Evliliğin düşmanları

Evlilik hayatında eşler öfke, kin ve inatları yüzünden hayatı hem kendilerine hem de birbirlerine zindan edebilirler. Esasen her insanın farklı kişilik özellikleri vardır. Bundan dolayı eşler arasındaki  anlaşmazlıklar doğaldır. Unutmayalım, eşimiz de olsa “zevkler ve renkler” tartışılmaz. Ancak; anlamaya çalışılır ve saygı duyulur. Unutmayalım! FARKLILIKLAR ZENGİNLİĞİMİZDİR… Ama nedense kimi eş, hep kendi dediğinin olmasını ister.

İLYAS TÜRKMEN 15 Şubat 2018 İLYAS TÜRKMEN

Evlilik hayatında eşler öfke, kin ve inatları yüzünden hayatı hem kendilerine hem de birbirlerine zindan edebilirler.

Esasen her insanın farklı kişilik özellikleri vardır. Bundan dolayı eşler arasındaki  anlaşmazlıklar doğaldır. Unutmayalım, eşimiz de olsa “zevkler ve renkler” tartışılmaz. Ancak; anlamaya çalışılır ve saygı duyulur. Unutmayalım!

FARKLILIKLAR ZENGİNLİĞİMİZDİR…

Ama nedense kimi eş, hep kendi dediğinin olmasını ister. Sadece “Ben doğruyu biliyorum.” “Bu konuda ben haklıyım.” der. İstediği olmadığında da eşine küser. “O benim haklılığımı kabul edene kadar onunla konuşmayacağım.” diyerek eşinin gelip özür dilemesini bekler.

Her ikisi de böyle düşününce eşler arasındaki ilişki ve iletişimde kördüğüm oluşur. Hatta bu kördüğümü eşler kendi aralarında çözemezlerse bir uzmana gidip yardım almaları gerekir. Aksi takdirde mahkemede hakim evliliği bitirerek çözüme gidebilir.

Araştırmalara göre boşanmaların yüzde 90’ını incir çekirdeğini doldurmayan basit sebepler oluşturmaktadır. İşte bunlardan biri de aile fertlerinin KİNDAR ve İNATÇI olmalarıdır.

Kin ve inat eşler arasında “sen-ben” çekişmesini doğurduğu için ailenin birlik ve beraberliğini sarsarak “biz” kavramını zedeler. Beraber yaşamayı ve paylaşımı engeller. Bu yüzden meydana gelen kin, inat, öfke ve küsmeler ailenin duygusal atmosferini bozar.

Sebepsiz yere huzursuzluğa davetiye çıkarır. Çünkü KİN tutmak ve İNAT etmek iletişim yollarını kapatır ve  bütün iletişim köprüleri yıkar. Eşin biri bir tarafta, diğeri ise öteki tarafta kalır. Birbirlerine rakip olurlar. En kötü şey de budur.

“Kin” ve “muhabbet/sevgi” birbirinin düşmanı olduğu için ikisi bir arada duramaz. Kendi haklılığını ispat etmek için çalışmak ve “Bak işte gördün mü benim dediğim doğru çıktı” demek fazilet değildir. Bu bencillik, gurur ve enaniyettir. Yani “Ben yanlış yapmam, ben hata işlemem” diyerek kendini bütün kusurlardan öte tutmaktır.

Makul bir insan, eşinden gelen bir sıkıntıdan dolayı “Acaba ben ne yaptım da böyle bir sıkıntı ortaya çıktı?” diye kaderin payını bir kenara, sonra bu olayda kendi kusurunu diğer kenara koyar. Geriye kalan suçu da affeder.

GÜMÜZDE… Kadınlar Kızgın, Erkekler Küskün…

Erkeklerin çoğu saygı görememenin küskünlüğü ile kendini işine, televizyona ya da ve bilgisayarın ekranına kilitlemiş bir halde söylenerek veya somurtarak ömür tüketiyor.

Kadınların çoğu da kocasından beklediği ilgi ve sevgiyi alamamanın kızgınlığı ve hırçınlığı ile sürekli şikâyet ve tenkit halinde. Böyle bir hayat eşlerin ikisini de yıprattığı gibi, hem kendi hayatlarını, hem de çocuklarının hayatlarına da zarar veriyorlar.

Evlilik ve aile hayatında geçmişteki olumsuzlukları suçlayarak ve tenkit ederek konuşmanın bugüne ve geleceğe hiç bir faydası yoktur. Herkes KENDİNE şu soruları sormalı ve cevaplarını bulmaya çalışmalı…

* Bugün eşim ve çocuklarım için onları sevindirecek ve mutlu edebilecek ne yapabilirim?

* İyi bir “KARI-KOCA” (eş) olabilmek için kadınlara düşen sorumluluklar nelerdir? Erkeklere düşen sorumluluklar nelerdir?

* İyi bir “ANNE-BABA” olabilmek için annelere düşen sorumluluklar nelerdir? Babalara düşen sorumluluklar nelerdir?

Eşler iyi bir “ANNE-BABA” olmak için çalıştıkları kadar, iyi bir “KARI-KOCA” (eş) olmak için de çalışmalıdır.

ÖNE ÇIKANLAR