyal aktivitesi olmalı. Ayrıca sosyal yardım kuruluşunda gönüllü çalışarak etkinliklere katılmalıdır.

İşi veya mesleği ile ilgili dernek ve meslek kuruluşlarına üye olarak paylaşım içinde olmalıdır. İmkanları ölçüsünde hobileri olmalıdır.

Bu hobileri sanat, kültür ve spor ağırlıklı olabilir. Böylece gerçek âlemde bedenini ve duygularını meşgul edebilir. Diğer insanlarla sağlık bir iletişim ve etkileşim içerisinde olur.

Bedenine ve duygularına nefes aldırabilir. İnsanlarla bir araya geldiğinde; sanat, kültür ve spor gibi sosyal konularında konuşabilir.

Bir çocuk veya yetişkin “canım sıkılıyor” diyorsa meşgul olabileceği bir sosyal paylaşımı ve meşguliyeti yoktur. Canımızın sıkılmaması için, zamanı iyi planlamalı ve işimizin dışında mutlaka hobi ve uğraşımız olmalıdır.

Hayatımızdaki büyük taşlar…

Northwestern Üniversitesi İşletme Bölümü mastır öğrencileri ile zaman yönetim dersine giren profesör arasında geçen gerçek bir yaşam öyküsüdür.

Profesör sınıfa girip karşısında duran, dünyanın dört bir tarafından gelmiş en seçkin öğrencilerine kısa bir sure baktıktan sonra; “Bu gün zaman yönetimi konusunda deneyle karışık bir sınav yapacağız.” dedi.

Kürsünün altından kocaman bir kavanoz çıkarıp ardından yumruk büyüklüğünde taşları alıp büyük bir dikkatle taşları kavanozun içine yerleştirmeye başladı.

Kavanozun daha fazla taş almayacağından emin olduktan sonra öğrencilere döndü ve “Bu kavanoz doldu mu?” diye sordu. Öğrenciler hep bir ağızdan “Doldu.” diye cevapladılar.

Profesör “Öyle mi?” dedi ve kürsünün altına eğilerek bir kova çakıl taşı çıkardı. Çakıl taşlarını kavanozun ağzından yavaş yavaş döktü sonra kavanozu sallayarak çakıl taşlarının büyük taşların arasına yerleşmesini sağladı.

Sonra öğrencilere dönerek bir kez daha “Bu kavanoz doldu mu?” diye sordu. Bir öğrenci “Dolmadı herhalde.” diye cevap verdi. “Doğru” dedi.

Profesör yine kürsünün altına eğilip bu defa bir kova kum çıkardı ve kumu kavanoza boşaltarak büyük taşların ve çakıl taşlarının arasına yerleşmesini sağladı.

Tekrar öğrencilere kavanozun dolup dolmadığını sordu öğrenciler, hep bir ağızdan: “Hayır!” diye cevapladılar. “Güzel” dedi ve bu defa bir sürahi su alarak kavanoza boşalttı.

Sonra öğrencilere dönerek: “Bu deneyin amacı ne olabilir?” diye sordu. Uyanık öğrencilerden biri: “Zamanımız ne kadar dolu görünürse görünsün aslında ayırabileceğimiz zamanımız mutlaka vardır.” diye yanıtladı.

“Hayır” dedi Profesör “Bu deneyin esas amacı kavanoza önce küçük taşlar, kum ve su doldurursanız, büyük taşı sonradan kavanoza koyamayacağınızın gerçeğidir”

Profesör devam etti: “Nedir hayatımızdaki büyük taşlar?

Çocuklarınız, eşiniz, sevdikleriniz, arkadaşlarınız, hayalleriniz, sağlığınız, eğitiminiz vs. büyük taşlarınız bunlardan biri, belki bir kaçı, belki de hepsi.

Bu akşam uyumadan önce iyice düşünün sizin büyük taşlarınız hangileri iyice karar verin. Bilin ki büyük taşlarınızı kavanoza ilk başta yerleştirmezseniz bir daha asla yer bulamazsınız…”