Evlilikte huzur ve mutluluğun engelleri

Eşler sadece kendini değil, birbirlerini de mutlu etmeye çalışmalıdır. Eşler birbirlerini nasıl mutlu edebilir? Mutlu olmak herkesin hakkıdır. Özellikle, mutlu ve huzurlu olmak için yuva kurmuş, üstelik çocukları da olan karı ve kocanın iyi geçinmeye, birbirlerine saygı ve sevgi göstermeye daha çok ihtiyaçları var. Öncelikle eşler birbirlerine alaycı takılmalar ve soğuk şakalar yapmak yerine, övgü

İLYAS TÜRKMEN 07 Aralık 2017 İLYAS TÜRKMEN

Eşler sadece kendini değil, birbirlerini de mutlu etmeye çalışmalıdır. Eşler birbirlerini nasıl mutlu edebilir? Mutlu olmak herkesin hakkıdır.

Özellikle, mutlu ve huzurlu olmak için yuva kurmuş, üstelik çocukları da olan karı ve kocanın iyi geçinmeye, birbirlerine saygı ve sevgi göstermeye daha çok ihtiyaçları var. Öncelikle eşler birbirlerine alaycı takılmalar ve soğuk şakalar yapmak yerine, övgü ve nezakette cömert davranmalı, içten ve samimi olmalı.

Bir erkeğin iş hayatında başarılı olmasının, eşinin ona desteği ile yakından ilgisi bulunmaktadır. Kadınların iyi bir “çocuk bakıcısı”, “temizlikçi” ve “aşçı” olmasından daha çok; duygusal, hoş ve güzel davranışlarıyla kocasına güven duygusu verip vermediği de önemlidir. “Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır.” sözü bu manada önemlidir.

Kadın, erkeğini takdir ediyor ve ona her bakımdan destek olursa; erkeğin içi huzur ve güven duygusuyla dolup taşar. Bu duygularla sabah evden çıkan erkek önüne hangi mesele çıkarsa çıksın, onunla başa çıkabilme moral ve motivasyonunu kendinde bulabilir. Ancak erkeğin eve döndüğünde sürekli hesap soran, sürekli şikâyet eden ve azarlayan bir eşle karşılaştığında bütün mücadele hevesi kaybolur.

Tabiki burada erkeğin de eşini incitici, kaba ve değersizleştirici söz ve davranışlardan kaçınması gerekir. Başkalarını kıran insanlar, aslında kendilerine değer vermiyor demektir.

Kendi saygınlığını ve değerini artırabilmek için karısını ezmeye çalışan bir erkeğin; kendine saygısı o kadar azalmıştır ki, en ufak eleştiriye bile tahammülü yoktur. Bu durumda kadın, kocasıyla tartışmaya girmemeli, alaycı ve kamçılayıcı sözlerden kaçınmalıdır.

Eşinin kendine saygısı kaybolduğu için bu tip hareketler sorunu büyütmekten başka işe yaramayacaktır. Özellikle aile büyükleri ve yakın akrabalar yanında eşinizi aşağılamayın, kırıcı söz ve davranışlardan kaçının.

EŞLER ARASINDA ELEŞTİRİDE ÖLÇÜ…

Her zaman övgü yapılmaz. Bazen eleştiri de gerekebilir. Eleştirinin etkili olması isteniyorsa, muhakkak ki eşin kişiliği hedef alınmamalıdır. Eleştiri başkalarının yanında yapılmamalı. Başka insanlar varken yapılan eleştirinin hedefi eşe yardımcı olmak değil, onu utandırır ve değersizleştirir.

Eleştiriye gönül alıcı bir söz veya hareketten sonra başlanmalı. Diyelim ki, eşiniz yemek yapmış ve tuzunu fazla kaçırmış. Yüz ekşitilerek “Amma tuzlu..” yerine, “Yaptığın yemek gerçekten çok güzel ve lezzetli. Ancak biraz tuzu bana fazla gibi geldi.” demek çok yararlı olacaktır.

