Huzurlu ve uzun evlilik için…

Huzurlu ve uzun evlilik için…

Herkesin hayalinde huzurlu, mutlu ve uzun bir evlilik hayatı yaşamak vardır. Fakat pek çok kişi eşi ve aile bireyleri arasında zaman zaman sorunlar yaşayabilir. Eşler yaşadığı bu sorunların sebeplerini bulamaz, çaresiz kalır ve çıkmaza girebilir. Bu durum hem eşleri umutsuzluğa düşürür, hem de iletişim ve ilişkilerini sekteye uğratabilir. Bu durumdaki eşler, evlilik hayatında yorulur ve

İLYAS TÜRKMEN 25 Aralık 2018 İLYAS TÜRKMEN

Herkesin hayalinde huzurlu, mutlu ve uzun bir evlilik hayatı yaşamak vardır. Fakat pek çok kişi eşi ve aile bireyleri arasında zaman zaman sorunlar yaşayabilir.

Eşler yaşadığı bu sorunların sebeplerini bulamaz, çaresiz kalır ve çıkmaza girebilir. Bu durum hem eşleri umutsuzluğa düşürür, hem de iletişim ve ilişkilerini sekteye uğratabilir.

Bu durumdaki eşler, evlilik hayatında yorulur ve farkında olmadan birbirlerine ve ilişkilerine gereksiz yere zarar verebilir. Her evlilik hayatında eşler arasında yaşanabilen, fakat kaçınılması gereken davranış ve düşüncelerden bazıları kısaca şunlardır.

Eşler Etkili İletişimi İstenirse Zamanla Öğrenilebilir…

İletişim bir sanattır ve bu sanat istenirse zamanla öğrenilebilir. Hemen hemen bütün eşler birbiriyle konuşamamaktan yakınır ve evliliği bitiren sebeplerin başında iletişim sorunları gelir.

Oysa iletişim, özellikle evlilik hayatını devam ettirebilmek için su içmek kadar gerekli olan bir eylemdir. Çünkü iletişim, eşler arası ilişkinin sağlam temellerini oluşturmaya yarayan en büyük etmendir.

Evliliklerde yaşanan iletişim sorunları; eşlerin birbirini ve evlilik ilişkilerini çevresindekilerle kıyaslaması, birbirinin sözünü kesmesi, yüksek sesle eşini bastırmaya çalışması, genelleme yapmasıdır…

Eşler arasında en çok kullanılan “Eşimle konuşacak bir şey bulamıyorum!” cümlesi çok manidardır. Eşler aklına gelebilecek her şeyi birbiriyle paylaşmalıdır. Böylece aralarındaki bağ güçlenecektir. Unutmayın ki, “sıkıntılar paylaşıldıkça azalır, mutluluklar da paylaşıldıkça çoğalır.” Paylaşmak hayatı güzelleştirir…!

Sorumluluktan Kaçmak Yerine Sorumluluk Almak Gerekiyor…

Özellikle çalışan eşlerin karşılaştıkları zorluklardan biri de evlilik yükünün ve sorumluluğunun tek tarafa yüklenmesidir. Ev işleri, çocuk bakımı, alışveriş gibi benzeri işlerin tek tarafa yüklenmesi kişiyi aşırı yorarak strese sokabilir ve öfkelendirebilir.

Bu da evliliğe olumsuz yansır ve evlilik bağının kopmasına neden olabilir. Burada yapılması gereken, kadın erkek ayrımı yapmaksızın yapılacak işleri ortaklaşa iş bölümü yaparak yapmak olmalıdır.

Evlilik, sorumlulukların paylaşımı ve yerine getirilmesine dair iki bireyin birbirine verdiği sözler bütünüdür. Bu olgu evlilik kararının en önemli motivasyonlarından biridir. Zaman içinde bir nedenle taraflardan birinin, önemi ne olursa olsun kendisinden beklenen bir sorumluluğu yerine getirmemesi, ileride bu eşler için büyük bir güven bunalımı ve huzursuzluk kaynağı olacaktır. Bazı sorumlulukların yerine getirilmemesi ise şüphe götürmez bir boşanma nedeni olabilir.

Sürekli İnat ve Öfke Yorgunluk Getirir…

İnatlaşma konusunda inat olmamak gerekiyor. Kişinin kendi hâkimiyetini kabul ettirebilmek için inatlaşma adı altında karşı tarafa baskı kurması sık karşılaşılan bir durumdur. Bu da eşlerin birbirinden soğumasına neden olan ve ilgisizliğin ortaya çıkmasına yol açan bir harekettir.

Bu durum evin içerisinde çatışma ve tartışma çıkmasına neden olacağı gibi, aynı zamanda evliliğin önemli düşmanıdır.  Oysaki evliliklerde zaman zaman kadının, zaman zaman ise erkeğin sözü geçmelidir.

“Öfkeyle kalkan zararla oturur.” Eşlerin birbirine öfkeyle söz veya davranış olarak tepki vermesi tehlikelidir. Öfke insanlar arasındaki sevgi, saygı ve güveni zayıflatarak olumlu iletişimi engeller.

Kontrolsüz öfke sonucu insan; bağırabilir, ağlayabilir, eline geçen eşyalara zarar verebilir, kendini rastgele sağa-sola çarpabilir, ağzına geleni kontrolsüzce söyleyebilir, susabilir ya da kapıyı çarpıp dışarı çıkabilir.

