İnsan ve sosyal ilişkilerin kaynağı “sebep-sonuç” ilişkisi olarak değil “döngüsel” ilişki sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Saygı, sevgi, sadakat, fedakarlık, hoşgörü, güven vb. değerler insan ilişkilerinde ve özellikle de evlilik hayatında çok önemlidir. Bu değerler evliliği huzurlu, heyecanlı ve mutlu yaşanmasını sağlar. Bunlardan hangisi daha önemlidir? Bu sorunun cevabı herhes tarafından farklı olabilir. Ben “SEVGİ” derim.
İnsan ve sosyal ilişkilerin kaynağı “sebep-sonuç” ilişkisi olarak değil “döngüsel” ilişki sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Saygı, sevgi, sadakat, fedakarlık, hoşgörü, güven vb. değerler insan ilişkilerinde ve özellikle de evlilik hayatında çok önemlidir. Bu değerler evliliği huzurlu, heyecanlı ve mutlu yaşanmasını sağlar.
Bunlardan hangisi daha önemlidir? Bu sorunun cevabı herhes tarafından farklı olabilir. Ben “SEVGİ” derim. Şöyle bir örnekle anlatabilirim. Arabanızı düşünün. Kış günü, uzun zaman çalışmadığı ya da farları açık kaldığı için akü bitmiş ve araba çalışmadı. Arabanız yeni, çok lüks ve değerli de olsa akü boş olduğu için çalışmaz.
Çalışabilmesi için akünün dolması gerekir. Bunun için de aküyü değiştirir, arabayı çektirir ya da bir başka arabanın aküsüne bağlantı yaparak akünün dolmasını ve arabanın çalışmasını sağlarız.
Araba çalıştıktan sonra akünün işi biter ve arabaki teknik donanım kendi enerjisini üretir ve boşalan aküyü doldurur. İnsan ve evlilik ilişkilerinde de “SEVGİ” akü gibidir. İlk hareketlenmeyi sağlar ve arkasından saygı, güven, fedakarlık vb. değerler ortaya çıkmaya başlayarak olumlu bir döngü oluşur. Sevginin olmadığı ortam aküsü bitmiş bir arabanın durumu gibidir. Her fırsatta sevgi aküsünü dolu tutmaya çalışılmalıdır. İnsan sevdiğine katlanır ve sevdiğinin herşeyi güzel görünür.
İnsan ve evlilik ilişkilerinde öncelikle kendinizi tanımaya ve kişiliğinizi geliştirmeye gayret edin. Kendinizi tanımak için göstereceğiniz çaba, aynı zamanda ilişkinizin gelişimine de olumlu yansıyacaktır.
Beni “anlasınlar” veya sürekli “anlaşılmayı beklemek” yerine, kendiniz “anlaşılır” hale gelerek sınır ve kurallarınızı anlatın. Siz de karşızdaki eşiniz bile olsa onu anlamaya, onun sınır ve kurallarını öğrenin. Çünkü her insan özeldir, zevkler ve renkler tartışılmaz. Kişi kendini tanımazsa hem kendisiyle barışık değildir hem de davranışları tutarsız olduğu için anlaşılamaz. Hem kendini hem de başkalarını mutlu edemez.
Her koşulda birbirinize saygı göstermeye gayret edin. Sevgi ve saygı farklıdır. Herkesin her davranışı ve özelliği sevilemeyebilir, ama saygı duyulması gerekir. Evlilik ilişkileri içerisinde saygıyı koruyamamak, eşlerin birbirlerine sergiledikleri olumsuz tavırların artmasına sebep olur.
Ona olan saygınızı sadece onun yanında değil, o yokken de korumaya gayret edin. Örneğin bir arkadaşınıza eşinizi kötüleyen veya çekiştiren bir cümle kuracaksanız önce durun ve düşünün: Eğer o size bunu yapsaydı ne hissederdiniz?
Çatışma çözme becerinizi geliştirin. Her evlilikte tartışmalar olur ve bu normaldir. Ancak çatışmalarınızı çözebilmek, kendinizi evliliğinizde güvende hissetmenize yardımcı olur. Kendinizi tanımaya ve kişiliğinizi geliştirmeye gayret edin. Kendinizi tanımak için göstereceğiniz çaba, aynı zamanda evlilik ilişkinizin gelişimine de olumlu yansıyacaktır.
Eşinizle birlikte yapmaktan zevk alabileceğiniz ortak ilgi alanları keşfedin. Eşlerin her alanda ilgilerinin ortak olması ve illa aynı şeylerden zevk almaları beklenemez. Ancak eşlerin beraberce yapmaktan zevk alabildikleri ortak aktivitelerinin olması, mutluluklarını arttırır.
Birbirinizi affetmeyi öğrenin. Her evlilikte zaman zaman eşler birbirlerini incitebilecek veya hayal kırıklığına uğratabilecek davranışlar sergileyebilirler. Bu gibi durumlarda kimsenin mükemmel olmadığını düşünün.
Ayrıca sizin de eşinize karşı sergilediğiniz bu tip davranışları hatırlayın. Böylece affetmeniz kolaylaşacaktır. Zihninizde yer alan olumsuz duygu ve düşüncelerin davranışlarınıza yansıyabileceğini ve hatta karşınızdaki kişilerin ruh durumlarını etkileyerek evin içinde olumsuz bir elektriğin oluşabileceğini unutmayın. Sizin affedici tavrınız ve gerektiğinde özür dilemeyi bilmeniz, eşinizi de etkileyip aynı şeyi yapmaya teşvik edebilir.
Bir Hikaye…
Affetmenin Hafifliği… Bir lise öğretmeni derste öğrencilerine şöyle der: “Yarın hepiniz birer torba ve beşer kilo patates getireceksiniz!” Ertesi sabah hepsinin sıralarının üzerinde patatesler ve torbalar hazırdır. Öğretmen: “Şimdi, bugüne kadar affetmeyi reddettiğiniz her kişi için bir patates alın, o kişinin adını o patatesin üzerine yazıp torbanın içine koyun!”
Bazı öğrenciler torbalarına üçer beşer tane patates koyarken, bazılarının torbası neredeyse ağzına kadar dolmuştur.
Öğretmen: ”Bir hafta boyunca nereye giderseniz gidin, bu torbaları yanınızda taşıyacaksınız. Yattığınız yatakta, bindiğiniz otobüste, okulda hep yanınızda olacaklar.”
Aradan bir hafta geçer. Öğretmen sınıfa girer girmez, öğrenciler şikâyete başlarlar: “Öğretmenim, bu ağır torbayı her yere taşımak çok zor. Öğretmenim, patatesler kokmaya başladı. İnsanlar tuhaf bakıyorlar, hem sıkıldık hem de yorulduk….”
Öğretmen: ”Görüyorsunuz ki, affetmeyerek asıl kendimizi cezalandırıyoruz. Kendimizi duygularımıza ve düşüncelerimize ağır yükler taşımaya mahkûm ediyoruz. Affetmeyi karşımızdakine bir iyilik olarak düşünüyoruz. Aslında affetmek en başta kendimize yaptığımız bir iyiliktir.”