Eleştiriyi kişiliğe ve kimliğe yapmaktan uzak durmalı ve rahatsız olduğumuz söz ve davranış eleştirmelidir. Eşe neyi hatalı yaptığını söylerken ona doğruyu da söylemeli. Vurgulama rahatsız olduğumuz söz ve davranışı fark ettirme ve düzeltme yolları, hatanın tekrarlanmasından veya yeniden meydana gelmesinden kaçınma üzerine olmalıdır.

HUZUR ve MUTLULUĞUN ENGELLERİ…

*Eşlerin Birbirine Şaka ve Takılmaya Dikkat! Mutluluğu engelleyen önemli hususlardan biri de şaka yapma ve takılmada dozun kaçmasıdır. Alaycılığın bünyesinde her zaman acımasız bir yanı olabilir.

Şaka ve takılmalar farkına varmadan eşinize, kendisini küçülmüş hissettirmeyi ve değersizleştirmeyi hedefleyebilir. İnsanlar en yakın arkadaşları tarafından bile yapılan bazı şakalara maruz kalmaktan hoşlanmamaktadırlar. Buna rağmen birbirini incitmeyen, değersizleştirmeyen ve hoşça zaman geçirmeye sebep olacak şaka ve espriler sevgi ve muhabbeti arttırabilir.
*Teşekkür Unutulmamalı! Eşler her fırsatta birbirlerinde teşekkür edebilecekleri şeyler aramalılar. Teşekkür edildiğinde  ve güzel sözler söylendiğinde, bu onları birbirleri için daha fazla şeyler yapmaya itecektir. Teşekkürü hiç bir zaman  eksik etmeyin. Teşekkür etme, övgü ve nezakette başta gelen şart; içtenlik ve samimiyet olmalıdır.
*Tebessüm Önemlidir! Aslında eşler arasındaki iletişimin temeli erkek eve girerken atılır. Erkek, muhakkak tebessümle içeri adımını atmalı ve selâm vererek hal hatır sormalıdır. Kadın da onu yine tebessümle kapıda karşılamalı ve gününün nasıl geçtiğini “merak” etmelidir.
Tebessümün ifade ettiği şeylerden birisi “Senden hoşlandım, sana sevgi ve muhabbetle yaklaşıyorum.” mesajıdır. Diğer mesaj ise “Sen gülümsenmeye, sevilmeye değersin..” anlamına gelmektedir. Dostça duyguların taşındığı ve eşe iyi hislerle bakıldığı gösterilmiş olacaktır. Fakat tebessüm içten ve samimi olması şarttır.
*Eşlerin İlgi ve Samimiyeti! Önemli bir başka nokta da eşlerin birbirine ilgisidir. Özellikle kadınlar erkeklerin ilgisizliğinden çok sık yakınırlar. Evde yapılan bir değişikliği veya kıyafetindeki bir yeniliği erkeğin fark etmesi gerekir. Aksi durumda eşler ilgisizlikten şikayet ederek, gönül kırıklığına yol açabilir…

EKONOMİK DURUM HUZUR ve MUTLULUĞU ETKİLER…

Mutlulukla ekonomik gelir seviyesi arasında bağlantı sık tartışılan bir konudur. Para rahatlatır, ama mutlu etmez. Çünkü para ve zenginlik tıpkı sağlıklı olmak gibi çok çabuk alışılan bir durumdur. Asgari ihtiyaçlar karşılandıkça ortaya çıkan yenilerinin peşine düşülür ve bu zincirleme sürüp gider. Mutluluk; her istediğimizi elde etmekle değil, elimizdekilerle mutlu olmayı bilmekle olunur.

Yoksa bugün insanlara pompalanan daha fazla para, daha çok yiyecek, daha çok adrenalin, daha fazla eğlence, daha çok istemek; insanları doyumsuz ve aksine mutsuz yapar. Sadece para değil; güzel ve zeki olmak da mutlulukla direkt bağlantılı sayılamaz. Elbette güzel ve zeki olanların hayatta birtakım avantajları vardır ama daha mutlu kişiler olduğu doğru değildir.