Bazıları eşlerine ya da çocuklarına dahi fiziksel şiddet uygulayabilir. Bu öfkeli tavır ve davranışların hiçbiri evliliğin iyi gitmesine faydası olamaz. Aynı zamanda tartışmaları ve problemleri çözmez. Kontrolsüz öfke eşleri birbirinden uzaklaştırır. Çocuklara da korku ve tedirginlik verir.

Kıskançlığın Azı Karar, Çoğu Zarardır…

Sahip olduğunu kaybetme korkusuyla açığa çıkan kıskançlık duygusu aşırı olduğunda patolojik olabiliyor. Kontrolsüz kıskançlık duygusu evlilik hayatını ve eşlerin ruh sağlığını olumsuz yönde etkileyebilir. Kıskançlık kişinin içinde barındırdığı olumsuz bir duyguyla ortaya çıkabildiği gibi, eşin düşüncesizce yaptığı eylem sonucu da gelişebiliyor.

Patolojik kıskançlık nedeniyle kişi, kuşkucu davranarak eşini evden ve kendisinden soğutabilir, savunmaya geçen eşle ciddi tartışmalara girebilir ve evliliğini bitme noktasına getirebilir.

Bu durumda yapılması gereken şey; sakin, sabırlı, açık ve net olmak gerekiyor. Oysa kıskançlık bir baharat gibidir. Nasıl ki baharatın azı yemeğe tat verir, fazlası yemeği yenemez hale getirirse, kıskançlık ta dozunda olursa evlilik ilişkilerini sıcak tutar, dozu aşılınca soğutur.

Cinsel Yaşamınızı Cezalandırmaya Kurban Etmeyin….

Evlilik hayatında eşlerin haz ve mutluluk kaynağı olan cinsel yaşamın “cezalandırma” aracı olarak kullanılmamalıdır. Duygusal, fiziksel ya da cinsel anlamda kırılan kadınların veya erkeklerin öçlerini almak için eşlerine uyguladıkları bir numaralı cezalardan biri olan yatakta soğuk davranmak evliliği bitiren nedenlerin arasında yer alıyor.

Birçok eş bu cezalandırmayı yatağını ayırmadan yaparken, birçoğu da dozajı artırarak ayrı odalarda yatarak yapabiliyor. Eşler bu kısıtlamayı getirirken, kendini de cezalandırdığını unutuyor. Doğası gereği her insan kızgınlıktan kaynaklanan aksamalar yaşandığı zaman, eşinin artık kendisini istemediğini düşünebilir. Bu da olası tartışmaların habercisidir.

Çünkü cezalandırmak için bir kereye mahsus yapılan cinsel kısıtlama eylemi, zamanla alışkanlık haline gelebiliyor. Bu nedenle eşlerin cinsel kısıtlamanın evliliklerin kaçınılmaz sona gelmesi için ortam hazırladığını unutmaması gerekiyor. Ayrıca erkeklerin içlerindeki sevgiyle ve kadınsı yönle bağlantıya geçme ve bunu eşine ifade etme yollarından biri cinsel yaşamdır.

Kadınların bundan yakınmak yerine, bu farkı algılayıp erkeklerin kalplerinin kilidini cinsel yaşamla açmalarında fayda var. Çünkü “sevmek” belki bir şeydir ama “sevildiğini bilmek ve hissetmek” çok önemli şeydir, büyük bir zenginliktir.

Evlilik Heyecanının Bitmesine İzin Vermeyin…

Eşlerin evlilik ilişkisinde heyecanın bitmemesi için ellerinden geleni yapmaları gerekiyor. Çok büyük istek yaşanarak başlayan evlilik ilişkisinin monotonlaşması ve cinsel arzunun yerini cinsel isteksizliğin alması evliliğin bitmesine yol açan nedenlerden biridir. Bu durumda eşlerin yaptığı en büyük yanlış durumu kabullenmek oluyor.

Bunun yerine eşlerin evlilik hayatında huzuru kaybetmemek için çaba sarf etmesi, küçük sürprizlerle evliliğe hareket getirmesi ve birbirlerine daha çok zaman ayırması için ortak sosyal faaliyetlerde bulunması gerekiyor.

Şaşırtmak ve sürprizler ise bu süreçte yapılması gereken en önemli davranışdır. Ayrıca sevginin bir ateş olduğunu, ateşin sönmemesi için sürekli beslenmesi yani ilgilenilmesi gerektiğini, aksi takdirde ateşin külleneceğini ve küllenen ateşin alevlenmesinin çok zor olduğunu hiç unutmamak gerekiyor.

Ayrılma ve Boşanma Kelimelerini Ağza Sakız Yapmayın…

Evliliklerin sonlandırılmasının bir diğer nedeni de “Bitti!”, ‘Ayrılalım!’, “Boşanalım!” gibi benzeri kelime ve cümlelerin ağızdan hiç düşürülmemesidir. Nasıl ki bir şeyin kırk defa söylenince gerçekleşeceğine inanılıyorsa, devamlı ayrılık laflarını kullanmak da ayrılık getirebiliyor.

Her tartışmanın sonuna ayrılık cümlelerini eklemek,  eşlerin bilinçaltına yer ederek kendilerini ayrılığa odaklamalarına yol açabilir. Bu nedenle eşlerin enerjisini evlilik ilişkilerini bitirmek yerine, sorunun üstesinden gelebilmek adına kullanmalarında fayda vardır…