Çocuklara anne-baba öfkesi…

Her kişinin öfke derecesi ve öfkelendiği durum farklıdır. Öncelikli olarak anne baba kendisinin çocuğa karşı ne zaman ve hangi durumlarda öfkelendiğini tespit etmelidir. Öfkesini fark edebilen anne baba öfke kontrolünde önemli bir adım atmış olur. Yalnız ve desteksiz kalmak öfkenizi arttırabilir. Eşinizin ya da aile büyüklerinizin desteğini istemekten çekinmeyin. Anne babanın çocuklarına karşı öfkesini kontrol edebilmesi için

İLYAS TÜRKMEN 29 Haziran 2017

Her kişinin öfke derecesi ve öfkelendiği durum farklıdır. Öncelikli olarak anne baba kendisinin çocuğa karşı ne zaman ve hangi durumlarda öfkelendiğini tespit etmelidir.

Öfkesini fark edebilen anne baba öfke kontrolünde önemli bir adım atmış olur. Yalnız ve desteksiz kalmak öfkenizi arttırabilir. Eşinizin ya da aile büyüklerinizin desteğini istemekten çekinmeyin.

Anne babanın çocuklarına karşı öfkesini kontrol edebilmesi için düşünme tarzı ve olaylara bakış biçimi çıkmasına önemlidir.

Empati yapın…

Çocukluğunuzda anne babanızı öfkelendirecek mutlaka birçok davranışınız olmuştur. Çocukluğunuzu hatırlamaya çalışın. “Anne babanızın öfkeli halleri sizin hoşunuza gidiyor muydu? Sizin becerilerinizi ve yeteneklerinizi gelişmesine katkısı oluyor muydu? Yoksa zararı mı?” kendinize bunları sorun.

Çocuğunuz bilseydi zaten yapmazdı. Adı üstünde çocuk. Çocuk öğrenmeye açıktır. Yaptığı olumsuz davranışların amacı sizi kızdırmak olmadığını düşünün.

Bazı anne babalar çocuklarının bilerek yaptığını savunur. Hayır! Çocuklar sadece sizin söz ve davranış tutumunuza  göre inatlaşabilir. Bu da onun bilerek yaptığını göstermez.

Öfkenizi fark ettiğiniz de bunun sonucunu düşünün. Çocuğun eğitiminde öfkenin fayda-zarar hesabını düşünün. “Zarar verecek bir tavra gerek var mı?” diye kendinize sorun.

Kendinizi ihmal etmeyin…

Yaşamınızı sadece çocuk üzerine planlamayın. Yaşam planınız da çocuğunuz da olsun. Ama planda kendinize ve sevdiğiniz etkinliklere -duruma uygun olarak- zaman ayırın. Kendinizi ihmal etmeniz öfkenizin artmasına neden olabiliyor. Kendinize ve sevdiğiniz etkinliklere vakit ayırdığınız için kendinizi iyi hissedersiniz. Ve öfkenizi azalabilir.

Çocuktan doğmadan önceki yaşamınızda yaptığınız birçok etkinliği muhtemelen çocuk doğduktan sonra yapamayacaksınız. Bu durum sizi öfkelendirmesin.

Bilakis çok güzel bir uğraşınız ve yaşam amacınızın olduğunu görmeye çalışın. Önceki etkinliklerinizi belli bir zaman sonra tekrar yapacağınızı düşünerek erteleyin.

Çözüm odaklı olun…

Öfkeyle problemleri çözmeyi alışkanlık haline getirmemeye çalışın. Çocuk elbette ki öfkeli anne baba karşısında susacak ya da olumsuz davranışından vazgeçecektir. Ama bu problemin çözülmüş olduğu anlamına gelmez.

Çaresizlik ve kendini yetersiz görmek öfkeyi tetikleyebiliyor. Çocuğun açtığı problemlere karşı çözümsüz kaldığınız için kendinizi çaresiz ve yetersiz görmeyin.

Çocuğun her davranışınızı sorun olarak görmeyin. Eğer davranışı çevresine ve kendisine fiziksel olarak zarar vermiyorsa bir süre gözlemlemek gerekir. Duruma göre de bazı davranışlarını hoş görmeyi öğrenmek gerekir.

Bazı anne babalar birçok durumda öfkelenebiliyor. Örneğin tabağı düşürdü diye çocuğa kızabiliyor. Kırılan çocuk kalbinden ve onurundan daha değerli olamaz bir tabak diye düşünmek gerekir.

Kısacası; DÜŞÜNME TARZIMIZ ve OLAYLARA YAKLAŞIM BİÇİMİMİZ çocuğa karşı öfkemizi kontrol etmemize yardımcı olacaktır. Kontrolsüz öfke ile  kaybedilmiş ana baba olabiliriz…

Kıssadan Hisse….

“Genç bir adam ceza evini boylamak üzereymiş.
Yargıç onu çocukluğundan beri tanıyormuş ve ünlü bir yazar olan babasıyla da tanışıyormuş.

Yargıç:-“Babanı hatırlıyor musun?” diye sormuş.

Bu soruya çocuk; “Onu oldukça iyi hatırlıyorum.” şeklinde cevap vermiş.
Suçlunun vicdanını yoklamaya çalışan yargıç şöyle demiş; “Mahkûm edilmek üzereyken ve şu anda mükemmel bir insan olan babanı düşünürken, onun hakkında net olarak ne hatırladığını anlatır mısın?“

Bir sessizlik olmuş. Daha sonra yargıç beklenmeyen bir cevap almış; “Konuşmak için babamın yanına gittiğimde, yazdığı kitaptan başını kaldırarak bana baktığını ve “Çek git başımdan. Çok meşgulüm.” dediğini hatırlıyorum. Ona dokunmak ve sarılmak için yaklaştığımda bana dönerek; “Çek git başımdan, bu kitabı bitirmeliyim.” derdi.

Çocuk; ‘’Sayın yargıcım. Siz onu büyük bir yazar olarak hatırlayabilirsiniz. Fakat ben onu kaybedilmiş bir “BABA” ve “ARKADAŞ” olarak hatırlıyorum.”
Bunu duyan Yargıç  kendi kendine söylenir; “Yazık ! Kitabı bitirdi ama oğlunu kaybetti !”