Çelişkili zannedilse de başına büyük bir felâket veya kaza gelen insanlar bile mutlu olabilir. Meselâ felç geçiren bir insanın hayatının geri kalan kısmını çok mutsuz geçirmesi gerekmez. Böyle bir olaydan bir süre sonra hastanın acısı, öfkesi ve çökkünlüğü yerini yavaş yavaş mutluluk duygularına bırakır. Ve onlar da kendilerini diğer insanlardan daha az mutlu hissetmez. İnsanlardaki sabır, şükür ve kanaat duygusu bunu sağlayacaktır.

HAYATA ANLAM KAZANDIRMAK KİŞİNİN BAKIŞLARINDA GİZLİDİR…

Kıssadan Hisse…
Hayatın anlamı nedir?
Eski zamanlar da bir adam hayatın anlamının ne olduğuna kafayı takmış… Duyduğu hiçbir cevap ona yeterli gelmemiş ve “hayatın anlamını” sormaya devam etmiş.. Ama aldığı cevaplar da ona yetmemiş. Fakat mutlaka bir cevabı olmalı diyormuş.. Diyar diyar dolaşıp herkese bunu sormaya karar vermiş.. Köy, kasaba, ülke dolaşmış. Bu arada zaman da durmuyor tabii ki …

Ama aldığı cevaplar adamı tam olarak tatmin etmiyormuş tam umudunu yitirmişken bir köyde konuştuğu insanlar ona; “Şu karşıda ki tepeleri görüyor musun? Orada yaşlı bir bilge yaşar. İstersen bir de ona git. Belki aradığın cevap ondadır.” demişler.”

Çok zorlu bir yolculuk sonunda bilgenin yaşadığı yere ulaşmış. İçeri girmiş ve;  “Hayatın anlamının ne olduğunu merak ediyorum, benim bu sorumu cevaplar mısın?” demiş.. Bilge “Bu soruyu cevaplarım ancak seni bir sınavdan geçirmem gerek.” demiş . Adam da kabul etmiş. Bilge bir kaşık dolusu zeytinyağı vermiş adamın eline.

“Şimdi çık ve bahçeyi bir turla, tekrar buraya gel… Yalnız dikkatli ol, kaşıktaki zeytinyağı sakın eksilmesin, eğer bir damla eksildiğini fark edersem kaybedersin..”

Adam, gözünü kaşıktan ayırmadan çok güzel olan bahçeyi bir güzel gezdikten sonra geri dönmüş. Bilge kaşığa bakmış; “Aferin yağ eksilmemiş. Peki az önce dolaştığın bahçede neler gördün?”

Adam şaşırmış bir şekilde…
“Ben zeytinyağını dökmemek için kaşıktan başka bir yere bakamadım ki …” Bunun üzerine  bilge adam; “Şimdi bahçeyi tekrar dolaş, kaşık yine elinde olacak ve zeytinyağını sakın dökmeden bahçeyi dolaş ve gördüklerini bana anlat.” demiş.

Adam tekrar bahçeye çıkmış gördüğü güzelliklerden dolayı büyülenmiş, daha önce görmediği güzelliklerin olduğu bahçeyi gezmiş… Adam geri döndüğünde Bilge şu soruyu sormuş; “Bahçeyi nasıl buldun genç adam.” diye sormuş…

Adam bahçesinin güzellikleri karşısında hayran kaldığını anlatmış. Bilge gülümsemiş “Ama kaşıkta hiç yağ kalmamış.” demiş ve eklemiş: “Hayat senin bakışınla anlam kazanır. Ya sadece bir noktayı görürsün, hayatın bir şekilde akıp gider, sen bunun farkına varamazsın. Ya da görebileceğin tüm güzelliklerin tam ortasında hayatı yaşarsın, akıp giden zamanın anlam kazanır.”

Var olanı fark edelim!
Olanının kıymetini varken bilelim!
Uzağa bakarken yakın körü olmayalım!