Eşler arasında ‘Sınır‘ olmalı mıdır?

Evlilikte eşlerin ortak ilgi ve değerlere sahip olmaları önemli bir unsurdur. Farklılıklar çok fazla olduğunda ortak karar almak güçleşir. Bundan da önemlisi eşler arasında duygusal paylaşım evliliğin ileriki yıllarında zamanla azalır. Böylece evlilik sadece “karı-koca”, “anne-baba” olmanın gereklerinin yerine getirildiği, eşlerin birbirinden ayrı faaliyetlerde zaman geçirdiği tatsız bir yaşama dönebilir. Bu nedenle eşler, birlikte keyif

İLYAS TÜRKMEN 08 Haziran 2017

Evlilikte eşlerin ortak ilgi ve değerlere sahip olmaları önemli bir unsurdur. Farklılıklar çok fazla olduğunda ortak karar almak güçleşir.

Bundan da önemlisi eşler arasında duygusal paylaşım evliliğin ileriki yıllarında zamanla azalır. Böylece evlilik sadece “karı-koca”, “anne-baba” olmanın gereklerinin yerine getirildiği, eşlerin birbirinden ayrı faaliyetlerde zaman geçirdiği tatsız bir yaşama dönebilir.

Bu nedenle eşler, birlikte keyif alarak zaman geçirebilecekleri ortak ilgi, aktivite alanları ve ortak bir arkadaş çevresi oluşturmalıdır.

Eşler arasında ortak aktiviteler, ortak keyifler önemlidir. Eşler “biz” olmaya çalışırken “ben” olmayı da unutmaması gerekir. Birlikte keyif alarak zaman geçirebilmek, ortak bir yaşamı sürdürebilmek huzurlu bir aile ve evlilik hayatı için çok önemlidir…

Ama bu evlilikte her şeyin hep birlikte yapılacağı anlamına gelmez. Zaten böyle olması sağlıklı da olmaz. Sürekli birlikte olmaya, her konuda aynı düşünmeye ve hissetmeye kendini zorlamamalıdır…

Bu durum eşlerin giderek kendi benliklerinden uzaklaşmasına ve bağımlılık duygusunun gelişmesine yol açar. Kişisel gelişim engellenir. Üstelik her şeyi birlikte yaşadıkları için artık birbirlerine katacak bir şeyleri de kalmaz.

Bu nedenle eşlerin kendilerine ait özel alanları da olmalıdır. Bu hem kişinin kendi bireyselliğinin, ruh sağlığının devamı için hem de evlilik yaşamının mutlu, sağlıklı olması için gereklidir.

Eşlerin farklı oldukları noktalarda birbirlerini aynı olmaya zorlamak yerine birbirlerine özgürlük alanı bırakmak gerekir. Bu durum evliliği gereksiz çatışmalardan uzak tutar ve “birey” olarak mutluluğa ve gelişimlerine de fırsat sağlar.

Evliliğin iyi olması sosyal alanların ve arkadaş gruplarının da bütünüyle aynı olması gerekmez ama tümüyle ayrı da olmamalıdır. Kişilerin içinde yer almak istedikleri sosyal grup ve yapmaktan hoşlandıkları sosyal etkinlikler kişilik özelliklerine göre değişir.

Evlilik öncesinde bireysel yaşamlarında iki tarafın da kendi kişilik özelliklerine uygun olarak alışık oldukları bir takım faaliyetlerin yanı sıra seçtikleri, birlikte zaman geçirmekten hoşlandıkları arkadaşlarından ya da iş vb. nedenlerle görüşmek zorunda oldukları kişilerden oluşan sosyal çevresi vardır.

Eşler ne kadar birbirine uyumlu ve benzer olsalar da birbirlerinin hoşlandığı şeylerden aynı oranda zevk almaları, ya da birbilerinin arkadaşlarıyla aynı ölçüde zaman geçirmek istemeleri beklenemez.

Evlilik öncesi insan kendi bireysel tercihlerine göre yaşarken evlilikle birlikte ortak bir yaşama geçilir ve tabi ki eşi diğer tüm arkadaşlarından önde yer alır. Bundan sonraki tercihlerini eşini de dikkate alarak yapması gereği doğar.

Ama kişilerin evlilik öncesi yaşamından, aktivite ve arkadaşlarından da kopmaması gerekir. Bunu yapmak geçmişini, kişiliğini tümüyle silmek demek olur.

Yapılması gereken nedir?

Eşlerin birbirinin tercihlerine saygı duyarak ortak alanlarını çoğaltmak için çaba göstermeleri evliliği sağlıklı kılar. Birbirlerini hoşlanmadığı kişilerle zaman geçirmeye ya da yapmaktan hoşlanmadığı aktivitelere zorunlu kılmak gerginlik yaratır.

Bunun yerine ortak geçirilen zamanlar için tercihini eşini de dikkate alarak yapmak zaman içinde her iki tarafın da arkadaşlarını kapsayan ortak bir aile çevresini oluşturur. Ancak bazı evliliklerde ortak çevre dışındaki kişilerle görüşmelerin eşler arasında çatışma konusu olabildiği görülür.